neuf

594 64 34
                                    

Wonyoung mu? Neden bizim masamızdaydı ki bu şimdi? Diğerleri de Jeongin'in Wonyoung'a hissettiklerinden haberdardı.

Wonyoung hepimize göz gezdirdikten sonra Jeongin'e baktı tekrar. Ben de bakışlarımı ona doğrulttum. Onu tanıyordum. Onu ezbere biliyordum. Emin olamadığını söylemişti ve emin olmadığı konularda çok endişelenirdi.

"Merhaba Jeongin. Müsaitsen biraz konuşabilir miyiz lütfen?"

Wonyoung'un sorusuyla daha da çok gerilen Jeongin bana bakmaya başladı. Onu kurtarabilirdim. Ama yapmadım çünkü konuşup halletmesini isteyen yanım daha ağır bastı.

Diğerleri ise sadece ikiliyi izliyorlardı. Jeongin'in cevap veremeyeceğini anladığımda hafifçe boğazımı temizledim ve olaya el attım.

"Sen gidebilirsin Jeongin. Biz burda bekliyoruz seni."

Bunları söylemem onu iyice şaşırtmıştı ama renk vermedi. Wonyoung'a dönüp hafifçe kafasını sallayarak onayladı. Ve masadan kalktılar.

Onlar uzaklaşırken biz tekrar konuşmaya daldık ama kafam hala Jeongin'deydi. Yine de muhabbete ben de dahil oldum. Chan hyung Seungmin'in nerde olduğunu sordu. Gerçekleşten bugün onu hiç görmemiştim. Seungmin bizim sınıftaydı. Sıra arkadaşımdı ve onunla çok iyi anlaşırdık. Düzenli ve çalışkan bir öğrenciydi. Bazen bizimle takılırdı. Ama devamsızlık yaptığına hiç şahit olmamıştım. Bu beni oldukça şaşırtmıştı açıkçası ve ister istemez endişelenmiştim. Chan hyunga bilmediğimi söyledikten sonra izin isteyip onu aramak için kalktım.

Neredeyse son çalışta açtı telefonu. Nefes nefeseydi ve... Ağlıyordu?

"Seungmin? İyi misin?"

Bir iç çekiş.

"Hyunjin... Ben çok kötüyüm. Ailem... Babamın artık bir işi yok ve... Benim çalışmam gerek. Ne yapacağımı bilmiyorum."

Yeniden ağlamaya başlayınca ne demeliyim emin olamadım. Bu çok kötüydü. Seungmin'in ailesinin durumu zaten iyi değildi fakat babasının işini kaybetmesi daha da beterdi. O çok başarılı bir çocuktu ve hayalleri vardı. Bu beni çok kırmıştı. Kendimi toparlayıp konuştum.

"Minnie... Çok üzgünüm. Ama belki onlarla konuşup başka bir yol bulabilirsiniz. Seni desteklediklerini biliyorum."

"Başka yolu yok Hyunjin. Ben ve kardeşlerimin aç kalacak olmasındansa okumamayı tercih ederim."

Bu söyledikleri benim de içimi paramparça etti.

"Özür dilerim Minnie. Senin her zaman yanındayım, yanındayız bunu sakın unutma olur mu? Ne zaman istersen ara. Seni sık sık ziyarete geleceğim. Hem sana ders notlarını da getiririm. Sakın hayellerinden vazgeçme olur mu Seungmin-ah? Kendini yıpratma ve artık ağlama lütfen."

Sakinleşmesini bekledikten sonra cevap verdi.

"Teşekkür ederim, Hyunjin. Gerçekten çok teşekkür ederim. Seni ve çocukları çok seviyorum. Ben de sizi ziyarete geleceğim. Görüşelim olur mu? Sizi seviyorum."

"Biz de seni seviyoruz Seungmin-ah. Kendine çok dikkat et. Seni tekrar arayacağım. Hoşçakal."

"Görüşürüz, sizler de dikkat edin."

Seungmin için gerçekten çok üzülmüştüm ama onun ne kadar güçlü bir çocuk olduğunun farkındaydım. Ona destek olacaktım, olacaktık.

Tekrar çocukların yanına döbecekken kenarda konuşan Wonyoung ve Jeongin'i gördüm.

Artık Wonyoung ona ne dediyse Jeongin mutsuz görünüyordu. Birkaç saniye sonra birbirlerine el salladılar ve Jeongin bu tarafa doğru gelmeye başladı. Gidip gitmemek konusunda kararsız kaldım bu yüzden telefonu yeni kapatmış gibi yaptım.

Beni görünce garip bakışlar attı. Ona ne var der gibi baktım. Tam bizim masaya gidecekti ki kolundan tutup durdurdum. Tekrar bana baktı.

"Ne konuştunuz?"

"Konuşmamızı çok istiyor gibiydin. Merak etmen normal tabii."

"Jeongin, için içini yiyordu biliyordum. Konuşup daha fazla kafana takmamanı istedim. Her neyse söylemek zorunda değilsin."

Gitmeye yeltendiğimde bu kez o beni durdurdu.
Ona baktığımda bakışlarını aşağı indirdi.

"Bana o gün cevap vermediğim için üzüldüğünü ama emin değilsem şimdi cevap vermek zorunda olmadığımı söyledi. İstediğin kadar düşünebilirsin ben sen hazır olana kadar beklerim dedi. Bir şey diyemedim hyung. Onaylamak zorundaymışım gibi hissettim. Ne yapmam gerektiğinden emin olamadım hyung. Bu... Bu çok berbat bir his. Neden onu eskisi gibi sevmiyorum bilmiyorum. Hyung, ben ona ne demeliyim bilmiyorum."

O kadar çaresiz söylemişti ki bunu ona sarılıp her şeyin yoluna gireceğini söylemek istedim.

Elini tutup yerdeki yüzünü çenesinden tutarak yukarı kaldırdım. Bana hala aynı bakışlarla bakıyordu. Gülümsedim. Onun kalbi çok güzeldi, çok çok güzel hem de.

"Sorun yok bebeğim. Sen onu kırmak istemiyorsun anlıyorum ama insan her zaman aynı duyguları uzun süre aynı kişiye karşı hissedemeyebilir. Demek istediğim o duyguların sahibi artık o olamayabilir. Bunu değiştiremezsin. O da kabul etmeli. Ama için rahat edecekse düşünmen problem olmaz. Kendini çaresiz hissetme her şey yoluna girecek. Bana güveniyor musun Jeongin?"

Parıldayan gözleriyle baktı bu sefer bana.

"Güveniyorum, sana olan güvenim sonsuz."

Sevincim gözlerime yansıdı. O da bana mutlulukla baktı.

Hala çenesine olan ellerimi tuttu ve bana sımsıkı sarıldı bir anda.

"Teşekkür ederim Hyunjin, teşekkür ederim Hyunj- yani hyung... "

Kıkırdadım ve ona karşılık verdim. Normalde bana hyung demediği için kzımam gerekti ama aldırış etmedim. Adımla hitap etmesi hoşuma gitmişti. Ayrıldığımızda daha neşeli olduğu kesindi. O da bana gülümsedi.

"Hadi diğerlerinin yanına gidelim."

Neşeli bir şekilde kafasını sallayarak onayladı.
Birlikte diğerlerinin yanına gittik ve herkes Jeongin'e ne olduğunu sormaya başladı. Kısaca özet geçip hemen konuyu kapattım çünlü canını daha fazla sıkmasını istemiyordum. Jisung Seungmin'i sorunca onlara her şeyi anlattım. Hepsi çok üzülmüştü. Felix motivasyonumuzu arttırmak için konuştu.

"Seung çok güçlü bir çocuk. Ayrıca azimli de ve ne olursa olsun bir şekilde başaracağına eminim. Ona daima destek olup yardım etmeliyiz. En zor zamanlarında bize ihtiyacı var. O zaten üzgünken biz de üzgün olamayız. Onun iyi hissetmesini sağlamamız gerek."

Herkes onaylayan mırıltılar çıkardığında Changbin Felix'e hayranlıkla bakıyordu. Bunu ona söylediğimde kafayı yiyeceğinden emindim. Kıkırdadım.

Jisung ise Minho'ya bakıp sıcak bir tebessüm sundu ona. Minho şaşırsa da karşılık verdi. Arada insan olabiliyordu bu sincap organizması. Gülümsedim.

Üzerimde hissettiğim bakışlarla kafamı ona çevirdim. Jeongin bana çok anlamlı bakıyordu. Ona gülümsedim ve öpücük attım. Kıkırdadı ve öpücüğümü yakalayıp kalbine bastırdı. Gülümsemem kahkahaya dönüştü. O da bana eşlik etti. Sanırım trip atmayı beceremediğim tek kişi oydu. Ve bundan rahatsızlık duymuyordum.





Seungmin bebeğim iyi olacak hadi bakalım.
Umarım beğenmişsinizdir bazı şeyler daha açık artık. Bir sonraki bölüm aklımdaki asıl olayı uygulamayı düşünüyorum. Okumaya devam edin. Sizi seviyorum sağlıklı kalın~💖

-linnie

talking to myself // hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin