Tanıtım

6 1 0
                                    


Sen yine bildiğin gülü kokla ,

Benim çoktan günüm belli,

Hem annem hem babam sendin, 

Böyle ufalanma merhem elindeydi.

○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○

Yiğit ve Duygu. Duygu'nun doğduğu ilk günden itibaren beraber  Ankara'da büyümüş iki genç. Araya giren imkansızlıklar, mesafeler,ilişkiler ... iletişimlerini kesmelerine engel olamamış. 

Yiğit babaannesiyle ve abisiyle beraber  anne ve babasından ayrı büyümüş bir genç ,Duygu ise annesi babası 2 ablası ve babaannesiyle büyümüş bir kız. 

○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•

Duygu ailesiyle beraber İstanbul'un bir ucunda Yiğit ise bir ucunda yaşarken arkadaşlıklarını nasıl sürdürecekler?

Araya girmeye çalışan başka insanlara izin verip arkadaşlıklarını bitirecekler mi yoksa onlara izin vermeyip arkadaşlıklarını devam mı ettirecekler?

Birisi aile sevgisiyle büyümüş, sessizliği seven, kitaplarda yaşayan  bir kız, birisi ise aile sevgisi görmeden büyümüş ,kalabalığı seven, tehlikeyle dans eden bir çocuk. Bu kadar zıt karakterle sahip iki insan arkadaşlıklarını devam ettirebilecek mi?

○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•

                 Lisenin  bahçesinde sessiz bir yerde oturmuş Yiğit'in kantinden alıp getireceği yemeğimi bekliyordum. Okulumuz kalabalıktı fakat bir o kadar da büyük bir okuldu. Ankara'nın en büyük okullarından bir tanesiydi ve bir o kadar da disiplinli bir okuluydu ; taşkınlığa, uyumsuzluğa, başarısızlığa asla tahammülleri yoktu. Bu üç büyük kuraldan birisine sahip olan birisini kimse fark etmeden sessiz sedasız okuldan uzaklaştırıyorlar.

''Ya sana kaç kere diyeceğim o etekle öyle oturma diye.'' Elinde ki  yemekleri ellerime tutuşturup üstünde ki ceketi çıkardığı gibi dizlerime örttü.  Oluşturduğu manzaraya bakıp yüzün deki gülümsemeyle yanıma oturdu.

''İşte şimdi oldu.'' Nefesimi sesli bir şekilde verdiğim de elimde ki yemeğini alıp yemeye başladı.

''Yiğit, cidden abartıyorsun eteğim dizimin bir kaç karış yukarısında altı üstü.'' Dizime örttüğü ceketi alıp yanıma koydum.

'''Ya kızım bakıyorlar sana işte, sonra sinirleniyorum. Sonra kavga çıkıyor. Sonra sen bana sinirleni...'' elimi ona doğru tutarak onu susturdum. Her gün en az 4 kere bu konuşmayı yapıyorduk ve her defasında aynı şeyleri dinleyip söylemekten çok yorulmuştum artık.

''Sana bakıyor dediğin insanlar, sen yanımda olduğun için bakıyorlar bana. '' Elinde ki yemeğini ısırırken kafasını bana çevirip güldü. Her defasında aynı şeyleri konuşuyor, aynı hareketleri yapıyordu ve bende dayanamayıp bütün ciddiyetimi kaybediyordum. Fakat bu sefer öyle bir şey olmayacaktı çünkü ben bu konudan çok sıkılmıştım.

''Bana öyle gülme Yiğit, çok ciddiyim. Bu okulda bana bakmaya çalışan kim varsa hepsini  okul içinde dövmekten beter ettin, okul dışında da bulduğun yerde dövüp tehdit ettin bu okulda bana bakabilecek hiç kimse yok. Yalan mı? '' Omuzlarım bıkkınlıkla düştüğünde elimde ki yemeği dizlerime koydum.  

''Doğru.'' Yemeğinin son kalan kısmını da ağzına atıp ellerine bulaşan ekmek kırıntılarını sirkeledi.

''Sen benim evimsin, olur da bir gün o evi birisi gelip elimden alırsa ve sen başkasına ev olursan.''  Kafamı tuttuğu gibi  göğsüne yaslayıp saçlarımla oynamaya başladı. Bu hareketi çok iyi biliyordum ne zaman bir şeylerden kaçmak saklanmak istese sürekli böyle yapar kafasını dağıtırdı. 

''Ben evsiz kalırım Duygu. '' Saçlarımla yavaş yavaş oynamaya devam ederken çocukluktan beri yaptığım gibi onun konuşmasına izin verdim. Yiğit sadece benimle konuşurdu. Hiç kimseye gerçek kendini açmazdı insanlara görmek istedikleri Yiğit'i gösterir, bana ise göstermek istediği Yiğit'i gösterirdi. Bu da o nadir anlardan birisiydi bu anı bölmek koca bir aptallık olurdu.

''Geçen ne düşündüm biliyor musun? Türkiye'nin en büyük dağı 5.137 metreymiş ve oraya ulaşmak çok çok zormuş. İnsanlar oraya ulaşabilmek için evlerini, ailelerini bırakıp ölmek pahasına gidiyorlarmış. Düşündüm de ben evimi bırakıp asla gidemezdim oraya. Uğruna ölebileceğim tek insan sensin. Bu durumda sen benim 5.137 metrelik dağım oluyorsun. Sana ulaştığım gün öldüğüm gün olacak kız. Hadi yine iyisin.'' Kurduğu cümle karşısında gülmeme mani olamadım ve ağzımdan bir dize kahkaha döküldü. 

''Seni tebrik ediyorum yine ne yaptın ettin afettirdin kendini Yiğit ya. Ben sınıfa gidiyorum benim yemeğimi de sen ye.'' Kafamı göğsünden kaldırdığım gibi kucağımda duran yemeğimi onun dizlerine bıraktım. Aslında Yiğit bu aceleciliğimi çok iyi biliyordu. Bu benim kaçma şeklimdi, verecek bir cevabım yoksa geçiştirir kaçardım. Bu sefer söylediklerinin altında ezildiğim için kaçıyordum. Yiğit önümüzde ki sene mezun olup İstanbul'a gidecekti ve ben Ankara'da kalacaktım peki ya yine onun uğruna ölmeyi göze aldığı 5.137 metrelik kocaman dağı olabilecek miydim? 

                                   ○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○•○

Gerçek bir hikaye ile harmanlanmıştır. ♥

-07/8.06.2019-



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 09, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

5.137 MetreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin