0.3

17 2 0
                                    

SOOJIN

Hui beni söylediğim adrese bırakırken telefondan Lisa'ya beni almasını söyleyen bir mesaj attım.

''Yarın dersin kaçta? Sonra işin yoksa görüşelim.'' dediğinde tam gülümseyerek evet diyecekken yarınki büyük iş aklıma geldi. Söyleyecek yalan bulamayınca afalladım. Hui'ye dönüp yarın işimin olduğunu söyleyecekken ''İstemiyorsan görüşmeyiz...'' dedi ve sol camdan dışarı baktı. Aksini iddia ederek ''Hayır!'' dedim. ''Hayır. Bu akşam aslında Lisa ile bir planım vardı... Seninle görüşmek için onu ektiğimden yarın onunla olmam gerek.''

Hui gülümseyip ''Anlaştık o zaman,'' diyerek geldiğimizi söyledi. Kafamı sallamakla yetindim. ''Görüşürüz o zaman."
"Görüşelim o zaman."

***

"Yah, Lisa. Neden kendini tehlikeye atıyorsun ki? Hani iki gün sonra gidecektik. Neden beni beklemiyorsun." diye çıkıştım. Benim yüzümden yakalanma tehlikesi atlattığını öğrendiğimde kendimi suçlamaktan alıkoyamamıştım. Eğer ki yakalansaydı kendimi asla affedemezdim. Ben bunları düşünüp kendimi suçlarken Taeyong lafa atladı "Neyse ki siyah atlı prensi her zaman hazırda bekler, onu kurtarmak için."

"Neyse." dedim. "Plan hakkında konuşmayacak mıyız? Başka bir aksilik yaşamayalım." Wooseok masaya doğru eğilip adamın fotoğrafını eline aldı. "Bu sefer büyük bir sıkıntı çıkacakmış gibi hissediyorum. Zaten Lisa yüzünden endişeliyim. İptal etsek olmaz mı?" Lisa büyükçe bir of çekerek söylenmeye başladı. "Sanki çok normal bir iş yapıyoruz da gelmiş tehlikeli olduğu hakkında söylenip duruyorsunuz, saçmalamayı kesin de işe koyulalım." dediğinde Wooseok dudak büzerek konuştu. "Abla mı patron mu belli değil. Ah ah, gençlik bitmiş, insan kardeşine böyle mi davranır. Ablamız için bile endişelenemiyoruz şu fani dünyada." Lisa Wooseok'a bakıp gülümsedi. "Seni tek başına bırakma gibi bir düşüncem yok minik bebeğim."deyip önüne döndü. Aklına bir şey gelmiş gibi Wooseok'a tekrar dönerek "2 metre herife minik bebeğim dediğime inanamıyorum, elinin tersiyle bir koysa Captain Marvel gibi uzaya çıkar, iki üç uzay mekiğinin içinden geçerim hala gelmiş minik bebeğim diyorum." diyerek gergin ortamı dağıttı. Bobby gülmekten belli olmayan küçük gözlerini normal boyutuna getirerek "Hadi."dedi. "Güldük eğlendik şimdi iş."

***

JIWON

Yaptığımız planı Mino'ya anlatıp, olası bir terslik çıkarsa onu arayacağımı söyledim. Telefonu kapatıp arkamı döndüğümde herkes koltuklara yayılmış konuşuyordu. "Böyle bakıldığında gerçekten de masum birer üniversite öğrencisi gibi duruyoruz." diyerek yanlarına oturdum. "Keşke öyle olabilsek." diyen Soojin'e bakıp "En baştan beri burada olmak istemiyorsun değil mi?" diye sordum. Elleriyle oynamaya başlamış, dudağını kemiriyordu. "Hepinizi çok fazla seviyorum. Sorun da bu, eğer birinize bir şey olursa bunu kaldıramam. Normal bir hayatımız olsaydı hiçbir risk olmadan yaşayacaktık." Lisa Soojin'in omzuna kafasını koyarak konuştu. "Ama şöyle bir şey var ki, hepimiz yetimhaneden tanışıyoruz. Bu bizim elimizde olan bir şey değildi. Part-time bir iş bulup yemek paramızı çıkarmaya çalışmaktansa çok daha fazlasını kazanıyoruz. E tabi normal olarak biraz risk de alıyoruz." Taeyong lafa atlayarak "Bizim elimizde olan bir şey değil bu. Ama hala en baştaki gibi çıkmak istiyorsan çık, bunun için zorlamayacağız tabi ki de. Hem biriktirdiğin parayla uzun bir süre idare edersin, daha az kıyafet alarak." dediğinde Soojin'in gözleri büyümüştü. Wooseok bana bakıp güldü. Soojin'le uğraşmadan hemen önce yapıyordu bu hareketi. Beklediğim gibi de olmuş, Soojin cevap vermeden kolunu üstündeki kıyafetlere tutarak sesini inceltti ve konuşmaya başladı.

"Bunlar benim bebeklerim, onlara yenilerini eklemezsem olur mu Taeyong? Olmaz tabi ki de. Bak Lisa'ya siyah siyah giyinip duruyor. Ben olmasam bu grubun moda ikonu kim olacak?''

Wooseok'a surat asıp ''Sen sus kurbağa.'' dedi. Tam kavgaya başlayacaklarken Jisung gelip ''Ella, Ella düştü!'' diye bağırdı. Lisa hızla ana çadıra koştu. Jisung'un ''Kötü bir yarası yok, sadece düştüğü için korktu. Ağlamasını durduramadık.'' demesinin ardından Lisa'yı takip ettik.

Lisa çevik hareketlerle, Ella'nın yanına, tramboline çıktı. Kollarından tutup vücudunda göz gezdirirken endişeyle ''Bir şeyin yok değil mi?'' diye sordu. Ella hıçkırıklarının arasında ''Hayır,'' diyebildi, ''Sadece korktum.''. Lisa küçük kıza sarılarak ''Geçti...'' dedi.

***

Yakın zamanda başlayacak gösterilerin şerefine masa kurmuş, sakinleşmesi zor olan Ella'yı eğlendirmeye çalışıyorduk. Sirkteki herkesin oturduğu masada Ella, Lisa'ya ''Sen de küçükken düşmekten korkar mıydın?'' dediğinde Taeyong atlayarak ''Ohoo, sen şimdi böyle uçup kaçtığına bakma... Şimdi yerden metrelerce yüksekte ayaklarıyla kontrol ettiği ipe önceden çıkamazdı bile.'' Yükselen kahkahalarla eş zamanlı aklıma dolan anılar Lisa'ya bakıp burukça gülümsememi sağladı.

''Yah! Jiwon-ah, bak çıktım işte!'' dediğinde endişeyle ''Düşeyim deme, tutmam!'' dedim. Oflayarak kolay bir hareketi yapmaya çalıştı. Bacağına sıkıştırdığı ipin hakimiyetini kaybedince dengesini sağlayamayıp tutunmaya çalıştı. Rahat hareket etmek için bacağına doladığı ip sökülmeye başlayınca sağ kolunu kalın halata sürterek yaralandı. Çok yüksekte olmamasından faydalanarak düşeceği yere geçip kollarımı açtım. Sert bir düşüş beklediği için kendini sıkmışken yaşlı gözlerini açıp bana baktı. ''Çok acıyor mu?'' diye sorarak hızlı hareketlerle kenara oturttum. ''Burada bekle, sağlık çantasını alıp geliyorum.''

Koşarak Lisa'nın yanına geri gelmişken Taeyong'un Lisa ile ilgilendiğini gördüm. Lisa artık ağlamıyor, gülümseyerek bakıyordu. Taeyong'un ''Çok acıyor mu?'' diye sorup kolunu tutmasıyla Lisa'nın ufak çığlığının ardından özür dilemeye başladı. Sağlık çantasını yanlarına bırakıp geri döndüm.

Wooseok'un ''Hala mı?'' demesiyle kendime geldim. Kaşlarımı kaldırıp gülümsedikten sonra ayağa kalkıp ''O zaman bu kadeh sirkin yeni sezonuna!'' dedim ve içkimi içtim.

𝓞𝓵𝓭-𝓽𝓲𝓶𝓮 𝓣𝓪𝓵𝓮𝓼Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin