dix

564 56 17
                                    

Öğle arasından önceki son dersti. Fizikten nefret ediyor oluşum yetmezmiş gibi bir de Jisung'un heyecandan ölecek gibi hissediyor olduğunu kim bilir kaç milyonuncu dile getirişiydi.

Kendime kızıyordum keşke Chan hyunga ve Changbin'e onu önermeseydim diye. Sonra çok kararlı ben, onun ne kadar istediğini ve mutlu olabileceğini düşünüyorum ve sonuç olarak yine boş boş formüllere bakıyordum.

Eğer Seungmin olsaydı, anlamadığım yerleri anlayana kadar susmaz şu gereksiz hocadan bile daha iyi anlatırdı.

Onu özlemiştim. Daha bir gün bile olmamıştı ama yokluğu hissediliyordu. Jisung ve Felix'e kıyasla onunla bir sorunumu çekinmeden paylaşabiliyordum çünkü alaya almadan beni sonuna kadar dinleyip en mantıklı önerileri sunuyordu önüme. Onu kesinlikle çok özlemiştim.

Hocanın yazdığı yeni soruya bakıp tekrar ofladm. Alışkanlık olmuştu artık. Felix ise arkamda Jisung'a taktik veriyordu. Ah cidden...

Sonunda dualarım kabul olmuş olacak ki zil çaldı. Jisung kendini yere attı. Felix ve ben ise göz devirip onu bacaklarından sürüyerek müzik odasına taşıdık. Açıkçası pek de kolay değildi. Felix Jisung'u bekleyeceğini söyledi. Ben de sonunda bir şeyler yemek için kantine indim.

Sıraya girdiğimde etrafa bakındım. Çocukları görünce el salladım ve yemeğimi alıp yanlarına gittim. Minho Jisung'un iyi olup olmadığını sormuştu. Piç sırırtışım yüzümü kaplarken hemen gözlerini büyütüp "Sadece hala Chan hyung ve Changbin ile mi diye merak ettim için fesat senin oğlum." dedi. Güldüm.

Etrafa bakındım bir kez daha. Jeongin hala gelmemişti. Normalde şimdiye gelmiş olmalıydı. Bakışlarımı fark etmiş olan Minho bu kez Jeongin'i sordu. Bilmediğimi söyledim. Tam arayacaktım ki onu Wonyoung ve arkadaşlarıyla gördüm.

Tamam sorun değildi. Onunla yemek yemesi, bizi umursamaması sorun değildi. En azından haber verebilirdi. Endişelenecek oluşmuz onun bu kadar mı rahatsız etmiyordu?

Birkaç saniye sonra ona bakmayı kestim. Minho Jeongin'i fark edip el salladı. Ona bakmadım.

Bir süre sonra hala dokunulmamış yemek tepsisiyle yanımdaki sandalyeye oturdu. Göz ucuyla baktım. Sinirli görünüyordu. Mimho ne olduğunu sorunca derince ofladı.

"Ya kızı reddetmedim ama her fırsatta dibimde bitiyor anlamıyorum ki hyung. Dedim ki arkadaşlarım bekliyor izin verirseniz gideyim biraz daha kal diyip duruyor. Anlıyorum bir şekilde bana yakın olmak amacı ama bu kadar da sıkıştırmasa keşke."

Alaycı bir şekilde gülüp kafamı ona doğru çevirdim.

"Önceden olsa yanına gitmek için delirirdin. Şimdiyse istemiyorsun, garip."

Bunları söylemek istememiştim. Onu üzmek istememiştim. Ne oluyordu bana?

"Anlamadım hyung ne diyorsun? Sana haber vermediğim için endişelendin, üzgünüm ama..."

"Diyorum ki birkaç gün önce biriciğin olan kızdan kaçmak için delik arıyorsun şimdi. İlerde belki de birini tekrar sevdiğinde ona olan duyguların da bir süre sonra yok olacak. Sen, aşktan anlamıyorsun çünkü değil mi Jeongin? Sen her önüne gelene aşığım sanırsın şimdi. Değil mi? "

"Hyung, noluyor sana? Daha bugün bana biri için olan duyguların bitebilir diyen sen değil miydin? Neden böyle yaptığını anlamlandıramıyorum!"

Kafama dank etmişti birden. Neler söylemiştim ben? Neden onu kırmaya çalışmıştım bu kadar? Anında pişman oldum söylediklerim için.

Yemek tepsisini alıp gitmeye kalkışan Jeongin'i Minho sakinleştirmeye çalıştı. Ona döndüm.

"Özür dilerim..."

Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Bana baktı. Kırılmıştı.

"Seni kırmak istemedim özür dilerim. Sinirlendim. Bana haber vermedin ve beni önemsemediğini düşündüm. Özür dilerim Jeongin. Gerçekten."

Bakışları yumuşadı. Böyleydi işte. Yang Jeongin ve ben birbirimize kıyamazdık. Uzanıp sımsıkı sarıldı bana. Ben sarılınca kızsa bile o sarıldığında bırakmazdı.

"Sorun değil hyung. Ben de özür dilerim. En azından mesaj atabilirdim."

Aramız tekrar normale dönünce bahçede dolaşmaya çıktık. Jisung koşarak bana sarıldı ve "Seçildim! Ben seçildim ben!" diye bağırarak tüm okulu inletti resmen. Onun bu hallerine hepimiz güldük.

Öğle arasından sonra sınıfa geçtik. Seungmin'in babasını gördüm müdür odasına girerken. Beni görünce burukça gülümsedi ben de eğilip selam verdim. Düşünmek istemiyordum ama Seungmin'in kaydını aldırmak için geldiği ortadaydı. Ve sorun şuydu ki bizim okula gelmek isteyen bir sürü öğrenci vardı ve her an Seungmin'in yerini doldurabilirlerdi. Bunu düşünmemeye çalıştım. Onun yokluğu beni üzüyordu ama iyi olacaktı. Biz ona hep destek olacaktık.

Geçmeyen birkaç dersin ardından sonunda son dersteydik. Sıkıcı, klasik ve durgun bir günün ardından son derste de bitmek üzereydi.

Ama kapı çalındı ve hocanın gir demesiyle içeri ince uzun, kahverengi saçlı ve gözlüklü bir kız girdi. Bayan Park'ın gülümseyerek kızın koluna girmesi ve bize tanıtması ise hemen ardından yaşandı.

"Evet gençler, bu yeni sınıf arkadaşınız Jeon Somi. Lütfen onunla iyi geçinin."







Güzel idolümü de dahil ettiğime göre işleri daha çok karıştırabilirim~
Umarım beğenmişsinizdir lütfen oy verin bebeklerim oy sayımız cidden düşük :'(
Sizi seviyorum sağlıklı kalın💜

-linnie

talking to myself // hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin