İlk Kurban

10 2 4
                                    

Metrodan indikten sonra konferans salonuna doğru hızlı adımlarla ilerliyordu. Taş sokaklar üzerinde, başlayan yağmurun etkisiyle su birikintileri oluşurken Oliver siyah kumaş pantolonunu leke yapmamak için parmak uçlarında ilerleyerek korudu temposunu.
Bu onun için basit bir eylem olamadı hiç. Yağmurdan kaçamıyordu. Çok sevdiği yağmur, pantolon paçalarına hep bir iz bırakırdı. Adımlarını tamamlayıp okul binasına girdi. Tarif edildiği gibi 1.kata doğru petrol yeşili fayansları olan merdivenlerden çıktı.  Salon önünde karşılama için bekleyen diğer 2 kadın öğretim üyesini farkedince üstü başı düzgün mü diye hızlıca kendini kontrol etti. Zamanında yetiştiği için kendisi gibi öğretim üyeleri de memnun görünüyordu.
Oliver’ı içeriye doğru davet ettiler. Bölüm başkanı ve daha yaşlı olan Prof.Dr.Linda Cousenback ondan önce sahneye çıkarak gözlerindeki tüm o enerjisiyle Oliver’ın ismini anons etti.
Bir hayli kalabalık olan salon Oliver'ı alkışlarla selamladı. Oliver da onları alkışlayıp önlerinde eğilerek selamlarken.
"İlk ilke!" diye başladı sözlerine. Konferansın ismiydi aynı zamanda.
Dinleyicilerin bir kısmi not defterlerine not almaya başlamış, diğer kısmı yelkenleri görünün geminin güvertesini de görmeyi dört gözle bekleyen karadaki karşılama komitesi gibi dikkat kesilmişti.
"İlk ilke, ilk sorunu çözmelidir. Biz insanoğluyuz. İnsanoğlu sorunsuz kalamaz. Hiçbir zaman kalmadı, yapısı itibariyle de her zaman sorunlar olacak. Sorunları en aza indirgemek adına öncelikle onları en iyi şekilde tanımlamalıyız. Ve çözümü mantığa uygun, etik bir şekilde üretmeliyiz. Sorunun kontrolünü tamamen kaybetmemek kilit noktamız. Bu da kendimizi kaybetmemeye bağlı. İlk ilke, bir disiplindir. İlk ilke, bilmediklerini taramaktır. Bilmediğimiz her şey bizi eksik yapar, özgürce davranmamızı engeller. Karanlığa doğru koşmak özgürlük değil, deliliktir. Bilmediklerimizi ancak eğitimle telafi edebiliriz. Eğitimi dünyanın kurtuluşu yapan da budur. Karanlıkları aydınlatan o meşale eğitimdir. -Meşale kelimesi onu bir anda bu sabah gördüğü kabusa geri götürdü ama hızlıca tekrar konuşmasına odaklandı.-
Dünyayı mahveden şey nedir diye sorsak, alacağımız tüm cevapların yine asıl sorunu örten, hepimizi kör eden karanlık gölgeler olduğunu görürüz. Emperyalizim mi, komunizim mi, kapitalizim mi yoksa diğer tüm tahminlerimizden biri mi? Belki hepsi birden belki birisi belki hiçbiri. Ama her sorunun sebebi aynı kaynaktan çıkar. Bilmemekten...

Oliver' ın konuşmasını berrak ve kararlı çıkan bir erkek sesi böldü. "Profesör, peki adaletsizlik, terör, ekonomik felaketler, ırkçılık, diktatörlük gibi sebepler dünyanın asıl sorunu neden olamazlar?" diyerek cevabını beklemek üzere havadaki elini indirdi elmacık kemiklerinden bir ispanyolu andıran, kıvırcık, kısa saçlı genç adam.
Ciddiyetini bozmadan cevaplamaya başladı Oliver; " Bilmemekten beyefendi, öncelikle kendimizi. Kendini tanıyan, gelişmek icin cesurlaşan hiç kimse kandırmaz ve kanmaz, aç bırakmaz ve bırakılmaz, köle gibi çalıştırmaz ve çalışmaz, saldırmaz ve saldırtmaz. Sırf bahane olarak bulduğu fikir akımına başkalarını da kendisini inandırmak için inandırmaz. Kendisini kör edecek fanatik taraftarlar istemez. Toplumun en üst tabakalarından en alt tabakalarına kadar işlemiştir bu içimize. Kimisi bunun için ciltlerce kitap yazar, siyasete atılır kimisi mahalledeki, okuldaki, ailedeki toplumdan uzak kimselere bahanelerini aşılar. Kendini onaylamayı keşfedemeyen kendisini başkalarına onaylatana kadar heŕ şeyi göze alır. Kimisi kız arkadaşının saçını çeker kimisi tüm ülkeyi birbirine düşürecek bir bombanın pimini. Bayanlar ve baylar, bir çocuk bile yemek yerken azar işitir, kalbi kırılırsa sofrayı terkeder. Onu bulabileceğini bildiği bir köşeye gider. Bakacakları ve kollarıyla kendisini sarar. Dudaklarını büzer ve sessizliğe bürünür. Sanki sizden nefret ediyor ve yüzünüzü görmek istemiyor gibidir. Ama anne-babasının ayak seslerini bile duyunca kalbi pır pır etmeye başlar. Tek istediği sevildiğinin hatırlatılması için ufacık birkaç ibaredir; şefkatli sesiniz, başını okşayan elleriniz... Kendini sevmeyi, kendini dik tutmayı öğreneceği ilk zamanlar o anlardır. Sorumluluklarını ve özsevgisini aynı anda kazandırmak şarttır. Birinden birini eksik yapmak ya bir canavar yaratır ya da bir silik kişilik."
Örneklendirmeler ve soru cevap kısımlarıyla birlikte 1 saati geçen konferansını içine sinerek tamamladı Oliver. Dinleyicilerle resimler çekindikten sonra organizatörler ve öğretim üyeleri ile kısa bir vedalaşma yemeğinin ardından tekrar metroya dönüyordu. Yağmurun taş sokaklardaki bıraktığı birikintiler yerlerini terketmiş, azalmıştı. Dün gece gördüğü rüyayı hatırladı... Ateşlerin arasında sıkışan çocuklar, sanki keyif aldıkları için izlemeye kalan yüzleri maskeli kundakçılar... Hatırladıkça kalbi daralıyor, olmamış bir olay yüzünden çocuklar için telaşa kapılıyordu. Metroyu beklerken akşam saatleri olmasına rağmen yalnızdı. Metro yaklaşırken gelmek üzere olan insanların ayak seslerini arkasında kalan kısımdan işitiyordu. Dönüp baktı arkasına, insanları görmek istiyordu bu sessizlik onu rahatsız etmişti. Hayat belirletileri görmek istedi.
Saçlarına vuran metro rüzgarının kesilmesiyle önüne döndü. İçeride ilk bakışta kimse görünmüyordu. Bomboş bir metro Londra’da olacak iş değildi ama otel odasına bir an evvel varıp ailesini aramak adına ayakları metroya sıçramak için heyecanlı oluşundan bu düşünce üzerinde pek de duramadı. Kapı açıldı içeri adımını atmak üzereyken açılan kapıdan kanlar içerisinde bir genç Oliver'ın önüne yığıldı. Kendi kanında sürüklenme izleri, dehşetin ve yalnızlığın ifadesini taşıyan kafatasından taşarcasına irileşmiş gözleri onun gözlerinin içine bakıyordu. Gövdesi istasyonda bacakları metroda kalan cesedi saatlerce terbiye edilmiş gibi posayı andırır şekilde yerde uzanmıştı. Oliver dizlerine çöküp yerdeki genci kucaklamaya çalışıyordu. Yüzündeki tümümyle kaplayan kan siyah teninden yere damlıyordu. Gencin üstündeki kanlar içinde kalmış mavi yeleği fark ettiğinde onun birkaç saat önce metronun gerisinde sohbet ettiği John olduğunu anladı.

SAMARRA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin