Tanışma

4.1K 271 157
                                    

SOO MİN DEN
Sabahın erken saatlerinde açmak için geldiğim kafenin önünde elinde mediller ile insanların peşinden koşturan minik beden dikkatimi çekti.

Sabahın da etkisiyle buz gibi olan havada kıpkırmızı olmuş minik ellerine ve yanaklarına rağmen mendillerini satmaya çalışıyordu.
Elindeki mendil ile koşuştururken önündeki çıkıntılı yere ayağı takılmış ve yüz üstü yere kapaklanmıştı.

Bir süre yerde hareketsiz kaldığında merak edip oraya doğru ilerlemeye başladım. O sırada minik beden kendini toparlayarak yavaşca ayağa kalktı. Köşeye koyduğu diğer mendillerinin yanına doğru ilerlemeye başladı. Sanırım bugün şansız gününde olacaktı ki soğuk rüzgar da esmeye başlamıştı.

Esen rüzgarın da etkisiyle satmaya çalıştığı medilleri etrafa dağılmaya başladı. Dağılan mendillerinin peşinden koşup toplamaya çalışırken bir iki kez daha tökezlemişti. Toplayabildiği iki üç mendil ile birlikte eski yerine geçip yüzünü yere eğdi.

Yanına takım elbiseli bir adam gelip karşısında durduğunda kafasını kaldırıp adama baktı. Adam onu incelerken yüzündeki yaralara rağmen gülümsemeye çalışarak kızarmş ellerindeki mendillerden birini adama doğru uzattı.
T: Mendiy İştey mişiniş?

Adam kendisine uzatılan mendili aldığında minik beden umutla baktı ona. Elindeki mendil paketini açıp bir iki tane alarak ayakkabısını silen adam elindeki paketi rasgele bir yere attıp mendilin parasını vermeden arkasını döndü.
T: Hey payamı veymedin!!

Minik beden küçük adımlarla adamın arkasından koşarken adam kalabalığın arasına karışarak çoktan gözden kaybolmuştu.
Kafenin kapısının önünden öylece olanları izlerken minik bedene acımıştım. Yeniden rüzgar esmeye başladığında minik beden hızla arkasını dönüp yerdeki medillerine doğru koştu.

Benim biraz ilerimde olan mendiller uçmaya başlarken ben de hızla oraya doğru ilerlemeye başladım. İki mendili de yakaladığımda bana doğru koşan bedene baktım. Tam dibimde durup kaşlarını çatarak yüzüme baktı ve bağırmaya başladı.
T: Mendiyyeyimi vey!!

Bir süre minik bedenine baktım. Üzerindeki kıyafet yere kadar uzanıyordu ve yer yer yırtıkları vardı. Ayağına baktığımda ise...ayakkabısı yoktu. Nasıl bu soğukta ayakkabısız dolaşabiliyordu ki hastalanabilirdi?

Bakışlarım yüzüne çıktığında minik dudakları titrmeye ve gözleri de yavas yavaş dolmaya başladı.
T: Yütfen...mendiyyeyimi vey. Onyaya ihtiyacım vay. Eyey şatamaşşan şayibim bana yemek veymeş yütfen...

Ağlayarak minik bedenini yere bıraktığında ben de dizlerimin üzerine çöktüm, omzuna dokunduğum an kendini hızla geri çekip daha çok ağlamaya başlamıştı. Etraftaki insanların bakışları üzerimizde toplanmaya başlarken derin bir nefes alıp elimdeki mendilleri ona doğru uzattım.
S: Tamam ağlama al mendillerini.

Kafasını kaldırıp dolu ve kızarık gözleri ile uzattığım mendillere baktı. Usulca yerinden kalkıp burnunu çekerek minik ellerini uzattı. Mendilleri alırken elime değen buz gibi ellerini hisseder hissetmez mendilleri geri çektim.
S: Ama bir şartım var.

Bakışları yüzümde gezinmeye başlarken küçük bir gülümseme sundum. Minik kaşlarını çatıp kısılan sesi ile konuşmaya başladı.
T: N-neymiş şaytın, yokşa...

Minik gözleri yuvalarından çıkacak kadar açıldığında bir iki adım geri gitti. Dudakları titrerken konuşmaya devam etti.
T: Şen de mi beni dövecekşin?

Koca gözleri ile gözlerime bakarken o kadar şirin görünüyordu ki tutup yanaklarını ısırma isteği doğuyordu içimde. Ama korkutmak isemiyorum bu miniği.
S: Hayır başka bir şey istiyorum, ama önce adını bilmem gerek.
T: A-adım Teyung.
S: Bak Taehyung burası benim kafem.

Elim ile gösterdiğim yere baktı. Ardından tekrae bana döndü masum bakışları.
T: Kafe ne?

Böyle bir soru beklemiyordum tabiki, şaşırmadım değil yani.
S: Bunu sonra açıklarım. Şimdi benim ile birlikte oraya gelmeni istiyorum.
T: A-ama bunyayı şatmam geyek.

Elindeki mendilleri gösterdiğinde gülümseyerek elindekileri aldım
S: Tamam, bunları ben alıyorum paranı da vereceğim. Şimdi gelecek misin?
T: Biymiyoyum.
S: Hadi ama sana zarar vermem asla, korkmana gerek yok.
T: İyk şayibim de böyye demişti ama...

Kafasını eğip kızarmış minik parmaklarına bakmaya başladı. Tabi o da haklı, ne hale getirmiş minicik bedenini. Bana güvenmiyor ve ona zarar vereceğimi düşünüyor olmalı.
S: Söz veriyorum zarar vermeyeceğim sana.

Tereddütle başı ile onayladığında iki elim ile zayıf belinden tutup kucağıma aldım. O kadar zayıftı ki kucağımda minicik olmuştu. İrkilerek ellerini elimin üzerine koyduğunda kafenin kapısını açıp içeri girdim.

Kafe de biraz soğuktu ama dışarısı kadar değildi. Minik beden ile beraber masalardan birine doğru ilerlerken o da meraklı gözler ile etrafa bakıyordu. Üzerimdeki montu sandelyenin üzerine serip kucağımdaki minik bedeni de üzerine bıraktım.
S: Şey aç mısın?

Sorduğum soru ile masum masum bakmıştı yüzüme.
S: Peki, ne yemek istersin?
T: Şüt vay mı?
S: Tabiki var, neli istersin?

Anlamsızca yüzüme baktıktan sonra cevap vermişti.
T: Şütlü?

Duyduğum şeyle gülerek dolaba ilerledim. İçindeki sütlerin hepsinden birer tane çıkarıp büyük bir tepsiye yerleştirdim. Bir tabağa kurabiye kek gibi seveceği şeyler koyduktan sonra masaya götürdüm.

Önündekilere garip garip baktığında yanına oturdum.
S: Beğenmedin mi?
T: Şeyy...

Eli ile önündekileri gösterirken sessizce mırıldandı.
T: Bunyay ney?
S: Bilmiyor musun gerçekten?
T: Hayıy, benim şayibim bana heyşaman kapta yemek veyiyoy bunyaya hiç benşemiyoy.
S: Taehyung süt ne biliyorsun değil mi?
T: Eyet, şayibim bana hey şaman ondan veyiyoy. Böyye yengi yok tadını da tam biymiyoyum ama güşey.

Oturduğum sandalyeden kalkıp dolaptan su şişesi ve bir bardak alıp geri geldim. Elimdeki suyu bardağa doldurup Taehyung a döndüm.
T: Bu işte şüt.

Gülümseyerek elimdeki bardağa uzandığında kalbim acımıştı.
S: Taehyung bu süt değil, bunun adı su.

Şaşırarak elindeki bardağa baktı.
T: Şu mu?
S: Evet, bak süt bu.

Önündeki süt kutularını gösterdiğimde bir elindeki bardağa bir de oraya baktı. Sütlerden birini açıp ona doğru uzattım.
Minik elleri ile kutuyu kavrayıp biraz inceledikten sonra pipete doğru uzandı. Biraz içip geri bana döndü.
T: Şayibim bana bunyayın şok paya oyduğunu söyyeyip aymadı hiş.

Masumluğu karşısında ne diyeceğimi bilezken dolan gözlerimi silip yumuşak saçlarını okşayarak gülümsedim.
S: Bundan sonra istediğin kadar içebilirsin.

Mutlulukla elindeki sütü yeniden içmeye başlarken tabağı da önüne çekip onu izlemeye başladım.

Pek uzun bir bölüm olmadı ama umarım beğenirsiniz. Görüşlerini yazmayı unutmayın.❤❤💜💜

CAT BOY-KİM TAEHYUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin