Sarılmalarına bir son verip geri çekildiklerinde bir süre göz göze kaldılar. Donghyuck heyecandan kalbinin hızlandığını fark edince ortamı toparlamak adına hafifçe öksürdü.
"Şey, ben gideyim o zaman?"
Mark onaylarcasına kafasını salladığında Donghyuck gülümseyerek eğildi ve kapıya doğru ilerlemeye başladı.
"Donghyuck!"
"Efendim hyung."
"Aslında sormak istediğim bir soru var."
"Dinliyorum hyung."
'Hyung demen sinir bozucu' diye geçirdi içinden Mark. "Sekiz aydır hoşlandığın biri olsa ve yaklaşık bir buçuk aydır konuşuyor olsanız ona açılır mıydın? Durum bundan biraz daha karışık ama senin için basitleştirdim ve emin ol buna cevap vermen çok yardımcı olur."
Donghyuck dudağını ısırdı. Ne yani, hoşlandığı adam başkasından mı hoşlanıyordu?
"Yanlış anlamazsan.. acaba birinden mi hoşlanıyorsun hyung?"
"A-Ah hayır, bir arkadaşım için sordum." dedi büyük olan ensesini kaşıyarak.
"Şey, sanırım açılırdım. İnsanları sevmeliyiz ve bunu onlara söylemeliyiz. Hayat bazı şeyler için çok kısa. Ve kimse az sonra ölmeyeceğine garanti veremez. Evet, evet açılırdım."
'O zaman neden bana, beni sevdiğini söylemiyorsun aptal!" Mark yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirerek konuştu, "Teşekkür ederim Donghyuck-ah. Arkadaşım bu düşünceni değerlendirecektir."
"Rica ederim hyung. Umarım yardımcı olmuşumdur ve umarım arkadaşın için en iyisi olur. Görüşürüz."
Gülümseyerek çıktığı odanın kapısını kapatıp sırtını duvara yasladı genç çocuk. Elindeki zarfı yavaşça araladı. İçindekileri görünce gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. Neredeyse iki üç ay rahatça geçinmesini sağlayacak miktarda para vardı. Zarfı iki eliyle sıkıca kavrayarak göğsüne bastırıp sesli bir şekilde nefes verdi. Sevinmişti fakat bu parayı geri ödemeyi de istiyordu. Bu yüzden kendince az da olsa baskı altındaydı.
"Öpücükle ödemeye kalksam dudaklarım yok olur be." diye mırıldandı. Ardından düşüncesinin saçma olduğuna karar verip kendine güldü ve yavaş yavaş aşağı inmeye başladı.
Mark'ın odasında ise durumlar biraz daha farklıydı. Donghyuck'un kapıdan çıktığı andan itibaren yüzündeki ciddiyet yerini aptal sırıtışlara bırakmıştı. Şimdi ise odanın ortasında volta atıyordu. "Çok güzel, o çok güzel. Saçları, dudakları, esmer teni, gülüşü, utanışı, her şeyi kusursuz. Ve bu olağanüstü Yunan Tanrısı benden hoşlanıyor. Bir şeyler yapmalısın artık Mark. Çünkü bu durum yorucu olmaya başladı."
Masasında duran telefonu alarak Donghyuck ile olan mesajlarına girdi. Bir süre ekranla bakıştıktan sonra klavyeyi açtı ve parmaklarını klavye üzerinde hareket ettirmeye başladı.
canadianboi:
bir şair demiş ki
"gölgene bak, beni anlamak istiyorsan;o kadar yakın ama asla dokunamayan"*
haechanie:
anlamadımcanadianboi:
"evrende seni özler, seni isterim
başkaca hiç
seni
sade seni"**haechanie:
Minhyung iyi misincanadianboi:
"daha ne kadar beklemem gerek
daha kaç gece uyanık kalmam gerek
seni görebilmek için
sana kavuşabilmek için"***haechanie:
sıkılmaya başlıyorum?canadianboi:
yarın saat 19.30'da Respect Bar'da ol
masa numarası 9haechanie:
iyi de bu çalıştığım bar
bir dakika
neden(iletildi)
■
*Cemal Süreya
** Ahmed Arif
*** BTS - Spring Daydaha fazla dayanamayıp dalıyorum ben yaw :')
bir de bunu ilk defa söylüyorum ama nedan yorum yapmıyorsunuz çiçeklerim :(
fikirlerinizi, tepkilerinizi merak ediyorumbir de bu aralar uygulamada sorun var sanırım düzeltip duruyorum ama bölümler saçma sapan gidiyor, boşluklar falan oluyor hep
umarım beğenmişsinizdir~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bar || markhyuck
Fanfictioncanadianboi: ne demiş şair 'seven sevdiğine nude atsın' haechanie: ?? ■ bölümler biraz küfür, ucundan kekoluk ve ergenlik ama aynı zamanda bol sevgi, minnoşluk, hoş sesler ve tatlı şarkılar içerecektir. klişe cümlecikler, olaylar görebilirsiniz çünk...