2| Anlaşmak

30 1 0
                                    

Her ne kadar günün sonunda dip dibe olan evlerimizde uyusak dahi, hayatlarımız farklıydı.

Ertesi gün her zamanki gibi uyanmış ve okula gitmek için hazırlanıp durağa yürümüştüm. Evlerimizden bir sokak ilerideydi.

Boş banklardan birine oturmuştum, kucağımda çantama sığmayan defterlerimi taşıyordum ve uykumu açmaya çalışıyordum.

Sonra sen çıkageldin, sağ tarafımdan gelip yanıma oturdun ve selam verdin, "Günaydın."

Uykum hemen dağılmıştı sanki, hafifçe gülümsedim. "Günaydın?" Soru sorarcasına söylemiştim çünkü seni nadiren durakta otobüs beklerken görürdüm, ve hiç yan yana oturmamıştık.

"Arkadaşımı bekliyorum ama o gelene kadar durağa yürüyeyim dedim."

"Hmm." Kafamı salladım. "Arabası olan arkadaşların olduğu için şanslısın. Gençliğim otobüs beklerken akıp gidiyor..."

Güldün ve bana döndün. "Ben de bekliyorum bak. Hem belki senin otobüsün daha erken gelir?"

Dudağımı büktüm. "Belki. Hem halkla iç içe olmak iyidir."

Tekrar güldün, "Tabii ki, her zaman kulenize kapanıp ders çalışırsanız halkınızdan geri kalırsınız majesteleri."

Dönüp kaşlarımı kaldırarak sana baktım, "İnek prenses olmaktan mutluyum, en azından sadece yazılı haftalarında..." Sonra aklıma gelen şeyle gülmeyi kestim. "Sen iyi misin?"

Bunu sormama şaşırmış gözüktün, sanki kimse halini hatrını sormazmış gibi. "Aah evet. Sanırım. Kız arkadaşım tiyatroda yalnız rol almak istemiyor, ama benim ezberim pek iyi değil ve tiyatro provaları yüzünden kendi antrenmanlarıma geç kalıyorum..." Derin bir nefes aldın. "Bir de derslere çalışmam gerekse kafayı yerdim herhalde."

Çoktan üniversitenden burs aldığını ve liseden sadece mezun olmayı beklediğini biliyordum. O yüzden senin yerinde ben bile olsam işe yaramayacak karnem için elbette çalışmazdım.

Önümüzdeki maç da oyunkurucu olarak senin en önemli ve buradaki son maçındı, tüm okul bizim takımımız olan Knights'ın diğer liseye karşı zaferini merakla bekliyordu.

İçimden sana tavsiye vermek geldi. 'Onunla konuşabilirsin, anlatırsan seni anlayacaktır,' gibi ama haddimi aşamazdım, biz sadece komşuyduk. Arkadaş bile sayılmazdık. Üstelik seni tanıyor olsam da kız arkadaşını tanımıyordum.

Anladığımı belirtmek için kafamı salladım ve o sırada kulağımın arkasına sıkıştırdığım perçemlerim gözümün önüne düştü.

Sanki olabilecek en klişe şeylerden biri olarak zaman yavaşladı. Çok doğaçlama bir şekilde, elini uzatıp saçlarımı geriye çektin.

Mahçup olarak gülümsedim çünkü hoş bir hamleydi ve hadi ama, ilk defa bana dokunmuştun. Beş senedir komşuyduk, oysa daha el bile sıkışmamıştık. Denk gelmediği içindi.

Sonra sessiz kaldığımız bir dakikayla beraber sokağın ucundan üstü açık kırmızı bir araba belirdi. Son ses müzik git gide yaklaşırken ayağa kalktın. "Hıh, evren nihayet bana acıdı."

Araba tam önümüzde durunca kapıyı açıp atladın. Koltuğuna yerleşirken bana dönüp sırıtarak el salladın, "Umarım beklerken 19 yaşına falan basmazsın, yoksa sen geldiğinde hepimiz mezun olmuş olacağız."

Kafamı hüzünle iki yana salladım. "Umarım..."

Bana mı öyle geldi bilmiyorum ama sonra sen oturup öbür tarafına döndüğünde ve sarılırken, kız arkadaşın gözlerimin içine bakıyor gibiydi. Ya da belki ben fazla alıngandım...

You Belong With Me | namjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin