Bir insanın varlığına alışmak ne kadar kolay oluyorsa, yokluğuna alışmak da bir o kadar zor oluyordu.
Seni ilk tanıdığımda etrafımda olmana ve benle konuşmaya çalışmana çok çabuk alışmıştım. Biliyorsun o zamanlar pek kimseyle konuşmayan bir tiptim ve bana olan ilgin hoşuma gitmişti. Üç aydan fazla bir zaman beni insanların arasına karışacak ve eğlenecek seviyeye getirmek için çabalayıp durdun. Ben ise bu sürede senin dostça yaklaşımını duygularıma alet ettim.
Üzgünüm Jungkook. Arkadaşça olan hislerini masum duygularımla kirlettiğim için üzgünüm.
Sonra Chin Hwa girdi hayatımıza.
Onun varlığına da çok çabuk alıştım. Fakat onun senin yanındaki varlığına hiçbir zaman alışamadım. Senin güzel kalbine sahip olmasına bir türlü alışamadım. Her zaman sofrada sana en yakın sandalyede oturan benim yerimi onun almasına hiç alışamadım.
Şimdi ise onu kaybedecek olmanın hüznü sarıyor kalbimi. Ne olursa olsun, benden aşkımı da çalsa dostum o.
Onunla ilgili birçok şeye alışamamışken yokluğuna alışmak istemiyorum. Üstelik bu berbat hissi senin tatmanı hiç istemiyorum.Şimdi sen ve ben onun için hastane koridorundayız.
Yeni hayatların başladığı, yeni hayatların bittiği, ölüm meleğinin kolgezdiği yer.
Yeterince mide bulandırıcı bir yer değilmiş gibi her yerden gelen o iğrenç temiz koku, kanlı beyaz önlüklerle oradan oraya koşturan hemşireler, uzaktaki koridorlardan gelen ağlama sesleri, burnunu çeken çocuklar.
İşte hastane.
Fakat bu lanet ortamı bile güzelleştirecek bir şey var yanımda. Saçların dağılmış omuzlarıma, yanağın yaslanmış, gözyaşların ıslatmış yakalarımı ve kulaklarım işitiyor hıçkırık seslerini.
Böyle bir halde olmasan daha güzel olurdu bu an benim için. Omuzumda kahkahalar atsan ve gözlerin gülmekten yaşarsa.Olsun dert etme, zaten mutlu olan hiçbir anında bu hareketi yapmayacağını biliyorum.
"Onu doya doya öpemeden kaybedemem."Ben seni hiç öpemedim Jungkook.
Hastanenin bekleme alanında başın omzumda gözyaşı döküyordun yine. Benim yanımda Chin Hwa için ağlaman alışık olduğum bir durumdu fakat gözyaşlarına dayanamıyordum. Öyle canın acıyor gibi ağlıyordun ki, canının acısına ağlıyordum.
"Bir şey olmayacak Kook, Hwa'mız çok güçlü."
Saçlarını okşayarak çatallaşmış sesimle bu cümleyi kuruyorum. Fakat yalan söylüyorum Jungkook. Hwa güçlü bir kız değil. Yoğun bakımda kablolara bağlı yaşam mücadelesi veren sevgilin hiç güçlü değil. Halbuki öyle olmasını isterdim. Yanında istediğin kadar eğlenmeni, onu rahatça öpebilmeni isterdim. Chin Hwa'yla ilgili iyi veya kötü bir istek değildi bu. Sadece sonucunda seni mutlu edecek bir istekti.
Karşımızdaki koltuklarda oturan Hwa'nın anne ve babası da senin gibiydi. Ağlıyorlar ve bir yandan da birbirlerine destek olmaya çalışıyorlardı.
Yaklaşık iki veya üç saat önce ben yatağımda uyuklarken telefon etmiş ve Hwa'nın hastaneye kaldırıldığını söylemiştin. Gecenin en karanlık saatlerinde hepimiz buraya toplanmıştık. Hwa'nın kriz aralıkları artık çok azalmıştı. Biraz önce doktoru çıkıp en kısa zamanda kalp naklini gerçekleştirmeleri gerektiğini fakat nakil bekleme süresinin fazla olacağını söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gardenia | Jikook
Non-Fiction"Lütfen sevgiline söyle, benim kalbimle çok sevsin seni."