Hızlı hızlı yürüyorum caddelerde.. Dikkatimi hiç bir şeyin dağıtmasına izin vermeyerek ilerliyorum suratımdaki maskeyle. Kendim takmadığım bu maske zaman aşımına uğrayarak surat ifadem olmuş zar zor fark ediyorum. Anlık bir duraksamayla karşımda bir ayna beliriyor ve içine düşecek kadar dikkatli bakma gafletinde bulunuyorum. Hareketlerinin sonucunu düşünmeden davranan biri olarak alışkın olduğum tuzaklar bunlar. Alıştığım halde inatla, çarpa çarpa ilerliyorum sezgilerimin ardında. Ve evet, hala övünüyorum yüreğimin arkasında durmakla. Arada bir derinlerde bir şeyler kıpırdanıyor ama kurcalamamaya özen gösteriyorum. Ortaya saçılacak çok şey var ve ben toplamak konusunda hiç iyi olamıyorum.
Aynada yansımamızı görüyorum. Tenindekini, gözlerindekini, yüreğindekini ömür sanan, ilk kez saf kalan ben, yanımda benden rol çalan sen. İrdelemiyorum seni. Kafanda beni sığdırdığın kalıpların üstünde duramayacak kadar saygılıyım anılara.. ya da yorgun.
Ne kadar memnunmuşum gördüğümden ve hissettiğimden… Bana görmeyen gözlerle baktığını bilmeden. Ayrıntıları umursamadan, bütün yapmışım bizi ve ikiye bölünmenin zorluğunu denkleme katmamışım. Düşeceği yüksekliği hesaplamadan atlayan biri olarak yakışmazdı zaten bana. Kendimi güvenceye alma derdim olmadığı gibi, senin aksine korkusuzdum her adımda.
Hammaddesi ateş olan birini yanmakla korkutabilir misin?
İşte karşımda repliklerini kaçırmadan okuyan sen ve sırf oyuncuları için oyuna gelen seyirciler gibi ayakta alkışlayan ben. Bazı anılar sonrasına mal edilemeyecek kadar güzel kalabiliyormuş demek ki… Kalbimin parçalarını yerden toplarken, anılarımın çalındığıyla avutuyordum kendimi oysa ki.
Gözlerim yağmur yüklü bulutlar misali olmuş, bir usta edasıyla gerisin geriye yolluyorum onları ve sanki, az önce, anıları boğazını yakmamış, mazi omuzlarında ağırlaşmamış biri gibi yoluma devam ediyorum. Pişman oldukça dönesim, pişman ettin diye her şeyi silesim var.
Hep ettim. Dizlerim parçalansa, kanım yolda iz bıraksa dahi ilerlerim. Ölene kadar bu yolda sürüneceğimi de bilsem, bekleyip kabullenemem. Geçtiğim yerlere, bir de atlattığım şeylere tutkunum zaten ben. Dilim yanar diye tatları ayıramam. Ya acırsa deyip, kendimi tatlıdan sakınanam. Çığlık atmak varken, fısıldayacak kadar içimde tutamam. Tutmam. Ve üzerinde düşünerek sevecek, üzerinde düşünerek ölecek türde biri olamam.
Bilirsin.
Bilir misin?
Bilmeliydin..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Bize Nasıl Davranıyor?
RomanceSen hiç gözlerinin doluşunu izledin mi? Birden gözlerine yaş gelir. Ne olduğunu anlamazsın. Tüylerin diken diken olur. Sonra bazen düşünürsün neden böyle oldu diye. Belki de böyle olması gerekiyo'dur. Doğru olan budur. Ama kalp dayanamaz işte. Sorgu...