YN: açıkçası çapulcular dönemi hakkında çok az şey biliyorum. Okudukça zaten fark edersiniz. Bu arada giriş bölümü BİR NOT BÖLÜMÜ DEĞİLDİR . Bence atlamayın. Neyse ben hoşgeldiniz demeye geldim. Keyifli okumalar.
Harry, gördüğü rüyanın etkisinden bir türlü çıkamıyordu.Vaftiz babası Sirius Black tehlikedeydiBundan emindi. Geriye kalan tek ailesini de kaybetmeyi göze alamıyordu. onu kurtarmaK zorundaydı. Ya da bu uğurda bir şeyi, canını kaybetmeliydi. Asla öylece boş boş durarak, teselli cümleleri dinleyemezdi.Her şey olup bittikten sonra, yine vicdan yapacak kişi kendisi olacaktı. Buna dayanamazdı.Tekrar geride bırakılan kişi olmanın acısına katlanamazdı.
"Gelip gelmemenizle ilgilenmiyorum. Ben gidiyorum ." onu şaşırtmayarak Hermione ve Ron gelmeye karar vermişlerdi. Ve garip bir şekilde Luna da onlara katılmıştı. Hermione herkesten çok bu fikre karşı çıksa ve sadece bir rüya olduğunu söylese de arkadaşını yalnız bırakacak gibi durmuyordu. Ron ise bir kaç kelime ile mırın kırın etse de Harry onun da can dostuydu. Luna ise olaylara kulak kabartmış ve gizemli bir şekilde yanlarına gelip geleceğini belli etmişti. Kimse ona itiraz etmeye kalkışmamıştı.
...
Ron'un "Hermione! "Diye haykırması kocaman odada sadece iki saniye yankılanmıştı ama bu, bütün yoldaşlığın susmasına yetmişti. Bellatrix'in asasından çıkan yeşil ışık huzmesi kızın göğsünde bir yerlere çarptığında, öylece donup kalmıştı. Harry gereksiz bir umuda kapılmıştı, pek çok kez bu lanetle öldürülen büyücü ve cadı görmüştü. Gerekse rüyalarında gerekse gerçekte. Ama hepsi yüzü bembeyaz bir şekilde yere devrilirken, Hermione sadece şok içinde dik dik karşıya bakıyordu. İç acıtacak bir manzaraydı belki ama henüz ölmemişti. Bir anormallik olduğu herkes fark etmişti.
Herkes içinde en şok içinde olan ise Sirius Black'ti. İki yıl önce, onun ölümle sonuçlanacak bir idam kararından kurtulmasını sağlayan bu kızın, ona bu kadar bağlı olduğunu asla bilemezdi. Ama öyleydi işte, ölüm lanetinin önüne gözünü bile kırpmadan atlayacak kadar seviyordu onu.
Gözleri yavaş yavaş büyürken ardı ardına bir kaç kere kırpıştırdı onları Hermione. Olanlara kendi de anlam veremiyordu. Kan akışı tersine dönmüş gibi hissediyordu ancak hala her zamanki gibi canlıydı. Herkes susup onu dikkatlice izlerken, onun gözleri Ron'a ve hemen yanında duran Harry'e kaydı. Bazı şeylerin farkına yavaş yavaş varırken mutluluktan, sevinçten ve bunların yanında yer alabilecek herhangi bir duygudan mahrum bir şekilde gülümsedi. İçinden bir ses uzun süre veya bir daha asla onları tekrar göremeyeceğini söylüyordu.
Sadece ağzını oynatmayı başararak "Hoşçakalın. "Dedi ve ölen birinin aksine 'pof' sesiyle gözden kayboldu. Bu herkes için şok etkisi yaratırken yoldaşlık üyeleri erken toparlanmış ve ölüm yiyenleri etkisiz hale getirmişlerdi. Bellatrix deli kahkahalarından atıp kaçmayı başarırken, Harry elinde bir küreyle ve yanında Ron'la öylece kalmıştı. Her şey onun suçuydu. Ne yaparsa yapsın onu ele geçiren vicdan azabından ve kalbinin bir parçasının kopup ondan alınmasından kurtulamamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Oyunları °Sirmione
أدب الهواةHermione, Harry ve Ron ile gittiği bakanlıkta, Bellatrix Lestange tarafından Sirius Black'e gönderilen büyünün önüne atlar. Ancak ölüm laneti boynundaki zaman döndürücüye gelmiştir. Büyülü dünyanın da ötesinde olan bu icat, onu yirmi yıl önceki Hog...