Ep 10

88 30 0
                                    

En son Pole'un masaya dekor amacıyla serilmiş örtüyü kafasına geçirmeye çalışmasında kalmıştık.

Tam da bu sırada siparişimizi getiren garson da diğer insanlar gibi yarı yolda donarak ikimize bakmaya başlamıştı.

Ellerimle yüzümü kapattım ve birkaç saniye öylece kaldım. Hemen sonra Pole'a dönerek konuştum.

"Şimdi daha fazla dikkat çekiyorsun.
Normal davran!"
Örtüyü serbest bırakarak kafasını salladı.

"Şimdi normal mi görünüyorum?"
"Evet Pole... Gayet... Normal görünüyorsun..."

Ölmek istercesine yanıtlamıştım onu. Zaten az önce de normal görünüyordu. Ta ki masa örtüsünü kamuflaj için kullanana kadar.

Durun biraz, kamuflaj kelimesini nereden biliyor? İnsanlar tekrardan önlerine döndüklerinde garsona seslendim.

"Akşama kadar orada mı dikileceksin acaba?"
"Ah, üzgünüm efendim."

Adam yanımıza gelerek tabağı onun önüne bıraktı. İçeceğini de bıraktıktan sonra eğilerek yanımızdan ayrıldı. Pole tabağa bakarak mırıldanmaya başladı.

"Tabak çok güzel gözüküyor! Süslemişler şuna bak!"

Cebimden telefonumu çıkardım. Kamerayı açarak ona seslendim. Fotoğraf çekmeyi seviyordum.

Tek sevmediğim şey fotoğraf çekinmekti ancak etrafımda güzel bulduğum her şeyi fotoğraflıyordum.

"Hey Pole! Bana bir poz ver."
"Poz mu.. vereyim?"

Sorduğu soruyla tüm hevesim kaçmıştı. Telefonu masaya düşürerek ona 'inanamıyorum' bakışlarımdan attım. Ardından açıklamaya koyuldum.

"Seninle bu anı ölümsüzleştireceğim. Sonsuza kadar bu telefonun içinde öyle gözükeceksin. Nasıl gözükmek istiyorsan öyle dur."

"Ah, tamam bir saniye."
Eline bıçağı aldı ve havaya kaldırdı. Diğer eliyle de çatalı birine saplayacakmış gibi tutuyordu.

Sırıtarak telefonu yüzüne doğrulttum ve fotoğrafını çektim. Ardından bakışlarım ekrandaki yüzüne takılınca sırıttım. Fazlasıyla şirin gözüküyordu.

"Bakmak istiyorum! Bakmak istiyorum!"
"Al bakalım."

Dedim ve telefonu önüne koydum. Bıçağı kenara bırakarak ağzını araladı.

"Vay canına! Bu benim! Yoongi bu benim."
"Evet... Sensin."

Bu kadar heyecanlanması hoşuma gitmişti. Şaşkınca bana döndü ve sordu.

"Ben hareket etmiyorum. Neden hareket etmiyorum? Yoongi?"

"Sakin ol. Sonra açıklayacağım... Şimdi insan içindeyiz, tamam mı?"

Kafasıyla onayladığında önündeki tabağı işaret ettim.

"Hadi yemeye başla."
O yerken bende telefonu tekrardan önüme almıştım.

Ekrandan fakülteyle ilgili bir bildiri yayınlandı diye yalan söyleyerek dakikalarca fotoğrafına baktım. Ancak neden...

Yaklaşık yarım saate aşkındır Pole'un karnını doyurmasını beklemiştim. Önündeki tabağı bitirir bitirmez garsondan hesabı isteyerek onu restorandan çıkardım. Bir gün için bu kadar insan içinde kalması yeterliydi değil mi?

Arabaya bindiğimizde eğilerek emniyet kemerini taktım ve yola koyuldum. Çok geçmeden eve gelmiştik zaten.

Karnının bir güzel doymasının ardından, bahçede keyif yapmayı önermiştim. İkimizde bahçeye çıkarak hamaktan salıncağa oturduk.

Kutup Yıldızı #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin