0.3

3K 288 412
                                    

lisa, gün geçtikçe kilo veriyordu.

bunu fark eden sadece jennie değildi; annesi, jisoo ve iş yerindeki onlarca kişi.

jennie nişanlısı için endişelenmeye başlamıştı.

küçük, pembe bir saklama kabına koyduğu öğle yemeğini çantasına yerleştirdi ve lisa'nın iş yerine gitmek üzere arabasına bindi.

jennie lisa'nın kilo verişini günlerdir işten geç gelmesine bağlıyordu. yoğun bir tempoda olmalılardı çünkü jisoo da chaeyoung'ın işten geç gelip durduğunu söylemişti.

jennie artık tanıdık olduğu resepsiyona gülümsedi ve lisa'nın olduğu kata çıkmak üzere asansöre bindi.

lisa'nın odası sadece ona ait değildi. onla aynı bölümde çalışan bay kim'le beraber kullanıyordu. bu yüzden jennie hep kapıyı çalmaya ve içeriden onay almadıkça girmemeye özen gösterirdi.

yine aynı şekilde kapıyı çalınca lisa'nın sesi yerine erkek sesi duydu. "gir!"

jennie kapıyı açtı ve lisa'nın masanının boş olduğunu gördü.

"merhaba bay kim, lisa yok mu?"

orta yaşlı adam elini ensesine attı. "ah hayır, biraz önce çıktı. aslına bakarsan, birkaç gündür erken çıkıyor."

jennie'nin kaşları kalktı. "hm, pekala. teşekkürler ve kolay gelsin."

jennie odadan çıkıp hışımla asansöre bindi. sakinleşmek için tırnaklarını etine bastırıyordu.

eve vardığı gibi temizlik yapmaya başladı. yerleri sildi, eşyaların tozunu aldı ve birkaç şeyin yerini değiştirdi. jennie ne zaman sinirlense tüm evi temizlemeden sakinleşmezdi.

lisa, yine çıkış saatinden geç olarak eve varınca her yerin temizlenmiş ve pırıl pırıl olduğunu gördü. içeri girdiği gibi jennie'yi bu kadar sinirlendiren şeyin kendisiyle ilgili olmaması için dua ediyordu.

yemek odasına baktı, masa bomboştu. işte o an jennie'nin kendisine sinirlendiği tescillenmişti.

boğazını temizledi ve üst kata doğru seslendi. "jennie? ben geldim, sevgilim."

jennie çalışma odasından çıktı ve aşağı indi. her ne kadar jennie'nin de en az lisa kadar prestijli bir işi olsa da, çalışma odası sık uğradığı bir yer değildi. lisa tüm bu garipliklere anlam veremiyordu.

"her şey yolunda mı bitanem? sanırım sinirlenmişsin."

"otur, lisa."

lisa korkarak oturdu. jennie de lisa'nın tam karşısındaki küçük masaya yaslanıp gözlerini doğrudan nişanlısına dikti.

"sen işten kaçta çıkıyorsun, lisa?"

lisa göz kırpıştırdı. "dört buçuk, beş gibi."

jennie hiddetle kafasını salladı. "dört buçuk, beş değil mi?"

lisa korka korka kafasını sallayınca jennie güldü. arkasındaki kabı aldı ve lisa'nın gözüne sokmak ister gibi salladı. "o zaman ben sana bu lanet yemeği getirdiğimde neden işte değildin?"

jennie adeta boğazını yırtacak gibi bağırıp kabı yere fırlatınca lisa oturduğu yerde sıçradı.

"günlerdir işten erken çıktığını bilmediğimi mi sanıyorsun? neden eve bu kadar gecikiyorsun?"

"seni aldattığımı mı ima ediyorsun?"

jennie lafını sakınacak biri değildi. "ima etmiyorum, beni aldattığını biliyorum diyorum."

lisa ayağa kalktı. kendini savunma vakti gelmişti. "jennie, senle altı yıldır birlikteyiz, ne zaman sana yanlış bir şey yaptım?"

"bütün mesele de bu lisa! altı yıldır böyle biri değildin. altı yıldır hayatımda tanıdığım en iyi sevgiliydin. şimdi problemin ne?"

"bir problemim yok, jennie. altı üstü yemekteydim!"

jennie ellerini saçlarının arasından geçirdi. "yemekler, toplantılar! bu kadar yemek nereye gidiyor da kilo veriyorsun?"

jennie o kadar çok bağırıyordu ki lisa neredeyse onun kriz geçirdiğini düşünecekti.

"bilmiyorum, ama seni aldatmıyorum. nasıl böyle bir şey düşünebilirsin?"

jennie biraz olsun sakinleşti. derin nefesler alıp veriyordu. en sonunda lisa'ya yaklaştı ve boynunu kavradı iki eliyle. "lisa, sevgilim. bana yapacağın en ufak yanlışta hayatını bitiririm. biliyorsun değil mi?"

hafifçe sıktı ancak lisa hala düzgün nefes alabiliyordu. kafasını salladı ama gözleri dolmuştu.

jennie gülümsedi. "güzel, uslu ol çünkü gözüm üstünde olacak."

arkasını döndü ve tekrar yukarı çıktı. lisa kendini koltuğa atıp boynunu ovuşturdu. işte şimdi boku yemişti.

-

siz jennie'yi mal mı sandınzı

send my loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin