Kantinde arkadaşlarıyla oturan Çetin'in üzerinde gezdirdim donuk bakışlarımı. İlk kez aşk acısını kendinin bile haberi olmadan bana yaşatan, henüz bu acıya hazır olmayan kalbime yüklenen o büyük ve anlamlı aşkıma sahip kişiyle seneler sonra tekrar karşılaşmıştım resmen. Çocuk çizgileri gitmiş, daha olgun bir ifadeye bürünmüştü yüzü. Dokunmadan bile yumuşak olduğu anlaşılan yüzü kirli sakallarıyla saklanmıştı şimdi.
Ne istediğimi, ne hissettiğimi anlamadan sadece karşımdaki telefonuna gömülmüş çocuğu izliyordum. Eskiden onu gördüğüm zaman, hatta düşündüğüm zaman bile heyecanla hızlanan kalbim şimdi canımı yakmadan kuşların kanat çırptıkları gibi güvenli, kendinden emin bir şekilde atıyordu. Ergen olduğum zamanlarda olduğu gibi yerinden çıkacakmış gibi atan kalbim şimdi huzurlu hissettiriyordu. Resmen Çetin'in varlığı huzurlu hissetmeme neden oluyordu. Peki bu hissettiğim neydi? Eski aşkımla, unutmak için epey uğraştığım kişiyle yeniden karşılaşmak ne hissettiriyordu bana?
Gözlerimin kaç dakikadır onun üzerinde olduğunu bile unutmuştum neredeyse. Onun meraklı bakışları telefona, benim ise ona kenetlenmişti. Ama aniden başını kaldırması gözlerimizin buluşmasına neden olmuştu. Yakalanmanın verdiği heyecanla anında yüzüm kırmızı renge bürünmüştü.
Aceleyle bakışlarımı ondan kaçırmış masanın üzerinde duran telefonu elime alarak umursamaz bir tavır takınmaya çalışmıştım ama gözlerimin ihanetiyle tekrar gözlerimiz buluşmuştu. Telaşla yutkunduğum sıradada o yerinden kalkıp bana doğru gelmeye başlamıştı bile. İçimin titremesine neden olan korkuyla ayağa kalkıp hızlı adımlarla kantinden çıktım ve kendimi kampüsün bahçesine attım ama kapıdan çıkar çıkmaz koluma sarılan parmaklarla durmak zorunda kalmıştım.
"Doğan?"
Sorgulayıcı bir şekilde arkamdan gelen sesten elin sahibinin Çetin olduğunu anlamıştım. Derin bir nefes alıp arkama döndüğümde hala benden bir cevap bekliyordu.
"Birisiyle karıştırdın galiba."
Sesimin düz çıkması için ekstra bir çaba sarf etmiştim o an.
"Neden zangır zangır titriyorsun o zaman?"
Sorusu gerçekten mantıklıydı. Ben neden bu kadar titriyordum ulan? Daha birkaç dakika önce ne kadar huzurlu olduğumu, heyecanlanmadığımı düşünüyordum oysaki.
"Benim galiba tansiyonum düştü. En iyisi ben eve gideyim. Sen de beni rahat bırak artık. Doğan değilim ben."
Ağzımdan dökülen yalan resmen kendimin bile inanacağı türden olmasına rağmen o hala kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu.
"Tansiyonun düşseydi bu kadar hızlı yürüyemezdin."
Bu kadar zeki olmak zorunda mıydı yani?
"Bak, Çetin. Ben Doğan değilim, Doğan diye birisini bile tanımıyorum."
Söylediklerim ona komik gelmiş olacak ki, anıra anıra gülmeye başlamıştı.
"Arkadaşım zekasız mısın sen? Neye gülüyorsun bu kadar?"
Gülerek omuzumu sıkması dizlerimin bağını çözmüştü o sırada.
"Bana Çetin dedin, Doğan. Doğan değilsen eger adımı nereden biliyorsun sen?"
Ben ona Çetin mi demiştim lan? Ben niye hatırlamıyordum bunu.
"Ne zaman söyledim? Hem ben aptal mıyım yakalanacağımı bile bile sana Çetin diyeyim?"
"Demek Doğan olduğunu kabul ediyorsun artık?"
Hala kolumda sarılı olan parmaklarından hiç istemesem bile kurtulmuştum sinirle.
"Oyuna getirdin beni."
Sinirle soluduğum sırada bir kahkaha daha patlatmıştı. Ben gülüşünde takılı kalırken beynim kalbimi ergen tavırları yüzünden kınamakla meşguldü.
"Bana sen Çetin dedin. Doğan olduğunu da dolaylı yolla bana söyleyen sensin. Ve kantinde pür dikkat beni izleyen de sensin ama seni oyuna getiren ben miyim yani?"
Söyledikleriyle boynuma kadar kızarmıştım. Resmen her şeyden haberdardı.
"Bak, sen beni yanlış anlamışsın. Kantinde gözüm sana takılmıştı sadece. Senden hoşlandığım, ya da seni unutamadığım için izlemiyordum seni. Hem eski ergen değilim."
Söylediklerimi yüzündeki ufak gülümsemeyle dinledikten sonra beni boydan boya bakışlarıyla süzdü ve ardından benim heyecandan bayılmama neden olacak sözleri söyleyerek kantine geri döndü.
"Ergen olmadığın belli zaten. Hatırladığım kadarıyla eski çelimsiz, çocuksu Doğan'dan çok farklısın. Baya değişmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen misin?
Short StoryDoğan: Senin soyadın Yıldız mı? Çetin: Pardon? Doğan: Sen Çetin Yıldız mısın? Çetin: Evet ama sen kimsin? Doğan: Ben Doğan