Göz kapaklarımı istemsizce açtım. Karşımda Jimin, sağımda ise Him-baek vardı. İkimizi de sandalye üzerine bağlamıştı.
_ Sonunda düştün elime tatlım. Şu herifi hallettikten sonra, bana güzelce bir hesap vereceksin.
Ellerini omuz boşluğuma koydu.
_ O iğrenç ellerini çek üzerimden. Hala anlamıyorsun. Ben seni sevmiyorum, zorla evlendirilecektik. Zorla veya isteyerek, umurumda değil. Ben seni sevmiyorum.
Ağlayarak söylüyordum bunları.
_ Onlara izin vermeyecektin. Senin suçun.
Kafama silahının arka kısmıyla vurdu ve kararan gözlerim tekrar kapandı.
▌▌▌
_ Mi-youn, hadi gel.
Bana oturduğum bankın sağından seslenen Soo-yun u duymamıştım. Aşık olduğum çocuk tam karşımda duruyordu. Son yılı olduğu için, etrafında bir sürü arkadaşı vardı. Onu görmemi engelliyorlardı. Yerimden kıpırdanarak bakmaya çalıştım. Sadece bakabiliyordum zaten. Asla dokunamazdım, asla sevemezdim onu.. Fakat elimde değildi, aşıktım işte.
_ Mi-youn, beni duymuyor musun ?
Ben gözlerimi Soo-yun a çevirince yavaşça uzaklaştığını fark ettim. Zaten aşık olduğum çocuğu da göremiyordum. Kalkıp koştum ve yanına gittim Soo-yun un.
Beraber okulun kapısına doğru ilerliyorduk. Arka tarafta kalan aşık olduğum çocuğun sesi kulaklarımı doldurdu. Bağırıyordu, ablamın adını bağırıyordu.
_ Senin enişten yine ne yaptı Yoona ablaya...
_ Bilmiyorum.
Kafamı eğdim ve istemeden yaşlarım gözlerimden aktı. Soo-yun un yanından ayrılarak bir köşeye geçtim. Ağlarken tutamadığım hıçkırıklarımı bastırdım. Kafamı tekrar kaldırdım ve görüş açıma giren ablama doğru yürüdüm. Yanına gittim, ağlıyordu.
_ Ağlama lütfen Unnie, bak pişman olmuş işte.
_ Ama Jimin hep aynı şeyi yapıyor. Pişman olması neye yarar ?
Evet, ben ablamın nişanlısına aşıktım. Ama bunu ne aşık olduğum çocuk; Jimin biliyordu ne de aşkımdan çok sevdiğim ablam... Şimdi yine onu teselli ediyordum. Jimin i babamız istemiyordu ama gizlice nişanlanmışlardı. Ablam hep söylemek istiyordu ama Jimin kabul etmiyordu.
_ Başka bir yol buluruz Unnie.
_ Bir yol var ama...
***
Şu an geceydi ve ben, ablamın eşyalarını hazırlıyordum. Kaçacaklardı Jiminle. En sevdiğim iki insan, belki bir daha benimle iletişime geçemeyecekti. Ağlıyordum.. Yapabildiğim tek şey buydu zaten.
_ Ablacım.
Ablam yanıma gelerek yüzümü kendine çevirdi. O da ağlıyordu.
_ Ablacım, bunu yapmak zorundayız. Yanımda olup beni kollayan tek kişiydin, şimdiyse ben gideceğim ve sen arkamdan kollayacaksın. Tamam mı ? Ağlama lütfen Mi-youn .
_ Hm hm..
Tekrar kalktı ve eşyalarını alarak balkondan gitti. Bana el salladı ve Jimin ile arabaya bindiler. Jimin yüzüme bile bakmamıştı. Onunla bu güne kadar hiç konuşamamıştım. O, ablamdan başka kimseyi görmüyordu.
Balkonun yanında duran yatağımın en köşesine sindim ve orada saatlerce ağladım.
Sabah ışığı yüzüme vurduğunda, babamı gördüm. Karşımda duruyordu. Çok sinirliydi ve beni olduğum yerden kaldırarak tekrar yere fırlattı.
_ Ablan nerede ?
Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakıyordum. Bir tokat savurdu. Bağırdım ve elimle yüzümü korumaya çalışıyordum.
_ Gittiler mi ha ? İzin mi verdin? Yardım mı ettin onlara ?
Hala bir şey söylemiyordum. Sadece içimden fazlaca uzaklaşmış olmalarını umuyordum. Bir anda babam tekrar üzerime atıldı ve hırpalayarak dövmeye başladı.
...
Finale 2, 3 bölüm kaldı.
YOU ARE READING
The Silence_Park Jimin
FanfictionGözlerini hiç tanımadığı bir odada açan Mi-youn, ormanlık yerlerde bir kulübe evinde bulur kendini. Her ne kadar korkup kaçmaya çalışsa da yapamaz. Uyandığı odada tanıştığı kişiyi tanımaz ama hep bir yerden anımsar. Çökmüş bulunan iki hayatı birbiri...