Şu gencecik yaşımda, gözlerimi yakmaya başladı şehrin ışıkları. Lütfen demeyi bilmeyen insanların ağızları ve söylenip unutulan cümleler teker teker.
Her gece aynı odada aynı muhabbetler. Ben hep aynı hüzünle bakıyordum halbuki şu pencereden dışarı. O insanla hep aynı kırgınlıkla konuşuyordum. Ve bu melodi her zaman boğazıma oturuyordu.
Melodiler insanın boğazına oturur mu dersiniz. Yemek yerken dinlemeye başlayınca çatalı bırakıp bıçağa yöneliyor ruhum. Öyle bir kimsesizlik, bu şarkının bana hissettirdiği.
Ve geriye kalan sırası belirsiz birçok cümle. Örtüsü kaymış yataklar ve bana benzemeyen fotoğraflar.Hepsinde yaşadım. Aynada hepsiyle bakıştım. Bundan çok daha farklıyım artık.
Şimdi şöyle bi durup düşün . Uzun zaman sonra ilk kez korka korka alıyorsun birini hayatına . Her hareketinden korkuyorsun önce bağlanmamaya çalışıyorsun, alışma gidecek üzülürsün diyorsun kendi kendine .
Derken zaman geçiyor yapmaman gereken en son şeyi yapıyorsun güveniyorsun ,seviyorsun onu. Mutlu oluyorsun ,her geçen gün zehiriyle büyüleniyorsun, aptal gibi..
Sonra anlam veremiyorsun davranışlarına gariplik seziyorsun.
Tanıyamamışım diyosun.
Her geçen gün daha da berbatlaşıyor her geçen gün hayallerin kırılıyor kalbin acıyor.
Madem sonumuz farksızdı neden çıkardın beni kabuğumdan diyosun. Aylarca tek bi soru soruyorsun kendine, Neden?Tüm bu olanlara neden izin verdim?
Neden bile bile ateşe yürüdüm?
Neden tutmadın sözünü?
Neden sevmedin beni ?
Neden yalan söyledin bana?
Cevap bulamadıkça çaresizleşiyorsun.
Önce zaman mekan bilmeden akıyor gözünden yaşlar . Sonra kahkahalarına gizlemeyi öğreniyorsun içinden bağıra bağıra ağlamak gelirken yalnızca gülümsüyorsun.Gece boyu yastığının ıslak tarafını kaç kere çevirdiğini sayamıyorsun. Ne unutabiliyorsun ne silebiliyorsun anıları.ilk kez kalbinin fiziksel olarak acısını bu kadar derinden hissediyorsun belki de . Tüm bunlar yetmezmiş gibi deli gibi özlüyorsun onu gelmiyor belkiyosun gelmeyeceğini bile bile olmayacağını bile bile .
Sana bu kadarı yeter biraz olsun duygularımı hissetmeni , beni belki ilk kez bu kadar çok anlamanı istedim. Şimdi soylesene şanssızlık mı çıkardı seni karsima yoksa aptallığım mı?
“Ufacık bir sevinçle nasıl havalara uçup minicik bir düşünceyle kendimi nasıl yerden yere vurduğumu anlatamıyorum. Herkesten nasıl kaçmaya çalıştığımı, zaman ve mekandan nasıl koptuğumu, koskoca evrende kendime nasıl yer bulamadığımı anlatacak söz bulamıyorum. İyi bir insan olmak için nasıl tüm ruhumla uğraştığımı ama tüm dünyanın yükünü, suçlarını ve yanlışlarını sırtlanmışçasına her sabah kendimi yataktan çekip çıkardığımı da anlatamıyorum. Kendimi neden hiçbir güzelliğe değer görmediğimi de. Bu buz gibi yalnızlık ve kor gibi korkuyu tarif edemiyorum.”
Tırnaklarımı atmosfer çeperine ulaştırıp, bu dünyayı, içinde sevgi nedir bilmeyen insanlarıyla birlikte, magmaya kadar yarasım var. İliklerime kadar, göz pınarlarıma kadar, tenimin en ücra köşesine kadar, ezelden ebede kadar… nefret ediyorum.
"Çamur mu sürmek istiyorsun başkasının duygularına önce senin ellerin kirlenecek. Suyla mı gidiyorsun bir başkasının yanan yüreğine, o yürekte hep yerin olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYAN !
Non-FictionBen hiçbir acının geçtiğine inanmıyorum.Sadece daha taze bir ACI bulunca,diğerini rafa kaldırıyoruz. Kaldıramayan ise intihar ediyor...