Öncelikle merhaba sevgili okur.
Bu hikaye de gerçek aşka şahit olacaksın desem iddialı konuşmuş olmam umarım. Neyse ben bunu yazarak sen ise okuyarak karar vereceksin. E başlayalım o halde.Arkadaşlar yazım hatalarım olabilir.Şimdiden kusura bakmayın.
**Başlama tarihinizi bırakır mısınız?**
Bazen dayanmaktır sevmek; hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek... Bazen yaşamaktır sevmek; soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin duracağını bilmek... Bazen ağırdır sevmek; sevdiğine layık olabilmek... Ve bazen hayattır sevmek; birini çok uzaktayken bile, yüreğinde taşıyabilmek... Özdemir Asaf
Sevgi nedir? Bir oyuncak ayı mı? Ya da bir yemek mi? Sevgi,umuttur bir aşk için; Sevgi,bağlılıktır bir yuva için; Sevgi,yemindir dostluk için. Sevgi her şeydir. Önemli olan o sevgiyi yitirmemektir. Az önce kulaklarım bir sevginin feryadına şahit oldu. Canından çok sevdiği evladını kaybeden annenin hastane duvarlarını yıkacak kadar olan feryadına, acısına, sevgisine...
Bir bakışımla anladı evladının ellerinden gittiğini. Bağırdı, çağırdı, feryat etti. Ağzından dökülen kelimeler benim göz pınarlarımı taşırdı.''Kızımm...Annemm...Melek mi oldun sen? Gökyüzüne mi uçtun güzel kızım... Allah'ım al canımı beni de götür gül yüzlüm'ün yanına. Ne olur yarabbim...''
İlk defa nefret ettim kendimden. Yaptığım meslekten. Kurtaramayan ellerimden...
Koridorda ayaklarımın beni taşıdığı son güç ile odamın önüne geldim. Ayaklarımda ki bakışlarımı yukarıya kaldırmam ile kapının yanında ki yazı orada durmamı sağladı. 'Kalp damar cerrahisi - İdil Sayer'
26 yaşında başarılı bir doktordum. Kimi için acemi gibi gözüksem de iyileştirdiğim, hayatını kurtardığım kaç can vardı. Bu konuma babamın yardımı ile gelsem bile kendi çabamın, başarımın emeği daha büyüktü. Ama az önce gençliğinin baharında olan 17 yaşında ki Sinem'i kurtarmaya yetmemişti bu başarım. Kapının kulpunu sıkıca kavrayıp aşağıya indirdim. Yavaş, yorgun adımlar ile kendimi koltuğuma bıraktım. Kollarımı masanın üzerinde birleştirip kafamı bırakmam bir oldu. Gözlerimi kapatıp sessizliğin sesini dinledim. Kaç dakika durdum bilinmez kapının vurulması ile ellerimle yüzümü sıvazlayıp 'gel' demem bir oldu. Kapıdan giren hemşireyi görmem ile kaşlarım soru sorar bil hal aldı. Yüzümde ki ifadeyi anlamış olacak ki açıklama yapmaya başladı.
''İdil Hanım, kapının önünde muayene bekleyen bir beyefendi var. Randevusu bugünmüş. Sizin son dakika çıkan ameliyatınız yüzünden muayenesi ertelenmiş. İçeriye alayım mı diye sormaya gelmiştim.''
Hemşire'nin söylediği cümleye kafamla onay verip üstüme başıma çeki düzen verdim. Kapının kulpunun hareketi ile bakışlarımı içeri giren hastama çevirdim. Altında siyah bir kot, üzerinde gri bir tişört ve deri ceket giyen beyefendiyi görmem ile yutkunmam bir oldu.Bakışlarımı yüz çehresine getirmem ile hafif pembe dolgun dudakları, hafiften çıkmaya başlamış sakalları ve koyu kahve gözleri ile göz göze gelmem bir olmuştu.Bakışmamız en az otuz saniye olmuştu ki hemşire'nin 'ben çıkıyorum Doktor Hanım' sözüyle gözlerimi devirmemek için zor tuttum.Zaten odaya girmen hataydı bir de gelip bakışmamızı bölmüştü.Ayakta kaldığımızı görmem ile boğazımı temizleyip konuşmam bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eller Günahkâr
RomanceDefalarca kırılmış bir kalp düşünün... Artık onarılmaya japon yapıştırıcısının bile yetmediği kırık bir kalp... Aşka ne kadar fedakarlık gösterildiğini bilmeyen İdil, çalıştığı hastanede muayene ettiği hastasına kaptırmıştı o minik kalbini... Ama ha...