Seninle ben henüz üniversitedeyken tanışmıştık.
Sen henüz yeni keşfedilmeye başlayan bir rapperdın. Ben ise normal ortalamalı bir öğrenci.
Senin şarkılarının hastasıydım biliyorsun.
Sen herkesin hayallerini süsleyebilecek kadar yakışıklıydın.
Komiktin.
Çekiciydin.
Senin hem hayranın hem aşığındım.
Seninle bir markette tanışmıştık.
Şu klişe tanışmalar gibi de değildi.
Yani benim boyum raflara yetişmek için yeterince uzundu. Shoujo mangalardaki ilk tanışma sahnesi gibi değildi.
Ama sorun değildi.
Sebze reyonunun orda sebzelere bakıp şapşalca enseni kaşıyordun.
Ne alman gerektiğini bilmiyordun, belliydi.
Senin o şaşkın hallerini izlemek çok güzeldi.
Beni fark edince bana seslenip yardım istedin.
Kalbimin nasıl attığını bir bilseydin Hobi...
Ailenin ziyarete geleceğini ve annenin ev yemeği dışında bir şey yemediğini söylemiştin. Fakat sen yemek yapmayı bilmiyordun.
Utangaçça bana derdini anlattığında o büzülen dudaklarından öpmek istemiştim.
Sana kolaylıkla yapabileceğin bir ramen tarifi verdim. Birlikte malzemeleri almıştık.
Bana teşekkür ettin ve ismimi sordun.
Tam ismimi söyleyeceğim sırada ikimizin de telefonu çaldı.
Telefonumu açtığımda üvey annem bağıra çağıra eve gelmemi söylüyordu.
Babamı yine doldurmuştu.
Sana bir şey diyemeden -ki zaten telefonla konuşmakla meşguldün- eve gitmiştim.
Seninle vakit geçirmek güzeldi.
Fakat eve gelince babamdan dayak yiyeceğimi de biliyordum.
Yinede eve gittim.
Çünkü gidecek başka bir yerim yoktu.
Eve on beş dakika geç kalmıştım. Babama göre bu affedilemezdi.
Beni o gün o kadar çok dövdü ki bayılmıştım.
Uyandığımda kendi odamdaydım.
Sabah saat dörttü.
Acıdan uyanmıştım. Her tarafım ağrıyordu.
Fakat onca acıya rağmen ayağa kalkmıştım. Aynaya bakmam gerekiyordu.
Babam yüzüme zarar vermiş olsaydı çirkin görünürdüm.
Normalde de çok güzel olduğumu söylemiyorum ama sana yüzüm şiş şekilde görünmek istemiyordum.
Neyseki sadece kaşımı patlatmıştı.
Kısa bir duş aldım.
Okul için hazırlandım çünkü okula gitmemezlik yapma gibi bir hakkım yoktu.
Bir saatlik bile kaybım olursa babam beni okuldan alacağını söylüyordu.
Ağrılı vücuduma rağmen okula gittim. Ama sakın üzülme, alışıktım bu duruma. O kadar da zorlanmadım yani.
Okulda yine seni gördüm fakat sen bana bakınca hemen başımı eğdim.
Yüzüm kötü görünüyordu, sana görünmek istemedim o halimle.
Bir hafta boyunca okuluma gelip durdun.
Arkadaşların vardı burda biliyordum.
Fakat beni dikizlediğini de fark etmemiş değildim.
Beni görmek için geliyordun.
Çok mutluydum.
Bir haftanın sonunda benimle konuştun ve cafeye davet ettin.
Tabiki de kabul etmiştim. Hatırlıyor musun?
Babam umrumda değildi o gün.
Seninle birkaç saat geçirdim. Hayatımın o güne kadarki en güzel birkaç saatiydi.
Yaptığın şakalar ve "Ah, Taehyung..." diye konuşman kahkahaların arasında, ismime tapmama neden oluyordu.
Artık kalkma vakti geldiğinde sevgilim, bana sarılmıştın.
Çok huzurluydum. Ta ki babamın arabasının önünde bana dik dik baktığını görene kadar.
Babama nasıl korkuyla baktığımı görmüştün. Kaşların çatılmıştı fakat sana gülümsedim.
Seni rahatlatmak istiyordum. Bunu fark etmiştin fakat bir şey demedin. Ağır adımlarla babama ilerledim. Babam sadece "Arabaya bin." demişti.
Babamın o soğuk sesine rağmen arabaya binmeden önce sana dönüp gülümsemiştim.
Sonra arabaya bindim.
Hastenelik olacak kadar dayak yiyeceğimi kim bilebilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
do you regret?
FanfictionVhope Jungkook'un hatrına Hobi. Hiç mi pişman olmadın? Kısa hikaye* [TAMAMLANDI] ⓚⓘⓡⓐ