Sonumuz bu muydu ?

35 7 65
                                    

Oğuz:

Pılımı pırtımı toplayıp gidesim geliyor bazen. Sonra diyorum ki sakin ol Oğuz... O mutlu, sende mutlu ol. Evet anlamadınız değil mi neyden bahsettiğimi?
Gizem, Gizem'den bahsediyorum. Ona olan sevgimden. Belki küçümsersiniz, belki, belki ne bileyim işte...
Onu sevdiğimi anladığımda çok geçti artık. Geç kalmıştım, her şeye geç kalmıştım. Bazen diyorum ki belki daha erken gelseydim beni severdi, mutlu olurduk. Sonra da diyorum ki madem Selim'i seviyor, sen olsanda sevecekti...
Işte o zaman içime bir kor düşüyor, yanıyor içim alev alev. Çok acıtıyor bu his. Onu Selim ile yan yana görmek, sanırım en acısı bu... yüreğimi yangın yerine çeviren. O iğrenç his, sanırım insanlar buna kıskançlık diyor. Ben bu hislere o kadar uzağım ki ben Gökhan veya Sinan değilim anlamam böyle şeylerden. Ama o hayatıma girdiğinden beri... bilmiyorum çok şey değişti. Mesela eskisi gibi Kate Upton'a ilgi duymuyorum veya canım sürekli pizza yemek istemiyor. Bunların yerine onu görmek istiyorum. Sanırım bunun adı AŞK.
Oğuz Ünal tükürdüğünü yalıyor, o aşık oldu. Hem de imkansıza...

Gözlerimden akan yaşları silerken başımı tekrar denize çevirdim. O şu an sevdiği adamla, müstakbel kaynanasının evine gidiyor. Bu mu adalet? Ahh... yapamıyorum, olmuyor işte. Ona kör kütük aşıkken onun Selim ile evlenme- diyemiyorum bile. Allah kahretsin ki ben bir aptalım!
Üstelik bir de belki kıskanır diye ona Selin ile nispet yaptım. Ama yine işe yaramadı. O Selim'i seviyor. Gerçekler acıtır, hemde çok. Bunu dediklerinde inanmazdım. Çünkü ruhum çocuktu. Ama lanet olasıca aşk gelip her şeyimi çaldı...
Üzgünüm anne, oğlun artık masum değil. O artık aşık ve olgun...

Düşüncelerimden sıyrılıp ayağa kalktım, yürüyecek halim yoktu. Sahil boyu yürümeye başladım. Karşıma bir çift çıktı. Kol kola gülüşerek yanımdan geçtiler, keşke biz de böyle olsaydık Gizem'le.
Ama o Selim ile zaten böyle. Gözlerimi kapattım ve göz yaşımın yanağıma süzülmesine izin verdim. Yürümeye devam ettim sonra. Sessiz ve tek başıma. Biraz daha yürüdükten sonra Gizem'le köfte ekmek yediğimiz yere geldim. Yüzüme istemsiz bir gülümseme yerleşirken göz yaşlarım aksine akmaya devam ediyordu. Yine gelmişti aklıma, gerçi hiç çıkmadı ya neyse...

Burada daha fazla durmak istemediğim için hızla yürümeye başladım. Hiçbir şeyi umursamamaya çalışsam da olmuyordu işte. Yine yenilmiştim aşka.
Güzel hayaller barındıran arabama bindim. Gerçi artık hayallerim bile güzel değildi. Onsuz hiçbir şey güzel değildi. Hızla gaza yüklendim. Hız ibaresi 220'yi gösterirken hiçbir şeyi umursamadan daha da gaza bastım. O an gözümün önüne bir bir anılarımız geldi...

"Bu senin için..."

-

"Sen bir efsanesin Oğuz Ünal!"

-

"Mal mısın oğlum git açıl! Neyi bekliyorsun...."

-

"O ölse ne yaparsın?"

-

"Seni çok seviyorum Oğuz Ünal!"

Önüme gelen şeyle ayağımı yavaşça gazdan çektim ve göz yaşlarımı serbest bıraktım. Belki bu sözü asla onun ağzından duyamayacaktım ama hayali bile benim için harikaydı!

Göz yaşlarım benden bağımsız akarken yavaşça arabayı sağa çektim. Yine aynı yerdeydim tanıştığımız yerde. Onların evinin önünde. Arabadan inmeden o kapıya baktım. Belki o an gözümde canlanır diye.

-Tuesday- (V.Serisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin