Blueneck, Lilitu
Oda karanlıktı. Bütün pencelere kapanmış, perdeler çekilmişti ve genç kızın bedeni yatakta bir ceset misali uzanıyordu. Sarı saçları geceliğinin açıkta bıraktığı beyaz omuzlarına dökülmüştü. Yüzü huzurlu bir ifadeye sahipti, zihninin aksine.
Kirpiklerini kırpıştırıp, saniyeler sonra gözünü tekrar dünyaya açtığında, dudakları istemsizce büzülmüş ve bedenindeki keskin ağrı seliyle birlikte inlemişti. Göz kapaklarını tamamen aralayıp karanlık odaya göz gezdirdiğinde, kendi odasında olduğunu anlaması pek uzun sürmezken, dudakları hafifçe aralandı.
Fakat bir sorun vardı. Bedeni sargılarla kaplıydı. Tüm kemikleri sızlıyor, başı dehşet bir acıyla çalkalanıyordu ve zihnini yokladığında hatırladığı tek şey önünde durduğu büyük yalıydı.
İlerisi yoktu. Sanki zihninde bir kuyu açılmıştı. Orada bir şeyler olduğunu biliyordu fakat o kadar karanlıktı ki, hiçbir şey göremiyordu. Hiçbir şey hatırlamamasını tek bir nedene bağlayabiliyordu. Tilkisi onu yaşatmış olmalıydı.
Beynindeki karmaşayla birlikte zorlukla yatakta doğrulurken, suratını buruşturarak birkaç adım ötesinde duran düğmeye uzandı ve ışığı açtı. Bir süre sarı ışığa alışamayan gözleriyle duvara tutunup ayakta kalmayı başarmıştı. Sonrasında içindeki meraka engel olamadan yavaş adımlarla odasında boy aynasının önüne geçtiğinde, gözleri birkaç saniye sargılarla kaplı bedeninde gezindi.
Sonra bir şey gördü. Geceliğinin önü v şeklinde iniyordu ve birleşim kısmında bir gül sembolü vardı. Chaeyoung, gördüğü şeyle birlikte dehşetle yerinden sıçrarken, gözleri korkuyla etrafta dolanmıştı. Sık nefesler alıyor ve bir şeyleri kavramaya çalışıyordu.
Bunun anlamını biliyordu. Bilmemek için birçok şeyden vazgeçebilirdi fakat biliyordu işte.
Tilkisi bedeniyle bütünleşmişti. Fakat sadece bu değildi. Göğsündeki gül sembolünün anlamı ölümdü ve bu da demek oluyordu ki, Chaeyoung, ölüp dirilmişti.
ぁ
Siyah dalgalar rüzgarla birlikte gökyüzüne yükseliyor, deniz fenerinin aydınlattığı gece bir güneş misali çağlıyordu Plikton'un üzerinde. Huzurlu bir geceydi. Köpükler kıyıya çarpıyor ve güzel bir ses oluşturuyordu.
Rüzgar sarı saçlarımı uçuştururken, derin bir nefes eşliğinde gözlerimi yumarak ellerimi korkuluklara yasladım. Denizin tuzlu kokusu burnumu yakıyor, zihnime bulaşan zehirli düşünceler içimi gıdıklıyordu ve ben bunlara engel olamıyordum. Hayır, asla korkmuyordum. Sadece, yorgundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 bullets per secondぁvrosé
FanfictionAniden güçlü bir çığlık seli koptu ve gökyüzü ateşlerle doldu. Mermiler yığınla yere dökülürken, metallerden çıkan sesler ikilinin kulaklarında uğuldamış, Chaeyoung yanan gökyüzüne yuvalarından çıkacak gibi irileşen gözleriyle bakmıştı. Ancak az son...