Acının gözyaşı

27 3 2
                                    

Benim hafiftende olsa inlemem onu zevke getirmişti. Kendimde değildim ve bu Toprağı engellememe engel oluyordu. Ona karşı çıkacak gücü kendimde bulamıyordum. 

Toprak bu sefer ellerini pantolon düğmemi bulduğunda gözlerim kapanıyordu. Bundan dolayı pişman olacaktım çok iyi biliyordum. Ama artık herşey için çok geçti.

Sabah gözlerimi açtığımda başımdaki ağrı yataktan kalkmama engel olmuştu. Neredeydim ben? Dün ile ilgili neden hiçbişi hatırlamıyorum. Toprak kapıdan içeri girdiğinde boş gözlerle ona bakıyordum. 

- Nasıl hissediyorsun?

- Burası neresi? Ben neden hiçbişi hatırlamıyorum?

- Sakin ol güzelim. Şuan benim evimde benim yatağımdasın. Dün neler olduğuna gelirsek... Bilmek istemeyebilirsin.

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp yavaşça kalktım. Üstümde Toprağın bir tişörtü vardı ve bu dizimin üstünde bitiyordu. Şans eseri yataktaki kanı gördüğümde dilim tutuldu. Baştan hiçbir şeye anlam veremesem de kasıklarımdaki keskin acı her şeyi açıklıyordu.

Yataktaki kan, kasıklarımdaki ağrı, Torağın yarı çıplak olması, ve benim üstümde onun tişörtünün  bulunması...

Yok canım daha neler. Toprak yapmaz öyle bişi. Ama bunları baka bir açıklaması olamaz. Bakışlarım Toprağı bulduğunda yüzünde anlam veremediğim bir ifade vardı. Çözemiyordum.

- Toprak bana yapmadığını söyleme.

- Neyi yapmadığımı söyleyeyim?

Gözlerimi sıkıca yumup sesimi hafif yükselttim.

- Bana beni ben sarhoş iken dokunmadığını söyle.

- Güzelim sende beni istediğini söyledin.

- Aptal benden yararlandın. Sarhoş olduğumu ve onları isteyerek söylemediğimi biliyordun. Ama sen... lanet olsun...

Omzuna çarpıp yanından geçip giderken aniden durdum ve ona en hızlı tokatlarımdan birini attım. şiddetin etkisiyle kafası sola düştü. Bunu yaptığına inanamıyordum. Benden nasıl yararlanabilir? Aklım hala almıyor. Beni gerçekten sevdiğini sanmıştım. Meğer hepsi yalanmış.

Hızlıca salonda duran kıyafetlerimi üstüme geçirdim. Evden bir hışım çıkıp en yakın taksi durağına ilerledim. Bengüye yolda olduğuma dair kısa bir mesaj atıp, şöfore de Bengünün evinin adresini verdim. 

Sadece ağlıyordum. Ağlamak ile hiçbir şeyin düzelmeyeceğini bilsem de gözyaşlarım istemsizce akıyordu. Sildikçe yerini başka bir gözyaşı alıyordu. Kullanılma hissi bedenime ağır bir yük gibi çökmüştü. Bu kişi sevdiğim adam olunca daha ağır geliyordu. Saçlarımı çekiştirirken buğulu gözlerimle artık bakmaktan utandığım kirli bedenime baktım. Görünen kirler değildi belki ama o kiri en derinimde hissediyordum. 

Hıçkırıklarım çoğaldı. Nefes almakta zorluk çekiyordum. Arabanın durduğunu hissettiğimde camdan baktım. Bengülerin evine daha vardı. taksici arkasını döndüğünde elindeki peçeteyi fark ettim. Alıp kısaca teşekkür ettim zar zor çıkan sesimle. 

- Başına ne geldi seni bu kadar yıpratan ne bilmiyorum kızım ama bazen insan gözyaşını değil ama o gözyaşını akıtanı silmeli...

Hıçkırıklerım çoğalmıştı. Taksi yeniden harekete geçtiğinde bende gözyaşlarımı siliyordum. Bir süre sonra ağlamayı zorda olsa bırakmıştım. Sakin olmam ve düşünmem gerekiyordu. Bundan sonra ne yapacağımı allak bullak olan beynimle düşünmem gerekiyordu. 

Araba yeniden ağır hareketlerle durduğunda bu sefer gelmştik. Ücreti ödedikten sonra taksiden indim. Bengü kapıda gülümseyerek bana bakıyordu. Bana yaklaşmaya başladığında ayaklarım olduğum yerde kitlenmişti. Arkadaşım bana yaklaştıkça yüz ifadesi soldu ve ben o halini asla unutmayacaktım.

- Öykü noldu? Ne bu hal? Sana bişi mi yaptı? Niye ağlıyorsun? 

Sorularına cevabım ağlayarak yere diz çökmem oldu. Bengünün bana sarılmasıyla ağlamam daha da şiddetlendi. 

- Geçti güzelim geçti.  Hadi gel eve geçelim.

Bengüden destek alarak eve doğru yürümeye başladım.  Ayaklarım kendimi kastığımdan dolayı uyuşmuştu. Bu yüzden neredeyse bütün yüküm Bengüdeydi. 

Koltuklardan birine oturup halının desenlerine diktim gözlerimi. Bengü elindeki suyla yanıma geldiğinde zorla bardaktaki bütün suyu içirdi. 

- Canım daha iyi misin?

- Evet iyiyim teşekkür ederim.

- Anlatmak ister misin?

Ona herşeyi, yani okuldan çıktıktan sonraki herşeyi anlattım.

- Allah kahretsin! Bunu nasıl yapar sana? Şaka mısın yaa? Bu çocuk seni  sevmiyor muydu seviyordu. Ben nasıl arkadaşım? Baştan anlamalıydım.

- Saçmalama en anlamadım  sen mi anlayacaktın?

- Sen aşıktın Öykü. Onu seviyordun. Anlayamazdın çünkü aşk gözlerini kör etmişti. Ben senin en yakın arkadaşınım anlamalıydım tedbir almalıydım. Ah benim salak kafam! Annenlere söylemelisin.

- Bengü saçmaladığının farkında mısın?

- Ben saçmalamıyorum. Ya hamile kalırsan o zaman nolacak?

- Bir kereden olmaz ki.

- Bu hiç belli olmaz.

Oflayarak yanıma oturduğunda ben hala hamile kalma olanağımı düşünüyorum.

- Hadi yat dinlen biraz. 

Koltuğa boylu boyunca uzanıp gözlerimi kapattım. 

Gözlerimi açtığımda hava karanlıktı. Saat akşam 8 civarlarında olmalıydı. Lavobaya gitmek için yürümemek için direnen ayalarımı yataktan aşağı sarkıttım. Bengünün odasından sesler geliyordu. Uyandığımı söylemek için yanına girecekken ismimi duymamla bu isteğimden vazgeçip en nefrettiğim şeyi yaptım. Kapı dinledim. 

- Öykü hamile kalabilir.-- Ne demek anlaşma buydu? -- Anlaşmamız onu kendine bağlamandı soğutmak değil.-- Saçmalıyorsun.-- Sana inanmıyorum yaa

Ama Bengü!! Demek ki en başından beri Torak ile bir anlaşmadaydılar, ve bu anlaşmanın başrölü bendim. Beni birlik olup kandırdılar. Yediğim kazığın ağırlığı ile iki büklüm olurken Bengü odadan çıktı. Önce bana sonra elindeki telefona baktı.

- Ö-öykü

Ellerrimi kaldırıp alkışlamaya başladım.

- Bana yaptığın ihanet için çok teşekkür ederim eski dostum.

Hızlıca çantamı alıp evden çıktım, o evde daha fazla duramazdım. Bengüden, Topraktan yediğim kazığı ömrüm boyunca unutmayacaktım. Peki asıl soru;..

BEN BU SAATTE NEREYE GİDECEĞİM?

KİRLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin