One

691 39 17
                                    

Ne var biliyor musunuz?

Natasha olmak duygusuz olduğunuz anlamına gelmiyor. Hem de hiç. Ama insanlar, alanında en iyisi olup bir de Rus olduğunuz için size duygusuz sayborg muamelesi yapmayı çok seviyor. Bu çelikten örülmüş maskem çok yanıltıcı. Arkasındakileri görebilecek tek kişi var ve ben şu anda onun biriyle oynaşmasını izlemek gibi bir eziyetle karşı karşıyayım. Saçlarımın ucuna dokundum. Onlar uzuyordu. Sanki hiçbir şey olmamışcasına uzuyordu. Bundan nefret ediyordum. Yerimden hızla kalktığımda Steve bana baktı.

"Ne?" Diye sordum agresif agresif.

"Tebrik etmeyecek misin?" Diye sordu.

"Neyi?"

Bakışları bende dolaştı. Kes şunu Rogers.

"Wanda ve Bucky..çıkmaya başlamışlar."

"Ee." Dedim duygusuzca.

"Tebrik et."

Gözlerimi devirdim. Çenem kasıldı. Yumruklarıma hakim olabilirdim elbette. Wanda'nın beklentili bakışları beni geriyordu. Tebrik etmek zorunda değildim. Cidden değildim. Ne olduğundan haberi olmayan bir oda dolusu spastik yüzünden bu şerefsizi ve yanındaki sürtüğü tebrik etmeliydim demek. Şey, tabii..tebrik edeyim. Ne eksilir ki benden? 

"Tebrikler.." Dedim.

"Aynı eve çıksanız hiç fena olmaz.." Diye ekledim onlara bakarken. Başka bir kadın olsaydım tırnaklarımı inceler, acı gülümsememi saklardım ama ne yaparsınız, Natalia Alinova Romanova'yım ben. Bu yüzden çirkin bir gülümsemeyle yüzümde,  doğrudan onun gözlerine bakıyordum.

"Bilirsiniz Steve'in canlı pornoyla pek arası yoktur."

Clint ayağımı dürterken sinir bozucu bir sessizlik oldu ama Tony şakama ortak oldu. Ben odadan çıkarken Clint alel acele yanıma geldi. Wanda'nın Bucky'e kolunu sarmış olduğunu görmek zor değildi. Şimdi de ona bir şey fısıldadığında Bucky'nin bakışları bana çevrildi. O artık yalnızca Bucky'di.

Benim James'im öleli çok oluyordu. Ve Bucky onun cenazesine onursuzca kirletiyor, James'e olan saf sevgimi çirkinleştiriyordu. Koridorda Clint bana çıkıştı:

"Derdin ne senin?"

"Kronolojik olarak sıralama yeteneğine sahibim..ama sen seç. Hangi derdim?"

"Kes şunu. Neyden bahsettiğimi biliyorsun."

"Neyden bahsediyormuşsun?"

"Barnes'ı diyorum."

"Ne olmuş ona?" Sesimdeki sertlik artık beni şaşırtmıyordu. Sert olmak hayatımın biletiydi.

"Sırf hatırlamıyor diye ona ve Wanda'ya zorbalık yapamazsın."

Gözlerime bakmaya çalışıyordu ama ben inatla onları metalik kapıya dikiyordum.

"Sen de sırf Pietro öldü diye o kıza acıyıp onu kollamayı bırakmalı, her yaptığı şeye göz yummayı kesmelisin. Kaç kere diyeceğim? Ona borçlu değilsin. Pietro senin yüzünden ölmedi."

Clint'in yüz hatları yumuşadı.

"..ben..Pietro öldüğü için değil..ben sadece..Tanrı aşkına Natasha, sence de teselli edilmesi gerekmiyor mu?"

"Hepimiz birilerini kaybettik Clint. Kaybediyoruz da." Diye ekledim.

"Hayatında bir an için duyguları kalbinde barındırmayacak kadar zalim misin?"

Bunun beni yaraladığının farkında değildi.

"Gereksiz ağırlık beni yavaşlatır." Dedim bunun yerine.

Clint bilmeliydi, ben de tüm duyguların dibine vurmuştum ama bazıları gibi alenen sahnelenmek tercihim değildi. Bende ağlamıştım. Bende sevmiştim. Bende nefret etmiştim. Ama bunlar umrunda değildiyse, ve sevgimin sahibi nefes almıyorsa kime neydi ki? Bükülmeyen bir metalden emir kuluydum. Mükemmel ve duygusuz bir askerdim. Balerin olmayı bırakalı çok olmuştu, anlaşılan o ki klasik hikayenin aksine kurşun askerim de artık bir cadıya tutulmuştu. Bense tüm aşkıyla ateşler içinde yanan balerin olarak tüm Andersen'e başkaldırıyordum. Ve bunu yapmayı hiç istememiştim. Ben, benim için yanan kurşun askerim ile yan yana ölümsüz aşkıyla ateşte yanan balerin olmak istemiştim.

Görünen o ki, masallar gerçeği yansıtmıyordu.

pacify her | winterwidow + wandaWhere stories live. Discover now