***
Her zamanki gibi kantinden kaşarlı tostumu alıp en arka, siyah banka oturdum. Etrafa bakış atmadan elimdeki tostumu yerken önümde iki kişinin gölgesi belirdi.
Kafamı hırsla kaldırıp kim olduklarına baktım ve damarlarımda her zaman açığa çıkmaya hazır olan sinirim, dalgalar halinde beynime kadar işlemeye başladı.
Ben sinir hastasıydım, bunu okulda kimse bilmiyordu. O yüzden korkmalarına rağmen bana bulaşabiliyorlardı. Bu da beni biraz eğlendiriyordu açıkçası.
Önümde iki bana kafayı takan kıza bakarken onlara acıdığımı gözlerim ile dile getiriyordum fakat bu durum onların umrunda bile değildi. Psikopat gibi burnumu çekip onlara sırıttım.
"Hayırdır kızlar?"
Öndeki kız -Rojda- bana bakıp dudaklarını büzdü.
"Seni dövmek için geldik kızım. Gel şöyle kantinin ortasına, bir güzel o havanı indirelim senin. Okey?"
"Buyrun, önden sürtükler."
Bana gözlerini iri iri açıp baktılar ve kantinin ortasına, herkesin bizi rahatlıkla görebileceği bir alana geçtiler.
Yanlarına gayet sakin adımlarım ile varıp yine sırıttım. Büyük ihtimal müdür bugün beni okuldan atmaya çabalayacaktı. Atsın, bana okul mu yok?
Ben hâlâ düşünmeye devam ederken Rojda'nın yanındaki kız -Sima- bana doğru atıldı.
Avuç içlerim kaşınırken bir güzel daldım ben bu ikisine. Rojda solumda, Sima ise sağımdaydı. Bir sağa tekme, bir sola tekme, kafa tokuşturma derken yere yapıştırdım güzelim kızları.
Bununla da yetinmeyip onlar yerdeyken tekmeler, yumruklar kafalarına, kollarına, bacaklarına, her nereye gelirse atmaya başladım.
Birisi beni kolumdan tutup çekerken ben hala onları dövme planlarıma yeni yeni maddeler üretiyordum. En sonunda beni kantinin dışına çekti kolumu tutan. Kafamı ona çevirip kısaca bakış attım.
"Sence kavga ortasında insan kolundan tutup çekilir mi kardeşim?"
Bana dik dik baktı.
"Eğer seni tutmasaydım kızları öldürebilecek kadar gözlerin kararmıştı."
"Sana ne bundan?"
Deyip hırsla kolumu çektim. Cevap vermesini beklemeden sınıfa doğru yol aldım.
İçeri girdiğimde acayip bir manzara ile karşı karşıya geldim. Sınıftakiler akıllı tahtadan ingilizce şarkı açmış halay çekiyorlardı.
Bir an duraksamadan sonra hızla toparlandım ve cam kenarında en arka sıraya oturup ellerimi birbirine kenetledim. Kafamı pencereye doğru çevirdim. Etrafı sakince inceledim.
Sınıftan bağırtılar yükselirken tek duyabildiğim bugün derslerin boş olduğuydu. Çantamı aldım ve bakışlarımı yere indirip yavaşça okuldan çıktım.
Bir motor sesi hemen arkamdan gelirken bakışlarım o yöne döndü. Tam o sırada da tek kaşım istemsizce havaya kalktı.
Kenara hafifçe çekilip beni kantinde durduran çocuğa yol verdim. Bana baş selamı verip yoluna devam etti.-
Eve girdiğimde köpeğim Bobi'nin bana o kocaman gözleri ile baktığını gördüm. Sırıtıp onu kucağıma aldım ve etrafımda döndürdüm.
Ardından yemeğini önüne koyup odama çıktım.
Banyoya girip kıyafetlerimi çıkardım ve iç çamaşırlarım ile aynaya baktım. Kırmızı iç çamaşırları, süt beyazı bir ten, renkli saçlar ve garip bakışlar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SiyaH-SiyaH
Teen FictionHayat ile Hasar, Mafya ile mafya, İnatçı ile dik başlı, Siyah ile siyah. Birbirlerine o kadar benziyorlardı ki.. Sert başrolümüz Hayat. On yedi yaşında, lise üç öğrencisi. Karanlık başrolümüz Hakan. Yirmi bir yaşında, lise dört öğrencisi -ne kadar...