Two

305 36 3
                                    


  Yaptığım en büyük hatalardan biride tüm bu her şeyin geçici olduğunu düşünmekti. Yarın gelipte nişanlandıklarını duysam şaşırmayacaktım artık. Kim bilir? Bu Cumartesi belki de merdivenlerde ağlayan bir Wanda bulurdum. Zavallı şey, hemencecik hamile kalmış ve ne yapacağını bilemez durumda olurdu. O herifse sağda solda dağıtıp, gelir Wanda'ya bebeği istemediğini söyler sonra her şey eskisi gibi olurdu. Ne yazık ki gözlerim bunların hiçbirini görmeye nail olmadı. Henüz. Bulduğum en yakın tarihli göreve büyük bir istekle başvurumu doldururken mırıldanılan bir şarkıyı duydum. Kaşlarım çatıldı. Tanıdık gelmişti. Etrafımı kolaçan ettim ama çok geçmeden başımı eğip dikkatim dağıldığı için mürekkep lekesi olan kağıda lanet ettim. Başka bir kağıdı çıkarırken içimdeki boşluğun geçici olduğunu kendime hatırlattım. Metal oldukça steril masaya bir kupa konulduğunda başımı kaldırmadım. Kupanın sahibi ve mırıltıların sahibi aynıydı.

"Natasha?"

Başımı kaldırdım. Dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırmıştım. Bana o karanlık odada Natasha dememiştin. Bana ilk kez dokunduğunda bu aptal ismi inlememiştin.

Yüzüne bas bas bağırmak bir yana dursun, senden nefret ediyordum. Adi piç kurusu. Belli ki Rusya'da benim gibi düzdüp kandırdığın kızların haddi hesabı yoktu.

"Barnes?"

Gözleri elime odaklandı.

"Ne o elindeki?"

"Görev formu." Diye cevapladım ilgisini keyifsizce. 

Saçımı onun olduğu tarafa doğru atıp onu görüş alanımdan çıkardım ve forma odaklandım. Bir kez daha mürekkep lekesi olursa Barnes'ı hakettiği gibi benzetmek işten bile değildi. Yanağımda sıcak bir şey hissetmende başımı kaldırdım. Saçıma dokunuyordu. Saçıma. Benim kızıl saçlarıma. Onun için bir zamanlar kesemediğim kızıl saçlarıma. Sertçe yutkunduğumda biliyordum, duymuştu. Bana bakıyordu. Gözlerini öyle net hatırlıyordum ki mavinin tonunun tam olarak nerede koyulaştığını ezbere söyleyebilirdim. Çünkü ben, aşık olduğum yaralı askeri ezberlemiştim. O yalnızca bana bakıyor ve beni hatırlamıyor muydu? 18 yaşımın üzerinde bir hayli zaman geçmişti ama ben, beni ilk öptüğü günü öylesine net hatırlıyordum ki şimdi Wanda'yı öptüğünü görmek ve bana verdiği sözünü çiğnediğini bilmek saklı göz yaşlarıma sebep oluyordu. Ve o gözyaşlarımı yalnızca gece çelik maskemi çıkarıp aynaya baktığımda ben görüyordum. Birileri beni fütursuzca kırıyordu ama insanlar hala duygularımın olmadığında hem fikirdi. Anlaşılan o ki, duygu tanımlarımız farklıydı.

Ertesi gün saçlarımı çeneme kadar kestiğimde Bucky'nin hayal kırıklığıyla dolu bakışları saçlarımda gezindi.

"Sakın." Dedim. Parmağımı göğsüne doğrultup çenemi öne çıkarmıştım.

"Sakın hakkın olduğunu düşünme."

Bir şeyler hatırlıyordu ama paylaşmayacak kadar korkaktı. Aramızdaki okyanuslara bir de Wanda'yı eklemek kendi seçimiydi. Bir şeyler hatırladığından emindim.

Dün o şarkıyı mırıldanmıştı. Bu Rus ezgisini ona öğrettiğimde bir centilmen gibi elimi öpmüştü ve benimle daireler çizerek dakikalarca dans etmişti.

Yoksa sadece Wanda tüm bunlardan haberdar olup benden bir şeyi daha mı çalmıştı? İkisine baktım. Nefretim vücudumdan taşıyordu artık.

pacify her | winterwidow + wandaWhere stories live. Discover now