8: but i can be with you

1.8K 314 131
                                    

Annemden saklanıyordum.

Pekalâ, buna pek saklanmak denemezdi, daha çok o salonda Bay Jung'la hararetli hararetli konuşurken ve sesi olur olmadık yerlerde sinirinin etkisiyle yükselirken, kapının köşesinden onları dinliyordum.

Dün gece... Kötü şeyler oldu.

Elbette tahmin edebildiğiniz gibi annem, ben ve Taehyung'u, odamda sarmaş dolaşken bastı ve bir tür şoka girdi. Annemin aramızdaki yakınlıktan ve benim Taehyung'a olan hislerimden haberdar olduğunun farkındaydım fakat bundan memnun olmadığı açıktı. Annem bana kıyamıyordu ve Taehyung yüzünden bana bir zarar gelebileceğinden ölesiye korkuyordu. Onu anlayamıyordum elbette, o bir anne ve içinde neler neler döndüğünü kendisi dışında kimsenin bilemeyeceğinden de eminim.

Dün gece Taehyung odamdan apar topar kaçtığında ve annemle beni odamda haince yalnız bıraktığında, annemle birlikte yatağıma oturup biraz konuştuk. Sesi çok sakindi ve bir şeyleri kendine kabullendirmeye çalışıyormuş gibiydi.

"Jimin," demişti bana, sesi azarlamaktan çok uzaktı. "Bana söylemek istediğin bir şey var mı?"

Onu sevdiğimi biliyordu, hadi ama bizi tanımayan biri bile benim Taehyung'a aşık olduğumu 3 metre öteden anlayabilirken annemin bilmemesi çok saçma olurdu zaten. Sadece benim ağzımdan duymak istiyordu, itiraf etmemi ve ona karşı dürüst olmamı...

"Var, fakat vereceğin tepkiden korktuğum için yok demeyi tercih ediyorum."

"Sana kızacağımı mı düşünüyorsun? Böyle bir şeyi asla yapmam Jimin-"

"Biliyorum anne, bana kızmazsın. Benim korktuğum asıl şey Taehyung'a kızman. İşte bunu istemiyorum, onu seven ben iken, gözünde suçlu durumuna düşecek olan o."

Annem bir süre sessiz kalmıştı o dakikalarda. Belki Taehyung'un evimize geldiği ilk zamanlar ona karşı olan ilgimi sadece yeni arkadaş edinmemin hevesi olarak görmüş ve şimdiki ilgimi de bununla karşılaştırıyor olabilirdi. Evet çocukken onu arkadaş olarak çok seviyordum fakat benim de, onun da duygularının bir kırılma noktası olduğunu ve hislerimizin sadece arkadaşlıkla kalmadığını öğrendim. Yani en azından benimkiler öyleydi. Annemin ise sadece kabullenmeye ihtiyacı vardı.

Annem uzanıp alnımı öptükten sonra "Bunu yarın konuşsak daha iyi olur." Diyerek odamdan çıkmış, sabahın erken saatlerinde, yani şu anda Bay Jung'u apar topar evimize çağırmıştı.

Konu zaten belliydi: Taehyung'a karşı hislerim.

Ve annem ateş topu gibiydi.

"Sakin ol Minah, bana ne olduğunu düzgünce anlatabilirsen sana yardımcı olabilirim sadece, bunu biliyorsun."

Annem derin bir nefes aldı ve oradan oraya ne yapacağını bilemez halde yürümek yerine, Bay Jung'un karşısındaki tekli koltuğa oturdu. "Babasına söylemedim henüz ama Jimin'le Taehyung'u dün Jimin'in odasında, birlikte yatarlarken yakaladım."

"Pekalâ?" Dedi Bay Jung, kaşlarını kaldırmıştı ve yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme mevcuttu. "Öfkelendiğin nokta burası mıydı yoksa daha anlatacakların var mı?"

"Dalga geçme Hoseok, Jimin'in durumunu sen de biliyorsun!"

"Biliyorum," başını salladı. "Evet, bağışıklığı düşük olduğu için kolaylıkla yorgun düşüyor ve hastalık kapıyor, iyileşmesi bazen haftaları bile bulabiliyor, biliyorum. Fakat bunlar sadece doktorların sizin elinize tutuşturduğu birkaç rapordan ibaret Minah, Jimin her halükârda size muhtaç olacak bir bebek değil. Kendi kararlarını kendi verebilecek yaşta bir genç ve bir insan. Bazen bunu gerçekten unuttuğunuzu düşünüyorum."

Yürü be Bay Jung!

"Bunu kast etmediğimi biliyorsun."

"Gayet de bunu kast ediyorsun, Jimin'le gerçekten en son ne zaman dertleştin? Onun düşüncelerini ve hislerini dinledin? Onu evin içine tıkarak tüm gün burada vakit öldürmesini istiyorsunuz, bahaneniz ise sadece 'onu korumak'. Ah lütfen yapmayın, evin içinde kaldığı süreç boyunca sadece mutsuz oluyor, etrafındaki herkesi birer birer uzaklaştırıyorsunuz sırf ona zarar gelmesin diye. Böyle yaptığınızda ona en büyük hasarı siz vermiş oluyorsunuz Minah, Jimin tüm yalnızlığını ve mutsuzluğunu Taehyung'la paylaşıyor. Sizin ona verdiğiniz sahte ilgiyi değil, gerçek sevgisi ve ilgisini veriyor Taehyung, Jimin'e. Onun yanındayken ne kadar mutlu olduğunu görmüyor musunuz? Ne kadar capcanlı ve neşeli olduğunu, tüm yorgunluğundan arınmış olduğunu göremiyor musunuz?"

Annem Bay Jung'un sesini bir tık daha yükselterek konuşmasına karşılık sessiz kaldı. Bir süre elini dudaklarına bastırarak düşündü, bunu dalgın bakışlarından ve aynı pozisyonda kalışından kolayca anlayabilmiştim. Onu yaptığı hataları düşündürmeye iten ise Bay Jung'du. Beni gerçekten anladığına emin olduğum adam, az önce annemi, benim için azarlamış ve ona bir ders vermeye çalışmıştı. Ve... Kesinlikle başarılıydı bu konuda.

"Jimin'in onu çok sevdiğini biliyorum," annem bir eliyle yüzünü sıvazladı. "Sadece korkuyorum Hoseok. Ona bir şey olacak diye ödüm kopuyor. Çok çok fazla şey düşünüyorum; ya Taehyung onu, Jimin'imin sevdiği gibi sevmiyorsa ve oğlum bu durumdan incinirse diye endişeleniyorum mesela, onunla gezmek istediği bir vakitte Taehyung'un özgürlüğü onu etkileyecek ve o ne yapıyorsa yapmak isteyecek diye endişeleniyorum, ben... Ne yapacağımı bilmiyorum... Onun annesiyim ama onu en çok mutsuz eden de benim..."

Bay Jung sesi titreyen annemi sakinleştirebilmek adına kısa bir kucaklaşma verip sırtını sıvazladığında, kapı arasından onları izleyen ben, annemin sözleri yüzünden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Anneme gerçekten sarılmak ve benim için endişelerinin yersiz olduğunu söylemek, kendisi, babam ve Taehyung yanımda olduğu sürece asla mutsuz olmadığımı söylemek istiyordum. Bunu duymaya ihtiyacı vardı, bunu duymaya ihtiyacımız vardı.

Tam kapıyı açıp içeri girecektim ki, bir anda arkamda beliren ve benim yerime kapıyı aralayıp salona dalan Taehyung, olduğum yerde put gibi dikilmeme neden oldu. Kapının önünde öylece kalakalmış, annem ve Bay Jung'un önünde dikilen Taehyung'a bakıyordum.

"Bayan Park." Dedi Taehyung, sesi sertti. "Konuştuklarınıza istemeden kulak misafiri oldum, bunun için özür dilerim ama bir şey düzeltmeme, size kendimi açıklamama izin verin."

Annem gözlerini elinin tersiyle silerek burnunu çekti ve Taehyung'u başıyla onayladı.

"Jimin için endişelerinizin her birini anlıyorum ve tüm içtenliğimle en az sizin kadar benim de onun adına endişelendiğimi söylemek istiyorum. Onun saçının tek teline bile zarar gelmesine izin vermem, buna ne siz engel olabilirsiniz ne de o. Ben... Jimin'i seviyorum."

Nefesim kesildi.

"Onun da beni sevdiği gibi seviyorum Jimin'i ve sevmeye de devam edecek, kendim dahil kimsenin ona zarar vermesine de müsaade etmeyeceğim. Fakat bana bir şeyde güvenmenizi istiyorum,"

Taehyung bedenini döndürerek bu sefer hâlâ kapıda şok içinde kalmış bana baktı. Sevimli sevimli gülümsedi, bir kez daha nefes alamadım.

"Ben birinin hayatı olamam Jimin, birine hayat da veremem ama... Ama istersen seninle olurum, seninle bir olur, bize hayat olurum, ikimize... Hayır, sadece bize."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





antidote √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin