"Ah neyse ben artık kalkayım. Biliyorsunuz bu gün özel bir gün."
Hepsi mahcup bir ifadeyle suratıma bakıp onaylayan mırıltılar çıkardılar.
"Büyük başkana söylersiniz."
Çantamı alıp toparlandım ve kasaya parayı ödedikten sonra kafteryadan çıktım.
Odama çıkıp oradan kabanımı aldıktan sonra asansöre doğru ilerledim. İçimde büyük bir sıkıntı vardı. Bu gün onun ölüm yıl dönümüydu ve üzerinden 3 sene geçmişti. Hala yokluğuna alışabilmiş değildim ama idare edecektim.
Asansörün sesiyle kendime geldim ve çıkışa doğru ilerledim. Hemen arabama bindim ve eve sürdüm.
Koşar adımlarla eve girip yatak odasına çıktım.
Siyah bir elbise, siyah topuklular ve siyah bir saç bandı alıp giyinmeye başladım. Çizdiğim resimlerinden birini alıp çerçeveye koydum ve çantama attım.
Tekrar arabaya binmeme gerek yok diye düşünüp özel olarak bu gün için yetiştirdiğim çiçeklerimi aldım ve yola çıktım.
Mezarlığın kapısına geldiğimde derin bir nefes aldım ve demir kapıyı itikledim. Yerini ezbere bildiğim mezarının yanına adımlarken gözümden bir damla düşmüştü.
"Merhaba. Beni özledin mi? Ben seni çok özlüyorum. Kollarında huzur ve güven bulmayı çok özlüyorum."
Burukça gülümsedim ve devam ettim.
"Gerçi artık kollarına sığınabileceğim başka bir kişi var. Ama senin şefkatini hiç unutmadım. Belki bir gün onuda buraya getiririm. Kıskanmayacağına söz verirsen tabii. Hem o bana çok iyi bakıyor. Benim için endişelenmene gerek yok. Birbirimizi çok seviyoruz."
Çiçekleri ve çerçeveyi toprağın üzerine bıraktım ve ayağa kalktım.
"Hoşçakal anneciğim."
Göz yaşlarımın firar ettiği sırada yanağımda bir çift el hissettim. Tabii hemen kokusundan tanımıştım. Kollarımı anında boynuna sardığımda onun elleride vakit kaybetmeden belime gitmişti.
"Güzelim üzme kendini bu kadar. Annen bu halini görse çok üzülürdü. Hem sen her önüne gelene sarılıyor musun?"
Güldüm ve yüzüne baktım sevdiğim adamın.
"Hayır Jungkook. Seni kokundan tanıyabiliyorum."
Yüzüne anında yerleştirdiği gülümsemesinde takılı kalan bakışlarımı zorukla gözlerine çıkardım.
"Gidelim."
Koluna girip yürümeye başladım.
"Bizde çocuk yapma işlemlerine başladak mı acaba ya? Etrafta küçük mızmız He Soo'lar görmek güzel olabilirdi."
"Ben mızmız değilim! Hem bugün olmaz."
"Yani yaparız öyle mi?"
"Düzeltiyorum; evlenmeden olmaz."
"Ama yaa! He Soo evlenmeden sevişen bir sürü insan var!"
"Olabilir. Hem belki ben insan değilim?"
Kocaman bir çift gözün bana dönmesiyle ufak bir kahkaha attım.
"Tabiiki insanım Jungkook."
"Bunu biliyordum. Güldüğünü görmek güzel. Ay sevgili olalı 1,5 yıl oldu kız!"
Garip bir bakış attığımda ne dediğini anlamış gibi yüzü şekilden şekile girmişti.
"Salak."
"Sensin o."
Evin önüne geldiğimizde çantamı unuttuğum için kapıyı Jungkook açmış ve sahte bir somurtkanlık ifadesiyle içeri girmişti.
"Acıktınız mı bay Jeon?"
"Evet bayan Jeon. Çok acıktım."
"Hey! Henüz Jeon değilim!"
Bir anda oturduğu koltuktan kalkarak dibime girdi.
"Yakında olacaksın. Çok yakında."
Bu kitap için yazdığım en uzun bölüm. Cjcöjcmchcmcj
Siz bilmiyorsunuz tabii ama bu bölüm final yaptığımdan beri taslak olarak duruyor. Fırsat kolluyorum yayımlamak için hcöcvmcjkcck
Nasıl trolledim ama jvöbjvövjcm
Neyse benden bu kadar! Yeni bir kurguma beklerim. Kurgu değil aslında ama olsundu. Neyse görüşmek üzere!👋🏻
Öpüldünüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️İsimsiz (JJK)
FanficTamamlandı 💦 Bilmediği birinden aşk sözcükleri alan bir kız. Onu bulabilecek mi? Kapak için teşekkürler @RossLifee ❤️