"Tırnağının sorunu ne?"Bıktığım yüz ifademden seçilmiyorsa, artık kafayı yiyecektim. Ya beyin loblarıyla bu kadar oynanması onu aptallaştırmıştı -ki Rusya'da da kocaman bir aptaldı, bundan daha sonra bahsedeceğim- ya da inadına yapıyordu.
Tırnağımla uğraşmayı bırakıp yüzüne dik dik baktım. Ki bu Natasha Romanoff'tan gelen bir bakışsa mütevazilik etmeyeyim, herkes şöyle bir irkiliyordu. Ama Bucky sarsılmışa benzemiyordu bile.
En kibar söylemiyle görevi batırmıştık. Görevi batırmıştı. Ve ben bu işte en küçük payı alıyordum. Tamam, Steve destek olarak gelmemişti. Çok şaşırtıcı ama Wanda'yı orada görebilmek beni mutlu edebilirdi bile.
Biyolojik silahı ele geçirmem çok uzun sürmeyecekti. Taa ki James esir alınana kadar. Hayır, diye düzelttim kendimi. Bucky esir alanına kadar, James değil. Sırf James'e benziyor diye ona James diyemezdim. James bir ölüydü. Ve ölü olan James'e ait kalbim onun olmalıydı. Sırf onun gibi göründüğünden Bucky'e değil.
O James değildi.
James ölmüştü.
"Tırnağını konuşuyorduk." Dedi Bucky. Şu alaycı ses tonu James'e o kadar benziyordu ki..gözümü kapattığımda hala o günü hatırlayabiliyordum.
"Biliyorsun.." James ileriyi işaret etti.
"Bu atışı kaçırdığını İvan'ın öğrenmesini istemezsin."
Natasha'nın yüzü tipik bir Rus kızı gibiydi. Yanakları soğuktan al al olmuştu. Dudakları çatlamıştı ama gözleri keskindi.
Çelik kadar keskin..ceylan kadar hızlı ve kurt kadar zeki..
İvan'ın öğretileri..
James elindeki uzun namlulu silahını omzuna dayadı ve sonra..tek atış..
Metreler ötedeki küçücük hedef paramparça olmuştu. Natasha silahını kaldırdı. Onun tutuşunu taklit etmeye çalıştı. İvan'ın öğrettiğinden daha sert ve kendinden emin bir tutuşu vardı. Her şeyde iyiydi. Her şeyde. Aklınıza gelebilecek şeytani her türlü öldürme biçiminde o öne çıkıyordu ve İvan hiçbir kıza bunu yapmamasına rağmen Natasha'yı fütursuzca onunla kıyaslıyordu. İlk zamanlar Natasha "Ben bir kızım!" Denemek için dudaklarını öyle ısırıyordu ki, durmadan kanıyorlardı. Ama şimdi kız olmasının onu James'ten daha güçsüz kılmadığını anlamıştı.
İvan'ın anlatmadığı hikayelerinden birinde duymuştu Natasha. İvan'ın bir başka kızı vardı yıllar önce. İvan o zamanlar gençti. Kızıl Oda'nın yetiştirdiği en yırtıcı kuş diyorlardı o kız için. Cinsiyet ayırmaksızın herkesin canına okuyordu kız. Ivan'ın canına da okumuştu. Sol elindeki parmaklarının eksik olduğunu görmüştü Natasha. Söylentilere göre İvan'ın parmaklarıyla birlikte kalbini de götürmüştü yırtıcı kuş. Bu mantıklı geliyordu ilk başlarda. Yoksa bir insan nasıl İvan kadar kalpsiz olabilirdi?
James kara batan botlarının çıkardığı tok sesle Natasha'ya ilerledi. Silahını bıraktı. Natasha'nın arkasına geçti. Natasha titrek bir nefes aldı. James ona çok yakındı.
Natasha'nın ellerini arkasından beri kaldırdı.
"Böyle tutmalısın. Hedefinden başka bir şey görmemeli gözün."
Natasha başını sallayabildi. Konuşamıyordu. Dudaklarını aralasa bile ses çıkaramayacaktı sanki..
Çenesini Natasha'nın başından omzuna indirmişti. Al ve soğuk yanağını öptü. Natasha sanki daha da mümkünmüş gibi kızardı da kızardı. James ondan uzaklaştı.
Onun da burnu soğuktan kızarmıştı. Çok da uzun olmayan saç lüleleri alnına dökülüyordu. Gülümsedi. Natasha'nın yüreği ezildi.
"Sen İvan'ın kızlarından değilsin, değil mi?"
Bu iltifat mıydı bilmiyordu Natasha. Tek bildiği İvan'dan ölesiye nefret ettiğiydi. Ama olumlu ya da olumsuz hiçbir tepki vermedi. Açıkçası Kızıl Oda'dan millerce uzakta sadece yanında James varken ona güvenmeli miydi, bilmiyordu.
"İvan'ın zevk sahibi olduğunu söylerlerdi." Sesi muzipti. James çok mutlu görünüyordu
Ve Natasha'nın yüzüne ateş bastı. Pek de zorlanmadan silahın hedefini doğrulttu.
Bir anda oluvermişti işte. James kanayan bacağını tutarken gülümsemesi silinmişti. Natasha bir an için yaptığı şeyden gurur duydu ama onu kan kaybından öldürebileceğini hiç düşünmemişti. Çünkü Kızıl Oda uzaktaydı ve ikisi bu dağa gelmek için günlerdir yürüyordu.Tam yumuşayacakken James çenesini tutamadı ve bir şey daha söyledi.
"İvan'ın yeni bir yırtıcı kuşu daha oldu demek.."
"Ne?" Saatler sonra dudaklarından dökülen ilk kelime bu olmuştu. Sesi boğuluyormuş gibi çıkmıştı.
"Küçük Natashka.. büyümüş mü?"
Natasha silahı bir daha doğrulttuğunda elini kaldırdı.
"Bana bir daha sakın-"
Nefes aldı.
"Natashka deme.."
Nefes verdi.
"Sen gerçekten İvan'ın kızısın, değil mi?"
Natasha güldü.
"Seni olduğundan daha fazla çaresiz kılacaksa öyleyim James. Garip İvan'ın tuhaf bir başka kızıyım."
***
"Tırnağın diyorduk."
Yerimden kalktım. Onun yatağının kenarına kadar gelip tırnaklarını gösterdim.
"Dilediğin kadar bak bu tuhaf tırnaklarıma. Küçükken acı hayatın bir parçasıdır diye koparırdım hepsini birer birer. Mutlu musun şimdi?"
Ona arkamı dönüp odadan çıktım. Pek gidebileceğim bir yer yoktu. O esir alındıktan sonra canımızı kurtarmam bile çok zor olmuştu. Sonra bulabildiğim ilk güvenli alana kadar onu sürüklemiştim. Ve gece boyu 100 kilonun üstünde bir süper askeri sürüklemekle ilgili detayları hatırlamak istemiyordum. Yol boyu en az 2 kez tek başına, 3 kere de benim üstüme düşmüştü. Bu geniş ama boş ve izbe üste 2. günümüzü dolduruyorduk ve tek bir dostumuz "acaba bir şeyler ters mi gitti?" Diye düşünüp saatler önce yollaması gereken ekipleri göndermemişti. Kırıklarına bildiğim kadar müdahele edip dinlemesini söylemiştim. Ama o hiçbir iyileşme emaresi göstermiyordu. Ondan birazcık uzaklaşıp dışarı çıkmama imkan yoktu. Saat başı kırsal devriye, arkadaaş canlısı gözükmeyen askeri birlikler geçiyordu. Yetmezmiş gibi silahlı dronelar başımıza üşüşmüştü.
Kelimenin tam anlamıyla çaresizdik. Ha, bir de James hala yürüyemiyordu.
*
YOU ARE READING
pacify her | winterwidow + wanda
FanfictionHatırlamıyordun. Beni ve benden aldığın hiçbir şeyi hatırlamıyordun.