3 Tek Boynuzlu At

215 23 1
                                    

Herkes bana şaşkınlıkla bakıp aralarında fısıldaşıyordu, adının David olduğunu öğrendiğim adam kendini çabuk toparladı ve yanındakilere seslendi
"Onu bilgeye götürün!"
Vampirler gelip kolumdan tuttular ve o büyük meydandan ormanın içine gitmeye başladık. Hala ne olduğunu anlayamıyorum. Yaklaşık 10 dakika yürüdüğümüzde sarmaşıklarla kaplı bir eve geldik. İçeride ise tıpkı filmlerdeki gibi uzun sakallı bir adam vardı. Çok yaşlı olmasına rağmen yeşil gözleri parıl parıl parlıyordu. Gözlerini bana çevirdi, hiç şaşırmamış gibi bir hali vardı, yanıma doğru gelmeye başladı. Korkuyordum. Yutkundum, adam yanıma geldi ve bana baktı

"Sen osun"

Ne dediğini anlamaya çalışırken beni odanın köşesindeki koltuğa oturttu, o da karşıma oturdu. Beni getirenler ise kapının oradaydı. Yaşlı adam bana bakıp konuşmaya başladı
"Dün bir rüya gördüm, rüyamda sen vardın. Benim gördüğüm rüyalar doğru çıkar, seni bekliyordum bende. Sana sadece şunu söylemek istiyorum, sen vampirlerin en güçlü ve özelisin" Ona anlamayan gözlerle baktım. Ne demek en güçlüsü? Ne oluyor burada!

                                ***

Yaşlı adam bunları dedikten sonra kapıdaki vampirler beni bir odaya getirdi.
"Burası neresi"
"sizin kalacağınız oda"
Dedi kırmızı gözlü olan ve bir anda ortada kayboldular. Şaşkınlıkla etrafıma baktım. Sizin? Kapıyı açıp içeriye girdiğimde benimle birlikte getirilen çocukları gördüm, bir yatakta oturmuş konuşuyorlardı. Ben girince sessizleştiler ve bana bakmaya başladılar. Düz saçlı kız bana gülümsedi.
"Merhaba, gel, otur"
Bende gülümseyip karşısına oturdum, erkekler beni süzerken kız konuşmaya devam etti.
"Ben Aida, sen? " gülümsemem genişlerken cevap verdim.
"Ben de Kate" dedim. Sonra ben uçarken gülümsediğim çocuk konuştu
"Ben de Alex" onu süzdüm, vampir olduktan sonra gerçekten çok yakışıklı olmuştu, siyah saçları daha da koyulaşmış, gözleri açık mavi olmuş ve teni bembeyazdı. Ben onu süzerken diğeri konuştu

"Ben de Simon" onlara sıcak bir gülümseme gönderip ayağa kalktım. "Tuvalet nerede?" Bana aşağı katı gösterdiler. Aşağıya indiğimde kocaman bir ayna gördüm. Yavaşça aynaya yaklaştım ve nefesim kesildi. Ben çok... Güzeldim. Tenim diğerlerine göre daha beyazdı siyah saçlarım uzamış kalçamı geçmişti. Gözlerim ise çok dikkat çekiyordu, tabi biri kırmızı diğeri mavi olunca...tuvalette işimi halledip yukarı çıkmak yerine dışarıya çıktım. Biraz etrafı gezmek istiyordum. Diğer vampirlerin garip bakışlarına aldırmadan ormanın derinliklerine gittim. Orada büyük bir göl vardı, gidip kenarındaki kayalığa oturdum. Derin bir nefes aldım. Hiçbirşey anlamıyorum, sanki bir rüya alemindeydim. Yaşadıklarım çok saçmaydı ve çabucak olup bitmişti. Aklıma ailem gelince gözlerim doldu. Annemi, babamı hatta o gıcık abimi bile çok özlemiştim. Kim bilir şuan ne yapıyorlardı. Arkamdan bir
hışırtı gelince o tarafa döndüm, gördüğüm şeyle tam anlamıyla nutkum tutuldu. Bu bir tek boynuzlu attı! Yavaşça göle yaklaşıp su içmeye başladı. Bembeyaz bir attı, yeleleri ve boynuzu ise buz mavisi... Kendimi masal kitabında gibi hissediyordum.

Tüm insanlar burayı nasıl fark edemediler hala aklım almıyor. Ben hayranlıkla ata bakarken kafasını buraya çevirdi ve ormana geri girdi.
Hava kararınca ayaklandım. Ormandan çıkıp saraya doğru gittim ve odamıza girdim. Aida yatağında oturup bir resme bakıyordu. Diğerleri ise uyuyordu. Yanına gittiğimde ağladığını farkettim. Hemen gidip ona sarıldım, o da bana sarılınca dudaklarından bir hıçkırık koptu. Birkaç dakika öyle kaldık. Kollarını gevşedince yavaşça kollarımı çektim ve yanına oturdum.
"Ne oldu?"
Bana bakıp gözyaşlarını sildi.
"Sen bu olanlara bir anlam verebiliyor musun kate?"
Yavaşça başımı olumsuz anlamda salladım. Geldiğimde baktığı resme tekrar baktı, bu bir fotoğrafı. Kadın ve adam Aida'ya sarılıyordu.
"ailemi özledim" dedi
"Bende"
Birkaç dakika daha dertleştik ve bana ayrıldığını düşündüğüm tek boş yatağa doğru ilerledim. Yattığımda çok geçmeden göz kapaklarım kapanmıştı.

Sabah uyandığımda diğerlerinin henüz uyanmadığını farkettim. Yavaşça doğrulup sırtımı başlığa dayadım. Odayı incelemeye başladım, tüm yataklar kırmızı çarşaflıydı. Halı ise siyah ve herkesin yatağının yanında büyük, kahverengi bir dolap vardı. Sonra gözlerim Alex'e takıldı. Yastığı yere düşmüştü ve çok tatlı görünüyordu. Kaşlarımı çattım, ne diyordum ben? Etrafa bakarken bir kadın içeriye girdi, sarı saçlı ve kırmızı gözlüydü. Bana hafifçe gülümseyip diğerlerini uyandırdı. Herkes ona bakınca konuştu. "Kahvaltı üst katta. Okul kıyafetleriniz ise dolabınızda" Dedi ve dışarı çıktı. Birbirimize bakıp gülmeye başladık. Hiçbirşey anlamadığımız için sinirlerimiz bozulmuştu.
Ben konuştum
"Okul mu"
Diğerleri bana bilmiyorum bakışı attı.
Aida ile ayağa kalkıp dolaplarımıza yürüdük. Açınca ikimizde şok olmuştuk. Herşey siyahtı, bunun dışında kırmızı siyah fileli etek ve siyak okul tişörtü vardı. Üstünde ise altın vampir okulu yazıyordu. birbirimize baktık. Erkeklerde kendi dolaplarının önündeydiler. Alex bize döndü
"Nasıl giyinicez"
"ilk siz giyinin biz dışarıda bekleriz" diye cevap verdim ve Aida ile dışarı çıktık. Aida bana döndü
"Bu okul işi de ne böyle"
Ona bakıp omuz silktim
"Valla buradaki hiçbirşeyi anlamıyorum" Bana bakıp gülmeye başladığında ona anlamayan gözlerle baktım
"Ne oldu niye gülüyorsun ya" dedim bende gülerek.

"Aklıma Alex'e bakışın geldi, yiyecek gibi bakıyorsun da" ona gözlerimi büyüterek bakıp koluna yavaşça vurdum. Tam biz gülerken Alex ve Simon dışarıya çıktı. Ben Alex'i süzerken Aida Simonu süzüyordu. Siyah bir pantolonla siyah okul tişörtleri vardı ve gerçekten nefes kesiciydiler. Bakışmalarımız biraz uzun sürünce Aida'yı kolundan tutup içeriye çektim ve kapıyı kapattım. Ona bakarken sinsice sırıtıyorum.

"Ne iş" dedim Simon 'u kastederek. Kıkırdayıp dolabına doğru yürümeye başladı. Bende arkasından, okul eteğimi giydim ve üstünede formamı geçirip eteğimin içine soktum. Aida' da benim gibi yapmıştı. Dolabın üst rafında duran mavi tarağı alıp Saçımı taradıktan sonra yerine koydum. Dolabı kapatıp Aida'ya baktığımda hazır olduğunu gördüm ve birlikte dışarıya çıktık. Erkekler gitmişti bile. Üst kata çıktığımızda büyük bir masada Simon, Alex ve David oturuyordu. Masanın üstünde kan torbaları vardı ve istemsizce dudaklarımı ısırdım kan içmeye ihtiyacım varmış gibi geliyordu. Kafam karışmıştı, bu sarayda sadece David ve biz mi kalıyorduk. Masaya oturduğumuzda David aklımı okumuş gibi konuştu
"Merhabalar, burası benim sarayım ama sizde benimle kalacaksınız, burada vampirlerin başı bilinirim. Okul konusuna gelince burasıda bir şehir gibi çocuklar, sadece vampirler yaşıyor. Dışarıya çıktığınızda sizi bir araba karşılıyıcak ve okulunuza gidiceksiniz, beni bundan sonra abiniz gibi bilin"dedi ve gülümsedi. Biz de ona gülümserken kan torbasını açıp kafama diktim. Tadı tam anlamıyla en-fes-ti.

FARKLI VAMPİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin