_ Azrailim derken ?
_ Cidden.. Buradan gitmeliyim.
Hızlıca kitabı bırakıp kapıya doğru ilerledim. Sonra duraklayarak arkamı döndüm. Koşarak yanına gittim ve elini tuttum.
_ Beraber gitmeliyiz.
_ Neden ? Hem ben... ben gidemem.
_ Ne dediğinin farkında mısın ? Alnının ortasından vurulmak mı istiyorsun ?
Gücüm yettiğince kolundan çekiyordum. Gözlerim dolmuştu ve yaşlar istemeden akıyordu yanaklarımdan. Ne kadar çekmeye çalışsam bile kıpırdamıyordu. Gücüm daha da azalmıştı, yavaşça yere çöküp ağlamaya başladım. Jimin de benimle beraber yavaşça çömelmişti.
_ Hey ! Ağlama lütfen. Tamam geleceğim. Ağlama, sen ağlayınca kalbim acıyor.
Ona bakmıştım, gözleri dolmuştu. Tekrar ayağı kalkıp hırkasının köşesini tutmuştum.
_ Gidelim o zaman.
Kafasıyla onay vermişti. Tuttuğum hırkasını çekerek ilerledik ve kapıyı açıp çıktık.
Evin arka taraflarından silah sesi gelince koşmaya başladık.
_ Daha hızlı olmalıyız.
_ Nereye gideceğiz ki ? En yakın ev arkadaşımındı, oraya da aşağıdan gidebiliriz.
O konuşurken koşmaya devam ediyorduk.
_ Bilmiyorum. Ne cehenneme gidersek gidelim, yeter ki sana bir şey olmasın.
Elimi hırkasından çekip kendi eli ile birleştirdi. Koşmaya o şekilde devam ettik.
Evden fazlasıyla uzaklaştığımızı anlayınca ormana giden bir yolda ağacın altına sığındık. Jimin bir anda üzgün bir şekilde bana bakmaya başladı.
_ Özür dilerim. Hepsi benim yüzümden.
_ Nereden bilebilirdin ki ? Hem, eninde sonunda bulacaktı beni. Ha şimdi ha yarın. Ne fark eder.
_ Neden kaçıyorsun ondan ?
O bana bakmaya devam ederken ben gözlerimi kaçırmıştım. Elimi daha sıkı tutmuştu.
_ Bana kimsenin olmadığını söylemiştin, seni tanıyan bir tek ben varsam, koruyacak olan da yine benim. Hepimizin hayatında hatalar olur.
Yine dolan gözlerimle ve titreyen sesimle cevap vermiştim.
_ Benim hatam değildi.
_ Kim peki ? Sana bunları yaşatan kim ?
Sadece susmuş ve birkaç küçük hıçkırık bırakmıştım.
_ Acı çekiyorsun. İzin ver seni kurtarayım.
_ Beni kimse kurtaramaz.
Bana daha çok yaklaşıp sarılmıştı. Öyle sıkı sarmalamıştı ki, belki de gerçekten kurtarabilirdi.
_ Üzgünüm Jimin, ben bir peri masalı karakteri değilim. Prens bekleyecek gücüm bile yok.
Titrek ve üzgün sesimle ona söylediklerimden sonra benimle beraber ağladığını hissetmiştim.
O hala bana sarılırken sordum ;
_ Sen neden ağlıyorsun ?
Sorduğum soruyla sesimi bile duyamazken, onun verdiği cevabı hiç duymamıştım. Hem ağlamanın hem de koşmanın verdiği yorgunlukla kendimi onun kollarında uykuya bırakmıştım.
_ Çünkü ona çok benziyorsun. Görünüşün, sesin, ağlayışın, sözlerin, gözlerin. Her zerresi mükemmel olan o kadına benziyorsun.
***
Gözlerimi farklı bir odada açmıştım. Yanımda Jimin' i göremeyince korkup bağırmıştım. Birden odaya telaşla giren Jimin' i görünce bağırmayı kesip ağlamıştım. Hiç ağlamadığım kadar çok ağlıyordum. Jimin de korkmuştu ve şaşkınca yanıma geldi.
_ Ne oldu ?
Ona sıkıca sarıldım. Aynı şekilde o da sarılmıştı.
_ Seni göremeyince korktum. Ayrıca neresi burası gidelim lütfen.
_ Ştt.. Tamam sakin ol. Sakin ol anlatacağım. Sen uyuduktan sonra ben de buralarda bir arkadaşımın evinin olduğunu öğrendim. Yani telefonla.. O yüzden burasının güvenli olacağını düşündüm.
_ Anladım.
Ondan ayrılıp ellerimle oynamaya başladım. Hala burnumu çekiyordum. Parkta oynarken annesini kaybetmiş çocuk gibi göründüğüme emindim.
_ Bir şey sorabilir miyim ?
_ Tabi.
_ Cidden beni buraya kadar taşıdın mı ?
Kafamı kaldırıp tepkisine bakmıştım. İçten bir kahkaha atmıştı.
_ Bunu mu soracaktın ? Evet taşıdım.
_ Yorulmuş olmalısın.
_ Neden ?
_ Ben ağırım.
_ Emin ol hiç hissetmedim.
Gülmeye devam ederken kendisi ayağı kalktı ve beni de elimden tutup kaldırdı.
Jimin in evinden bile küçüktü burası. Tahtadandı etraf ve yer yatağı dışında hiç bir eşya yoktu.
_ Arkadaşın nerede peki ?
_ Hadi gel de tanıştırayım.
YOU ARE READING
The Silence_Park Jimin
Hayran KurguGözlerini hiç tanımadığı bir odada açan Mi-youn, ormanlık yerlerde bir kulübe evinde bulur kendini. Her ne kadar korkup kaçmaya çalışsa da yapamaz. Uyandığı odada tanıştığı kişiyi tanımaz ama hep bir yerden anımsar. Çökmüş bulunan iki hayatı birbiri...