"Bugün annemlere üniversiteye gitmek istediğimi söyledim."
Yine Taehyung'un odasındaydım, saat gece 11'i biraz geçiyordu ve Taehyung sarı gece lambalı masasının üzerinde vizeleri için taslak çıkarmakla uğraşırken, ben onun yatağında boylu boyunca uzanarak onu izliyordum. Bir de konuşuyordum, o da gerektiği yerde bana cevap veriyordu fakat bu sefer bakışlarını üzerimde hissetmiş, başımın altına yerleştirdiğim elimi çekerek ona dönmüştüm. Kaşlarını çatmıştı.
"Üniversiteye mi gitmek istiyorsun?"
"Aslında evet, istiyorum." gözlerimi tekrardan onun gece mavisine boyanmış tavanına çevirdim, yapıştırdığı neon çıkartmalar bu loş ortamda bile belli oluyorlardı. "Ama annemle babam tahmin edersin ki, benimle aynı fikirde değiller. Kısacası reddedildim, yine."
Yanağını avcuna, dirseğini de masaya yaslayarak büzülen dudaklarıyla bana baktığında, onu kaçıncı olduğunu saymadığım kez öpmek istedim; yanaklarını sıkıca kavramak ve benimkine nazaran daha ince ve pembe dudaklarına dudaklarımı bastırmak..
"Bana daha önce üniversiteye gitmek istediğini söylememiştin." sesi biraz.. Sitem eder gibiydi?
"Önce annemlerin bilmesini istedim." diye mırıldandım ellerimi onun kokusuyla sarmalanmış yastığının altına koyarak. "Onları ikna edebilmek için tüm kozlarımı kullanmayı planlıyordum ama işler pek de istediğim gibi bitmedi. Daha cezbedici bir fikirle geldiler, hazırlıksız yakalandım resmen."
Kıkırdadı. "Nasıl bir fikirmiş bu, merak ettim şimdi."
"Tüm isteğimi gezmek ve eğlenmek olarak baz aldılar ve beni, seninle birlikte gezmeye gitmem için ikna ettiler. Hiç istekli değildim tabii ama- hey hey gıdıklama olmaz, alan ihlali, ahh taehyung!"
Taehyung dönen tekerlekli sandalyesiyle yanıma kadar gelip daha cümlemi bile bitirmeme izin vermeden karnımdan beni gıdıklamaya başladığında, aynı anda gülmemi tutmaya çalışırken onun ellerinden kaçmaya çalışmak oldukça zordu. Dizlerimi karnıma doğru çektiğimde ise iki bileğimden beni yakalayarak onları kendi yastığına bastırıp beni etkisiz hale getirdi. "Demek birlikte gezmemize izin verdiler," dudakları minik bir gülümsemeyle canlandı, nefesim kesildi. "İşte buna şaşırmamak elde değil."
Bileklerimdeki tutuşunu hafiflettiğinde, ellerimi onun yanaklarına çıkardım ve tuttuğum yumuşaklığı bir sağa bir sola doğru oyunbaz bir ifadeyle çekiştirdiğimde güldü. "Artık bir yere gittiğinde beni de götürmek zorundasın genç adam."
"Elbette majesteleri- bekle," ellerimi kendi elleri arasına aldı hızlı bir hamleyle. "Ellerin buz gibi olmuş, üşüyor musun?"
"Öyle mi?" bu sefer ellerimi kendi yanaklarıma bastırmıştım. "Aslında üşümüyorum ama-"
"Hadi kalk bakalım, çabucak yatağına gidiyorsun." beni elimden tutup kaldırmaya çalıştığında, mızmızlanarak kendimi geri çektim, yatağıma gitmek istemiyordum. Üstelik üşümüyordum, alt tarafı ellerim soğuktu.
"Ya ama ben şimdi gitmek istemiyorum, biraz daha burada kalsam?"
"Olmaz." sesi ciddiydi ve bu demek oluyordu ki, karşı gelme Jimin. El mahkum ben de onun gibi ayağa kalktım ve yanaklarımı sıkıntıyla şişirdim.
"Beni kucağına al o zaman." diye mırıldandım kollarımı ona doğru uzatarak. "Merdivenleri çıkmaya çok üşeniyorum."
"Şu sıralar her şeye üşeniyorsun." gözlerini devirse de, önümde dizlerini kırdı ve kollarımı onun boynuna, bacaklarımı da hızlı bir hamleyle beline dolamama izin verdi; bana kıyamayışına bayılıyordum. Bunu sürekli kendi lehime kullanıyor olduğum için kendimden gerçekten utanmalıydım ama ne yapabilirim? O kadar sıcak ki, sarılmadan duramıyorum.
"Sıkı tutun." beni kollarıyla sıkıca sardığında demişti bunu. Hâlâ onun kucağındayken önce odadan çıktık, ardından ikinci katta olan odama doğru yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladık. Evde sadece gece lambaları yanıyordu ve bu da demek oluyordu ki, herkes uyuyordu ve biz her zamanki gibi evde son uyuyacak olanlardık.
Taehyung beni ağır ve dikkatli adımlarla merdivenlerden çıkarırken, çenemi onun omzuna yaslayarak "Seni seviyorum Taehyung." diye mırıldandım iç çeke çeke. Bay Jung'la konuştuğumuz günden bu yana neredeyse her gün Taehyung'a onu sevdiğimi söylüyordum ve o da karşılık olarak şu anki gibi: "Ben de seni seviyorum Jimin." diyordu. Benimkinin aksine içinde bolca şaşkınlık bulunan bir seni seviyorumdu bu.
Sonunda odama varabildiğimizde, beni yavaşça yatağımın üzerine bıraktı ve kendisi de nefeslenebilmek adına birkaç saniyeliğine yanıma oturmuştu. "Çok mu ağırım?" dedim dalga geçercesine. "Biraz kilo aldım şu sıralar, bak." olmayan göbeğime vurdum iki kez. "Göbeğim bile çıktı."
Gülümsedi ve "Hayır," diyerek alnıma düşen saçlarımı arkaya doğru taradı. Gözleri hep mi böyle parlak bakıyordu yoksa gece lambamın ışığı mı vuruyordu yüzüne? "Tüy gibi hafifsin ve bir gün uçup gideceğinden korkuyorum."
"Benden kurtulmak o kadar da kolay değil." dedim onun beline sarılıp başımı göğsüne doğru yatırırken. "Dönüp dolaşıp yine sana konarım."
O da bir elini sırtıma sardığında, yatağıma doğru yuvarlandık ve hemen yanımda o saçlarımı okşarken, ben onun göğsünde kalbinin sesli tıkırtılarını dinledim. Bu anı ve yaptıklarımızı da ayrı seviyordum. Ah durun, ben Taehyung'a dair her şeyi zaten çok seviyorum.
"Bu gece burada kal, beraber uyuyalım."
"Annenin her gece gelip seni kontrol ettiğini bilerek mi? Şu an büyük bir azar için hazır hissetmiyorum kendimi."
Başımı kaldırarak alttan bir bakış attım bu sefer. "En azından birazcık kal, söz gitmene izin vereceğim."
İç çekti ve "Tamam." diye mırıldandı. "Ama sonra gideceğim, söz verdin."
Kocaman gülümseyerek tekrardan sıkı sıkıya sarıldım onun sıcak göğsüne. Onu severek geçirdiğim her saniye bile benim için çok değerliydi; onun sıcaklığına yaslanmak, büyük ellerinin saçlarımın arasında belli belirsiz gezdiğini hissetmek ve kalbinin tatlı melodilerini dinlemek benim için bir ilaçtan tamamen farksızdı.
"Taehyung," diye seslendim yine.
"Hımm,"ladı uykulu bir sesle.
"Seni seviyorum."
Dudaklarını şapırdattı. "Ben de seni seviyorum."
"Hayır," diye mızmızlandım bugün kaçıncı kez yaptığımı bilmediğim bir şekilde. "Ben Rose'un Jack'i sevdiği gibi seviyorum seni."
Bir anda yattığı yerden kendini kaldırdığında, kulağıma doluşan belli belirsiz hızlanan kalp atışlarını bile dinlememe izin vermemiş ve beni yatağıma bir bebekmişim gibi nazikçe yerleştirerek battaniyemi çenemin altına kadar çekiştirmişti. Tekrardan alnıma düşen saçlarımı çekti ve oraya, küçük, uysal bir öpücük bıraktı.
"Uyu hadi." dedi sevimli bir ifadeyle bana gülümseyerek. "Ben de Taehyung'un Jimin'i sevdiği gibi seviyorum seni."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
antidote √
Fanfic"Ben birinin hayatı olamam, birine hayat da veremem ama istersen seninle olurum, seninle bir olur, bize hayat olurum, ikimize.. Hayır, sadece bize." 'vmin { minific }