"Yürüyüşe çıkalım mı biraz? Parka götüreyim seni."
Taehyung'la birlikte bizim evin mutfağındaki ahşap küçük masada yan yana oturuyor ve o annesinin yaptığı tarçınlı kurabiyeyi her zamanki gibi hapur hupur yerken, ben önümdeki portakal suyumu yudumlayarak onu izliyordum. Annemle babam bir iş gezisindelerdi ve muhtemelen yarın sabah eve geleceklerdi. Bu yüzden tüm vaktimi doyasıya Taehyung'la geçirmek istiyordum.
"Hava çok soğuk." diye mırıldandım kollarımı kendime sararak, "Ya hastalanırsam?"
"Üşüyor musun?"
Ah bu ilgili tavırları... Üşümesem bile benimle ilgilenmesi için saatlerce kar altında kalmışım gibi rol yapabilirim, gerçekten. Hiç utanmam yok bu konuda.
"Biraz," sandalyemi onun tarafına doğru ilerletip ellerimi onun koluna doladım ve yavru bir kedi gibi ona sokuldum. "Ama şimdi ısınırım."
"Odana gidelim, orası daha sıcak."
Karşı çıkmadan beni odama doğru sürüklemesine izin verdim. Sessiz sessiz onun peşinden ilerlerken, Taehyung, her zamanki gibi soğuk olan ellerimi sıcacık olan elleriyle kavramış ve cebine koymuştu. Ellerim onun cebinde merdiven çıkıyordum anlayacağınız, biraz garip bir pozisyondu ama sorgulayacak elbette değildim. Taehyung'un ellerini tutuyordum sonuçta!
Odama geldiğimizde, saatin neredeyse akşam vakitlerine geliyor oluşundan ötürü karanlık olan etrafı aydınlatmak adına Taehyung ışıkları açmak için uzandığında, ona engel olmuştum. Biraz karanlıkta oturmak istiyordum, sessizce, sadece birbirimizin nefeslerini ve kalp atışlarını dinleyerek, sıcaklığını hissederek.
"Annemler bu gece gelmeyecek, seninle uyumak istiyorum, lütfen."
Taehyung, çoğunlukla bana kıyamaz ve istediklerimi tereddüt etmeden yapmaktan çekinmezdi. Fakat bu eve geldiklerinden beridir yapmadığı tek şey benimle birlikte uyumaktı. Ona defalarca nedenini sormuştum ve aldığım cevaplar hep aynıydı; ailem beni her gece yarısı kontrole gelir ve üzerim açıksa üzerimi örter, yastığım düşmüşse başımın altına yeni bir yastık koyarlardı, Taehyung'un burada olduğunu görürlerse, onun için çok fena olurdu. Taehyung'un bu konuda ailemden fazlasıyla çekindiğini biliyordum, bana yaklaşırken bile 3 defa düşünüyor, üç düşüncenin üçü de ailemin ne demesiyle alakalı oluyordu.
İşte bu yüzden odama giren az buçuk ışığın yüzüne yansıması sayesinde gördüğüm tereddütlü bakışlarını fark ettiğimde şaşırmamıştım.
"Lütfen," diye ısrar ettim. "Bu gece gelmeyecekler, lütfen Taehyung."
İç çekerek pes etmişlikle omuzlarını düşürdü ve ben onu kendi yatağıma büyük bir heyecanla çekiştirirken sessiz sessiz adımlarımı takip ederek bana uyum sağlamıştı.
Yatağa ikimiz de cenin pozisyonunda uzandık, Taehyung benim arkamdaydı ve kollarını belime sıkıca sararak aramızdaki küçük kaşığın ben olmasını sağladı. Kendimi hafifçe geriye hareket ettirerek sırtımın onun göğsüne dayanmasını sağladım. İşte şimdi sıcacıktım, aşk dolu ve mutluydum.
"Taehyung," diye mırıldandım, sesim karanlık odamda ikimizin nefes sesleri arasında dolandı. "Ellerini üzerimde hissetmeyi, en az seni sevdiğim kadar seviyorum. Bana sarılmanı, saçlarımı okşamanı..."
Bunu dememle birlikte karnıma sarılı olan ellerini, yavaşça deli gibi atan göğsüme doğru sürüyerek sıcak dudaklarını enseme bastırdı. Tam anlamıyla nefes alamıyordum şimdi.
"Peki," dedi, konuşurken dudakları enseme çarpıyor ve beni gıdıklıyordu. "Dudaklarımın senin üzerinde olmasını seviyor musun?"
Kesik bir nefes aldım, kalbim neredeyse kulaklarımda atıyordu. "Her şeyden çok."
"Benden bile mi?"
"Seni daha çok."
Güldü, kıkırtıları arasından kaçan nefesleri ensemi gıdıkladığında, beni saran kolları arasında dönerek bu sefer ben kollarımı onun beline dolamış ve yüzlerimizi hizalamıştım. Cesaretli değildim, onun dudaklarını öpebilecek kadar cesaretli değildim.
Fakat o cesaretliydi. Yani bir bakıma.
Burnunu eğilerek burnuma sürttürdüğünde gözlerini kapamıştı ve her ne düşünüyorsa o an yapacak kadar kararlı görünüyordu.
Hayır, dudaklarımı öpmedi, çok bekledim ama yapmadı ve aşağı kaykılarak boynumu öptü. Şah damarımın üzerinde dudaklarını usul usul dolaştırdı ve ben sesli bir şekilde dokunuşları altında yutkunurken, tenim üzerinde gerilen dudakları onun gülümsediğini bana fark ettirdi.
Adil oynamıyordu, kesinlikle adil değildi.
"Taehyung..." Diyerek kısık bir inleme dudaklarımın arasından kaçarken, dudakları artık boynumla temas içinde değildi. "Durmanı istemiyorum."
Parmakları saçlarım arasına dolandığında, düzensiz nefesleri, deli gibi çarpan kalp atışlarıma eşlik ediyordu ve buna rağmen yumuşak dokunuşları altında titrememek için kendimi gerçekten zor tutuyordum. Her zaman cesaretli ilk adımları atan ben olmuşken, bugün, her şey çok daha farklı ve iç gıdıklayıcı hissettiriyordu. Dokunuşları, sevgisi, ilgisi ve öpücükleri.
"Bugün hiç söylemedin."
Alınlarımız ve nefeslerimiz birbirlerine yaslıyken saçlarımı okşamaya devam ediyordu. Gözlerimi kırpıştırdım.
"Neyi söylemedim?"
"Beni sevdiğini."
Gülümsedim, muhtemelen bunu görmüyordu ama umrumda da değildi. Taehyung'un üzerimde bıraktığı etkinin hiç şakası yoktu bu arada.
"Bu kez söylemek yerine, gösterebilir miyim?" Bir elimi onun yanağına yasladığımda, dokunuşuma avucumu öperek karşılık verdi. Nefesim bir kez daha kesildi. "Seni ne kadar sevdiğimi?"
"Durma, hadi göster-"
"Jimin! Biz geldik!"
Siktir!
Annem bu küfrümü duyduysa ikinci kez siktir!
👀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
antidote √
Fanfiction"Ben birinin hayatı olamam, birine hayat da veremem ama istersen seninle olurum, seninle bir olur, bize hayat olurum, ikimize.. Hayır, sadece bize." 'vmin { minific }