Kim Jiwoo, Ha Sooyoung'un yurt kapısının önünde beklerken kendini bayılacakmış gibi hissediyordu.
Sooyoung ile profesörün yanına beraber gideceklerini konuşmuşlardı. Jiwoo'da kendini tutamamış ve erkenden Sooyoung'un kapısının önüne gelmişti. Neredeyse 3 haftadır büyük olanı görmezden geliyordu ve şimdi yüz yüze olacakları onu aşırı derecede geriyordu. Ama Sooyoung'un onunla hala konuşmasına minnettardı, hesabını öğrenince artık onun suratına bile bakmayacağını düşünüyordu.
Kapıyı yavaşça tıklatmış ve dudağını kemirmeye başlamıştı. İçeriden Sooyoung'un geliyorum! Dediğini duyduğunda kendini dahada gergin hissetmişti. Dudağının kenarını ısırırken ağırlığını bir ayağından öbürüne sonra yine bir öncekine verip duruyordu. Kapının açılma sesini duyunca gözlerini sıkıca kapadı kızıl olan, Sooyoung'un bir gecede fikrini değiştirmemiş olması için dua etti.
Gözleri sıkı sıkı kapalı kapının önünde öylece dururken birden gelen "Jiwoo?" Sesiyle irkildi kızıl saçlı kız. Gözlerini yavaşça açtı ve karşısında duran afroditini gördü. Up uzun siyah saçları her zaman ki gibi pırıl pırıl parlıyordu. Giydiği bordo yazlık elbise ona yumuşak bir hava katmıştı. Jiwoo gördüğü görüntüyle kalbinin ısındığını, suratında da kontrol edemediği bir sırıtış yayıldığını hissetti.
Sooyoung ona gülümseyince yanaklarının kızardığını hissetti. "Merhaba unnie."
Sooyoung koluna uzun ince çantasını geçirdikten sonra yurt odasının kapısını kapatıp Jiwoo'ya döndü. Koskocaman 3 haftadan sonra küçük olanı böyle yakınında görünce kalbi ister istemez hızlandı. Bu haftalar içerisinde zaten kızıl saçlıya karşı bir şeyler hissettiğini kabul etmişti.
Jiwoo'ya dönünce suratına samimi bir gülümseme takındı, "Gidelim mi?"
Jiwoo kocaman gülümseyerek kafasını salladı. Tam hareketlenecekti ki Sooyoung'un kolunu uzattığını gördü. Jiwoo ilk bir an paniklesede, kalbinin gümbür gümbür seslerine rağmen uzun olanın koluna girdi ve beraber yürümeye başladılar.
Bayan Jeon'un ofisine yürürken sessizlerdi. Ama bu rahatsız edici sessizliklerden değildi, beraber kol kola yürüyorlardı ve Jiwoo üstündeki sitresin biraz da olsa azaldığını hissediyordu.
Ofise ulaştıklarında Bayan Jeon'un bazı dosyalarını toparladığını görmüşlerdi. Jiwoo sanat öğrencisi olduğu için o önden gitmişti, Bayan Jeon onları görünce gülümsemişti. "Sonunda çocuklar, sizi bir ay önce partner yaptım ama hala bir şeye başlamadığınızı görüyorum."
Jiwoo hemen profesörün dibinde bitmişti, "Çok affedersiniz Bayan Jeon, hepsi benim suçum."
Sooyoung kaşlarını çatıp Jiwoo'yu kolundan dürtmüştü, fısıldayarak "Jiwoo ne diyorsun?" demişti.
Jiwoo onu takmamış ve konuşmaya devam etmişti, "Benim bazı gereksiz işlerimden dolayı bir türlü başlayamadık efendim. Bugün kesinlikle başlıyoruz ama."
Bayan Jeon onlara tek kaşını kaldırıp uzun uzun bakmıştı, sonra yüzüne sert bir ifade takınmıştı "Bugün başlıyacaksınız ve bana artık raporlarını getirmeye başlayacaksın Jiwoo."
Jiwoo hemen profesörün önünde eğilmiş ve "Evet efendim." Demişti.
Sooyoung tam olarak neler döndüğünü anlamasada, Jiwoo onu kolundan tutup sürüklediğinde karşı çıkmamıştı.
Tekrar koridora geldiklerinde Jiwoo'ya dönmüştü, "Neden bütün suçu üstüne aldın Jiwoo? Beraber konuşmaya gelmiştik."
"Çünkü benim yüzümden geç kaldık unnie, şimdi bunları konuşmasak ve odama gidip biraz başlasak olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cam girl, chuuves ✓
Fiksi PenggemarKim Jiwoo'nun kendini rezil etmesi için sadece tek bir tık yeterliydi. Tek bir tık.