Evet anahtarı evde unutan aklıma da ben... Neyse şimdi çözüm yolu aramam lazım.Derken onun sesini duydum.Bu gitmedi mi ya?
"İstersen bizim eve gidebiliriz?"Duyduğum soruyla tam 'Tabii ki hayır' cevabını vereceğim sırada çözüm yollarımı aklımdan geçirirken düşündüm
Komşuya gitsem, eminim ki benim kim olduğumu bile bilmiyordur.
Burda kalıp babamların gelmesini beklesem,bugün eve gelmeme ihtimalleri %1500
Telefon açsam, büyük ihtimalle kapalıdır ama denemeye değer.
"Şey...Telefonun yanındaysa kullanabilir miyim?" deyince cebinden telefonunu çıkartıp bana uzattı. Babamın numarasını tuşladığımda kapalı olduğunu bile bile 'ara' tuşuna bastım. Ve tam tahmin ettiğim gibi o salak telesekreterin sesi kulaklarımı doldurdu.
"Sanırım size gitmem şart oldu" dedim telefonu geri uzatırken.Yüzünde bir gülümseme oluştu. İlk defa gülümsediğini gördüğüm için sol yanağındaki gamzeyi de yeni fark etmiştim.Yarın haftasonu olduğu için şanslıydım en azından.
***
Evine kadar yürüyerek gitmiştik.Ve ayaklarıma kara sular inmişti. Ne uzakmış be.Ev normal bir apartman dairesiydi. Çok büyük veya çok küçük sayılmazdı. Hep böyle bir evde oturmak istemişimdir.Ama cici annem gösteriş manyağı bir kadın olduğu için iki katlı bir villada oturuyorduk.
Önden gidip bana misafir odasını gösterdiğinde ona bir teşekkür mırıldandım.Bana karşı biraz fazla mı soğuktu. Gerçi benim de pek sıcakkanlı bir insan olduğum söylenemez. Neden burda olduğumu düşünmeye başladığım sırada 'anne' dışında her şeyi söyleyebileceğimiz o kadın geldi aklıma. 'Anne' bana o kadar uzak bir kelime ki. Benim için hiçbir duygu ifade etmiyor.
Odada ne zaman yalnız kaldığımı farketmemişken gidip yatağın üzerine oturdum.Ama o kelime aklımdan çıkmıyordu.Kendime de kızıyorum bana yaptıklarından sonra ona bu kadar kolay bir ölüm sunduğum için.
O anları aklımdan atmaya çalışıp yatağın içine kuruldum.Ve uykuyu beklemeye başladım. Odadaki saat 23:20'yi gösterirken, çok rahat ama benim yer yadırgama huyum yüzünden asla uyuyamadığım yataklara lanet okuyordum ki dilimin kuruduğunu farkettim.
Mutfağa gidip su almayı aklıma getirdiğimde odadan çıktım. Mutfağa girdiğimde ışığın nerde olduğunu bilmediğim için ay ışığında suyu doldurup bir dikişte içtim. Bardaği masaya koyacakken elimden kaydığı gibi yeri boylayıp parçalara ayrıldı. Ağzımdan bir çığılık kaçarken tam yere eğilip parçaları toplamaya başlayacakken bir şeye çarpıp yere yuvarlandık.
Onun o olduğunu farkedince -evet daha ismini bilmiyorum- içimdeki korku yerini heyecana bıraktı. Neden heyecanlanıyordum ki? Belki de cam kırıklarından biraz uzakta o üstümde ben de onun altında burun buruna olduğumuz için olabilir.
Yüzünü ilk defa bu kadar yakından inceliyordum. Ki bir kere daha çok yakışıklı olduğuna karar verdim. Uçları kıvırcık kumrak saçlarını ve maviye kaçan gözlerini incelerken dış kapı açıldı ve bir erkek sesi duyuldu.
"İyi misin? Ne oldu? Kapıdan çığılık sesi duyunc..- Ah şey çok pardon ya ama siz de bir odaya çekilseniz yani "
Ah attığım çığılığı ne kadar saçma sapan yorumlamışlardı böyle. Kızarmaya başladığımı hissedince üzerimdeki ağırlık kayboldu ben de yerden kalktım. Ve bu sefer tanıdık ses kulaklarımı doldurdu.
"Buraya gel Kerem sadece bardak kırıldı." Kerem denen çocuk yanımıza gelip ışıkları açınca gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım. Gözlerim ışığa alışınca da burdan sıvışmanın yollarını bulmaya çalıştım. Çünkü şimdi utaçtan ölebilirdim. Yukarı çıkınca balkona geçtim ve sandalyelerden birine oturdum.
Bir süre sonra yanımda bir hareketlilik hissedince o tarafa döndüm ve o tanıdık mavi gözlerle karşılaştım.
"Adın ne?" diye sordum masumca. Cevap vermez diye düşünmüştüm ama o düşüncemin aksine sorumu yanıtsız bırakmadı.
"Güneş, senin"
"Ada" diye cevap verdim. 'Güneş' ona yakışmayacak kadar sıcak bir isimdi. 'Niye Güneş' diye merak etmeden duramadım ve dayanamayıp sordum.
"Güneş garipmiş kim koymuş ki?"
"Annem koymuş. Bu ismin hep bilinmemezlik olduğunu söylerdi. 'Bir adım atsan seni yakar bir adım uzaklaşsan donarsın ve bu yüzden 'güneş' hem karanlıktır hem aydınlıktır' derdi." Bunu beklemiyordum. Tam ailesini soracakken sandalyeden kalktı ve odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
By Anonim
ChickLitOkulun asosyal ve ezik kızı defterinin arasında bur not kağıdı bulsa ne yapardı? Büyük ihtimalle notu ciddiye almayıp çöpe atardı.Ama notlar sık sık gelmeye başlayıp gerçekten sevgi duygusu verdiğinde hissetmemesi gereken duyguları hisseder miydi? *...