Camdan yaptıkları tuzakların işleyişini gözlüyorlar, evin en üst katın da ise gözcü kulesi bulunuyordu. Orada keskin nişancı tehlike arttığı zaman ateş etmek üzere eli tetikte bekliyor, tabi tehlikenin artmasına gerek yok emir geldiği an indirecekti o varlıkları. Herkes hazırlanmıştı bile ama boşuna hazırlandılar, yaptıkları tuzak çok sağlam durum da ve yaklaşık 20-25 kişilik(varlıklardan bahsediyoruz) sürü, bu sınavı geçememekteydi. Herkes sevinçli, çünkü güvenlik önlemlerinin işe yaradığını gördüler ve hepsi "başardım" duygusuyla birbirlerine bakmaktan başka bir şey yapmadılar, yapamadılar. Akbaba şanslı günlerinde olduklarını ve şansın bizden yana olduğunu söyleyerek grubu daha da ferahlatıyordu. Nefer'de sanki gaza gelmişcesine "biz keyfimize bakalım baksanıza artık bizlik pek bir şey yok gibi görünüyor." Diyerek sırt çantasında ki beyaz peçesini çıkarıp boynuna bağlıyor. Beyaz Şahin işkolikmiş gibi görünerek ellerinde ki yarım parmak eldiveni çıkarırken "hayır, daha sağlam güvenlik önlemi alalım ki daha rahat bir barınma alanı oluşturalım öyle değil mi?" diye Nefer'e sordu. Nefer ise başını hafiften fakat biraz gıcık olmuş gibi, onaylarmışcasına salladı. Sabotaj kapıyı açıp arkasına bakmadan bir elini havaya kaldırarak bir yandan da tuzakların oraya yavaş adımlarla giderek "ben, bir gidip bakayım tuzaklara hala sağlam mı yoksa onarmak mı gerekecek ya da mefta mı olmuş o yüzden bir bakıp geleyim." Derken arkasından "bende geliyorum. Ne olur ne olmaz birbirimizi kollayalım, aslında keskin nişancı da kıçımızı kolluyor da neyse refakatçilik yapayım bari." Diyerek Kankartalı fırladı dinlendiği yerden.
Sabotaj dalga geçercesine bir gülücük attı. Onlar orada iken Kurt ve Beyaz Şahin neredeyse her şeyi güneş enerjisiyle çalışır hale getirmiş ve sürekli yenilenir bir sistem yapmışlardır. Bu da onları uzun bir süre yaşamaya yöneltir. Arada bir çevreyi gezip gerekli malzemeleri aramaya çıkıyorlar, zaten her şey sanki onlar için oraya yerleştirilmiş gibi ne lazımsa bulunmaktaydı (hastane, eczane, restoran, yapı malzemeleri satan iş yerleri, depolar vs.) sanki cennette yaşıyor gibiydi bu grup. Hepsi sürekli çalışıp kendilerini savunabilmek için daha iyi adımlar atıyorlar. Günler sonra ilaçlar eksildiğinden dolayı Hayalet dışarı çıkmak için hazırlanıp "ben bir eczaneye gideyim, bir kaç ilacımız eksik belki orada vardır, alıp gelirim." diyerek evden çıkar. (eczane yaklaşık 200-250mt ileridedir.) Akbaba arkasından biraz elini çabuk tutmasını söyler ve sandalyesine oturarak düşüncelerine dalar.
Uzun zaman sonra (yaklaşık 5 saat geçmişti) ve Kurt hazırlanmış bir şekil de, Akbaba'nın yanına gelerek "Hayalet uzun süredir ortalıkta görünmüyor. Ben gidip arayayım." Uzaklaşmamak kaydıyla aramaya koyulur ama ne yazık ki bir iz bulamaz. Geri döndüğünde Akbaba'ya hala bulamadığını söyleyince Akbaba meraklanmaya ve tırnaklarını yemeye başlar...
Ekibini çabucak toplayan Akbaba, Hayalet'i aramaya çıkarlar. Tabii ki önlemlerini alıp öyle çıktılar çünkü profesyonel ve dahice bir düşünce sistemleri vardı ve öyle de olması gerekiyordu açıkçası, ne de olsa hayatı idame onlardan soruluyordu. El yapımı susturucularını, o güzel silahlarının ucuna taktılar ve yola koyuldular...
.............................................Akbaba, eczanenin giriş kapısına geldikten sonra Kurt'a "işaretim ile kapıyı kırarak giriyoruz" der, yüz ifadesi çok ciddi ve sinirlidir... Kurt, kendini kollamaları için istekte bulunup kapıyı kırıp içeri girer. Hemen ardından Beyaz Şahin koca yüreklilik ile eczaneyi saniyeler içinde kolaçan eder ve burasının temiz olduğunu söyler. Nefer ise yerde birinin yanına diz çökmüş vaziyette "hayır, görmüyor musunuz yerde uyuyakalmış ya da bayıltılmış. Ahmak!", Akbaba ortamda ki stresten kurtarmak için hafif sırıtarak iyi iş çıkardın dermişcesine bir bakış atar ve evlerine doğru yolakoyulurlar...
Akbaba arabalara kaynak makinesiyle bazı öldürücü bıçak, kılıç tarzı şeyler takma fikrini dile getiriyor ve arabaların birçoğuna önceden yağmaladıkları hobi eşyaları satan bir dükkandan Katana, Kukri, Vietnam palası tarzı büyük büyük kılıçlar ve av bıçaklarını almışlardı. Sayısı çok olduğu için bunların birçoğunu arabalarına monte ettiler... Gün geçtikçe daha yenilmez ve daha çok güçleniyorlar...!
Hayalet ancak akşam kendine gelebildi herkes onunla alay ediyordu ki Nefer bir anda taş kesilerek oturduğu yerden yavaşça dinlenerek ağzı lal olmuş gibi, elini yavaşça kaldırıp işaret parmağıyla camdan dışarıyı gösteriyordu. Akbaba hızla yerinden fırlayıp dürbününü aldı ve gösterdiği yöne baktı, o da ne ?! Kilometrelerce uzaklıktan tüfek sesi geliyor. Acaba bu kişi veya kişiler gruba mı gelmeye çalışıyor? Yoksa hayatta kalmaya çalışan sıradan biri mi? Ya da bizim gibi bir grup mu? Yerimizi biliyor olacaklarını sanmıyorum. Neyse ki ev de şuan yanan ışık vb. bir şey yok. Bizi göreceklerini sanmıyorum. Tabii her şey olabilir hazırlıklı olmalıyız...
...Akbaba ve Nefer çatı katına doğru yöneldiler bir o kadar sessiz ve dikkat şekilde. Akbaba direkt yere uzandı elindeki dürbünle tüfek sesinin geldiği yere odaklanmıştı tüm dikkatiyle. Adeta sessizliğin en dip noktasındaydılar, ne dışarıdan bir ses geliyor ne de evdekilerden bir ses geliyordu. Akbaba yerinden sıçrarcasına fırladı ve 2 kişi benimle gelsin silahlarınızı alın dedi. Hızlıca hazırlanırken neler olduğundan bahsetti; bir adam bu varlıklara karşı direndiğinden ve ona acilen yardım edilmesi gerektiğini söyledikten sonra yüksek bir atiklikle çıktı dışarıya gecenin karanlığında, ekibinden iki kişi Akbaba'nın hemen ardından hızlı adımlarla fırladılar. Önce binaların duvarlarına yaslanarak sessizce ilerlemeye başladılar, etraflarında yanmış araçlar, yağmalanmış evler, her tarafında kan bulunan duvarlar ve yollarda insan sakatatları arasında ilerliyorlar ve tüfek sesi bir araziden gelmişti. Yani bu küçük kasabamsı yerlerinden ayrılıp tarlaların olduğu yere gidiyorlar. Tam yollarının üzerinde bu varlıklarda oluşan bir sürü daha vardı. Neyse ki henüz Akbabaları fark etmediler. Akbaba arkasındakilere döndü ve bu sürünün tüfek sesinin geldiği yere doğru yöneldiklerini söyledi. Elimizi çabuk tutmalıyız aksi takdirde o adamcağızı kurtaramayız. Ağaçların, çalılıkların olduğu yere yönelin artık sessiz değil koşarak gideceğiz belki ağaçlar ve çalıların hışırtı sesi bizim adımlarımızın sesini bastırır ve böylelikle onlardan önce varıp kurtarabiliriz, şimdi sırayla bu binanın arkasına doğru sessizce geçsin ve daha demin söylediğim plana uyarak ilerleyin dedi.
En son çıkan kişi Beyaz Şahindi fakat büyük bir hata yaptı! Aceleyle çıktığından olsa gerek belindeki bıçak yerinden çıkıp yere düştü ve o sürüden en az beş tanesini kendilerine yöneltmesini sağladı. Ne yazık ki bu varlıklar attıkları çığlıkla tüm sürünün dikkatini bu ekibe yöneltti. Akbaba yüksek ses tonuyla KOŞUN ARKANIZA BAKMADAN KOŞUN dedi ve tüm kuvvetleriyle koşturmaya başladılar yardım edecekleri adama doğru. Adamın yanına vardıklarında daha adamı kontrol etmeden kollarından tutup evlerine doğru başka bir yoldan aynı hızda dönmeye çalışıyorlardı fakat diğer yolda tıkanıktı çünkü bu adam elindeki pompalı tüfekle küçük kasabanın nüfusunun iki katına eş değer bir sürü çağırmıştı adeta. Nefer adama döndü ve bizi hemen güvenli bir yere götür yoksa iki taraftan da bizi sikmeye geliyorlar! Adam panik ve adrenalin dolmuş bir haldeydi Akbaba adamın suratına bir yumruk patlattı, irkilerek kendine geldi ve evet, evet var evimin çatı katına çıkalım ailemde orada. Bu asalaklar oraya çıkamaz dedi ve herkes adamı dinleyerek onu dakik bir şekilde takip etmeye başladılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H3L0
Science FictionHayatın hiçliğinde virüse karşı direnen askerler... Tek amaçları insanları, yaşamı korumak. H3LO virüsünün insanlığın sonunu getirmiş olması... İşte bunun olacağına inanların ve hazırlanan insanların direniş hikayesi, ölmeden önceki son hikayeleri...