4

145 14 8
                                    

Leo bir süre boş boş baktıktan sonra anladı ve tedirgin bir şekilde dudaklarını ıslattı.

"Evde çok bunaldım da.." Gözlerinin içine bakan yabancının bakışlarından kaçmaya çalışıyordu fakat pek başarılı olduğu söylenemezdi.

"Adım ne demiştin?"

"John.."

Leo başını onaylarcasına salladı ve kaşlarını çatıp sessizliğe meydan okur bir şekilde iç çekti.

"Ne demem gerektiğini veya neden geldiğimi bilmiyorum."

John buruk bi gülümseme ile başını eğdikten sonra etrafa baktı. "Ben de.."

Tom uzaktan gördüğü kişiyi anımsadı ama tanıdığından emin olamadı. Gözleri buluştuğunda John kaşlarını çattı. Tomun aksine gördüğü kişiden oldukça emindi fakat pek umursamak istememişti. Tesadüf olarak geçiştirdi.

"Nasılsın?"

Leo şahsına yöneltilen soruya karşılık en vurdumduymaz halini takınarak omuz silkti. "Bilmem." Ardından yerdeki bakışları kurulu bir silah namlusu gibi yanındaki esmeri buldu. "Sen?"

John gülümsedi ve halihazırda diğerinin mavilerinde olan bakışlarını diğerinin zıttı şekilde yere indirdi. "İyi."

Sadece 'iyi' demekle yetinmişti zira belleğinde nasıl olduğunu açıklayacak uygun kelime bulamıyordu bir türlü.

"Sahi, eve nasıl döndün o gece?"

Sarışınla karşılaştıkları ilk gecenin bahsini açınca kalbinin kuşuyla bi iki kelam etmesi gerektiğini aklına not etmişti. Çünkü böylesine çarparsa insanlar -mavinin en güzel tonuna sahiplik yapan güzel gözlü sarışın- duyabilirdi ve bunu hoş karşılamayabilirdi.

'Tanrım.. neler düşünüyorum ben böyle!'

Sarışın kısa süre sonra yerini iç çekmeye bırakan belli belirsiz bir kıkırtıyla cevapladı diğerinin sorusunu.
"Abim,
gelip beni alır her seferinde."

John anladığını belirten bi sesle başını salladı.

Bir süre öylece oturup birbirlerinin nefes alış verişlerini dinlediler. Başka herhangi bir ses olmaması bunda ufak(!) bir etkendi elbette.

John elini ceketinin cebinden çıkarıp saatine baktı -kesinlikle sıkıldığı için falan değildi.- Sessizliği bozacak cesareti bulamadı kendinde ama saat epey geç olmuştu. Küçük bir öksürükle boğazını temizledi. Tam dudaklarını aralamıştı ki sarışın ondan önce davrandı.

"Şey, sanırım artık gitmeliyim."

"Oh, tabi"

Leo samimi olduğunu düşündüğü bir gülümseme sunarak -asla değildi- başıyla selam verdi ve elleri ceplerinde kalktı.

Bir iki adım atmıştı ki arkasındaki esmer seri bir hareketle ayaklanıp omzuna elini atıvermişti. Leo durup hafif ona döndü.

"B-bir daha görüşebilir miyiz?"

"Görüşürüz." Ve arkasını dönüp evinin yolunu adımlamaya başladı. Bu seferki gülümsemesi diğerine nazaran daha içtendi.

a love story from 90sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin