6. Siz Üzülemezsiniz!

12 3 0
                                    

DENİZ

Bir kez daha anneler günü programını yapan kişilere lanet ettiğim sırada, gözlerim hâlâ saatteydi.

Şu lanet zil neden çalmıyordu. Sınıf öğretmenlerimiz bizi bir konudan dolayı azarlarken, konuşmanın arasından geçen anneler günü programı sözü üzerine aklıma binlerce kötü senaryo gelmişti. İçlerinden en kötüsüyse biricik kardeşimin gözlerinde oluşabilecek daha fazla kırıklıktı.

Zil, zamanı geldiği hâlde çalmadığı için sinirinden yüksek sesli bir küfür savurmamak için kendini zor tutuyordum. İçimden saymaya başladım ve nefesimi tuttum.

Tam 44 saniye sonra çalan zil sesiyle anında ayağa kalkarak masanın üzerine konulmuş telefonlar arasından kendiminkini alarak koşarak koridorun diğer ucundaki sınıfa doğru koştum.

Çok korkuyordum. En değerlilerimden birinin, o değerli gözyaşlarının aptal bir program yüzünden gözlerinden düşmesinden.

Gözlerim aradığını bulunca koşarak sarıldım. Ağlamamak için kendimle savaş veriyordum.

Yaklaşık 4 aydır ağlamadığım için sinirlerim yıpranmıştı. Bu aptal programda sinirlerimin boşalmasına neden olmuştu.

Arya, sarılmaktan nefret ettiği hâlde iyi olmadığımı fark ettiği için bir şey dememişti. Ancak biraz sonra hafifçe itince uzaklaştım.

"Ne oldu Deniz?"

"Hiç... Öyle içimden geldi." Dedim sesim titremesin diye uğraşsam da titremişti.

"Kâbus mu gördün yine? Bak, ben sana diyorum doktora git artık."

"Yok, hayır kâbus görmedim. Ben iyiyim sen iyi misin?"

"Ben iyiyim."

"Eminsin değil mi, iyisin?"

"Evet, iyiyim. Neden soruyorsun ki?"

Ayakta duramayacak gibi olunca tekrar sarıldım.

"Öylesine, iyiysen sorun yok." Dedim ve tekrar uzaklaştım.

"Deniz sen... Programa inmedim ben endişelenme."

"İnmedin mi?" Dedim aniden gelen rahatlamayla.

"Evet, sınıfta nöbetçi olarak kaldım."

Çaktırmadan derin bir nefes verdim.

"Peki, hadi gidelim, müdire hanım yine törende uzun uzun ayakta tutacak bizi." Dedim ve gülümsemeye çalıştım.

Rahatlasam da o kadar korkmuştum ki en değer verdiklerimin başlarında yer alan kişinin üzülmesinden. Eğer üzüldüğünü anlasaydım o programı yapan kişi, öğretmen bile olsa, gider ondan bunun hesabını sorardım.

Hiç kimse değer verdiğim birisini üzemezdi! Tam anlamıyla duygusuzun tekine dönmüş olsam da onlar benim tek zayıf noktamdı. Birçok korktuğum şeyin başında sevdiklerimi de kaybetmek vardı. Beni ne kadar üzmüş olsalar da, onlar üzülemezdi.

Her zaman yanımda olup, ne olursa olsun her an, üzüldüğümde kendisi üzgün olsa bile beni mutlu etmeye çalışan Ece'mi kimse üzemezdi.

Biz her üzüldüğümüzde, bizimle birlikte üzülen hatta bizimle ağlayan Kardelen'imi kimse üzemezdi.

Her üzüldüğünde kalbimin yarısını da yanında götürdüğünden bihaber olan Arya'mı kimse üzemezdi.

Onlar benim hayatımın olmazsa olmazıydılar. Her ne kadar Arya ve Kardelen ile tanışalı bir yıl bile olmasa da onlar benim en değerlilerimdi.

Asude ve Reyhan'ın yeri de ayrıydı. Damla ve Seda'nın yeri de ayrıydı. Hepsinin de kalbimde çok önemli yerleri vardı. Onları tahtından edebilecek olan tek şey güvenimin kırılması olurdu ki bu zamana kadar da asla öyle bir hata yapmamışlardı. Yapmazlardı da. Onlara tüm benliğimle güveniyorum çünkü.

Tören alanına giderken hâlâ kendimle savaşıyordum. Sinirlerim öyle çok bozulmuştu ki bahçenin ortasında yere oturup çocuk gibi ağlamak istiyordum.

Müdirenin sonunda biten konuşmasının sonunda İstiklal Marşı okunurken ben sesimi çıkartamamıştım. Dolu gözlerimle bayrağa bakıyordum yalnızca. Sesimi çıkartırsam hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdim çünkü.

İstiklal Marşı da bittiğinde herkes dağılırken ben Arya'nın yanına gittim. Tekrar sarıldığımda bu sefer sinirlenmişti.

"Deniz, neler olduğunu söyle artık!"

"Gel anlatacağım." Diyerek arkadan konuşup gülüşerek gelen Ece ve Kardelen'i daha da arkada bırakarak biraz hızlanarak çıkışa yöneldim.

"Deniz, beni korutuyorsun. Ne oldu, söyleyecek misin artık?"

"Söyleyeceğim bir dakika." Diyerek derin bir nefes aldım ve titrek bir nefes verdim.

"Üzülmeni istemiyorum. Ağladığında hep yalnız ağlıyorsun. Lütfen, yalvarırım yalnız ağlama. Beni ara, Ece'yi ara ama yalnız ağlama. Sen üzüldüğünde ben senden kat kat daha fazla üzülüyorum." Dedim ve arkamda şaşkın bir üçlü bırakarak okul binasına girdim.

Bugün de kursum vardı. Fizik sınıfına giderek, en arka sıraya çantamı bırakarak fizik öğretmenimizden izin alarak lavaboya gittim.

Boş kabinlerden birine girerek hafifçe yere çöktüm. 4 ayın huzursuzluğu üzerime çökerken aylardır olmayan şey oldu. Gözlerimden yaşlar aktı. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama derse gitmem gerektiği için yapamıyordum.

Lanet olası okul yüzünden ağlayamıyordum bile.

***

Herkes üzülebilir, ancak değer verdiğim hiç kimse üzülemez. Kendimi umursamam onlar için üzülürüm. Ölsem umurumda olmaz sadece benim için üzülüp mahvolacak kişilere üzülürüm. Bunun için siz üzülemezsiniz!

SESSİZ ÇIĞLIKLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin