Küçükken, çok fazla hastalığa yakalandığım için herkesin bana dikkat etmeye çalışmasını ve zarar görmemem için etrafı velveleye vermelerini büyük bir neşeyle izlerdim. Cılız bir bedenim vardı o zamanlar, bağışıklığım zayıftı ve 12 yaşına kadar balık yağlarıyla desteklenmeseydim, tığ gibisin dedikleri o tabirin, aynısı olacaktım. Annemle babam o sıralar üzerime fazlasıyla düşüyordu, sık sık hastaneye kontrole gider, bir kere hapşırsam dahi evdeki tüm kapıyı bacayı kapatarak beni ısıtmakla uğraşırlardı. Bunu, onların tek çocuğu olmama bağlıyordum, yıllar boyu çocuk hasretiyle yanıp tutuşan ikilinin, zorlu denemeler sonucunda olan tek çocuklarıydım. Annem benden önce toplam 4 kardeşimi, kan uyuşmazlığı sebebiyle düşürmüş; aslında ben de premature doğmuşum ve doktorların yaşaması güç dedikleri, 750 gram ağırlığında, minicik bir bebek olarak, o hastalık, bu hastalık derken 15 yaşıma basmışım.
Okulun benim için zararlı bir ortam olduğunu düşünen ailem, ilkokul ve ortaokuldan sonra, liseye göndermemekte ısrar etmiş ve bunun için aylarca devlete dilekçeler yazarak beni, belki de en güzel yıllarımı geçireceğim liseden mahrum bırakmışlardı. O sıralar babamın işleri iyiydi ve bana evde eğitim görebileceğimi, bir arkadaşa ihtiyacım olmadığını ve onların gözü önünde olduğum sürece hiçbir sıkıntı çıkmayacağını söylemişlerdi.
Beni, risk almadan, her türlü kötülükten korumaya çalışmalarını anlıyordum elbet ama önümde belki de uzunca bir hayat vardı ve ben bu hayatta, onlar olmadan nasıl bir düzen kuracağımı bilmiyordum. Evdeki kimse bana bu konuda yardımcı olmuyordu, öğrendiğim fen bilimleri, matematik bana nasıl bir seyirde ilerleyeceğimi göstermiyordu; istediğim şey, bilgiyi direkt olarak beynime yerleştirmeleri değil, uygulamalarla göstermeleriydi.
Gelişim çağımın ortasında tüm gün boyunca suratsız bir şekilde gezmemin sebebi de işte buydu. Mutsuzdum, benim sağlığımı düşündüğü kadar, duygularımı da düşünmesini istediğim birine ihtiyacım vardı.
Sonra onunla tanıştım.
Taehyung'la.
Kendisi eve yeni alınan aşçının oğluydu. Benden 2 veya 3 santim kadar uzun, sürekli mutfağı dağıtarak hapur hupur yemekler yiyen ve araba yarış oyunlarına bayılan, benimle aynı yaşta olan çocuğun tekiydi. Benimle hiç konuşmazdı, bahçede tek başına çamurların içinde yuvarlanır, kendi kalesine gol attığı bir futbol maçını oynardı ama beni asla çağırmazdı. İlk zamanlar benden hoşlanmadığını düşünürdüm, hoş, ağzında maskeyle tüm gün evin içinde somurtan birini, ben de olsam sevmezdim ama asıl gerçek bu değildi.
Taehyung çok yaramaz bir çocuktu, eh, elbette bu annemle babamın gözünden kaçmayan bir itemdi ve gidip Taehyung'un annesiyle konuşarak oğluna mukayyet olmasını, benden de uzak durmasını söylemiş olmalarına asla şaşmamıştım.
Bu, benim için bardağı taşıran son damla olduğundan, sırf onlara inat olsun diye, bu gerçeği öğrendiğim günün akşamı, Taehyung'un odasına gittim. Uykulu gözleriyle açtığı kapıyı, şaşkın bakışları takip etmiş ve benim orada ne işim olduğunu sormuştu.
Ona dediğim ilk şey, "Yalnızım." oldu. "Lütfen benimle arkadaş ol, çünkü çok yalnızım."
O ise hiçbir şey söylemedi, bir mimik bile kımıldatmadı yüzünde, ardından beni odasına aldı. Tüm gece boyunca, onunla birlikte araba yarışı oynadım ve devamında gelen tüm günlerin gecesinde, kendimi hep onun kapısının önünde, onu da beni beklerken buldum.
Artık yalnız değildim ve hem benim sağlığımı düşünen, hem de duygularıma değer veren birini bulmuştum. Daha ne isteyebilirdim ki?
Birbirimize aşık mı olmamızı? Ah, kesinlikle evet.
***
bölümler kısa, alayına fluff
ŞİMDİ OKUDUĞUN
antidote √
Fanfiction"Ben birinin hayatı olamam, birine hayat da veremem ama istersen seninle olurum, seninle bir olur, bize hayat olurum, ikimize.. Hayır, sadece bize." 'vmin { minific }