Bölüm 2

45 8 5
                                    

Çıkış zili duyduğumda, sırt çantamı takmış ve oturduğum sıradan kalkıp diğer herkes gibi sınıftan ayrılmıştım. Bir yandan çıkış kapısına ilerlerken diğer yandan Emir'in numarasını tuşlamıştım. "Nerdesin, güzelim?" diyerek konuşmayı başlatırken Emir, "Kapının önünde bekleyeceğim seni," diyerek yanıtlamıştım sorusunu. Telefonu kapadıktan sonra çıkış kapısının önünde durup kapıya yaslandım ve onu beklemeye başladım her zaman yaptığım gibi. Eve beraber yürürdük hep çünkü aynı binada yaşıyorduk.
Ben orda öylece tek başıma onu beklerken, Deniz'in buraya yaklaştığını görmemle yaslandığım kapıdan biraz uzaklaştım ve büyülenmişçesine ona bakmaya başladım. Fakat bakmıyordu o bana..Umursamaz bir tavırla yürüyordu. Bakışlarımı yanındaki kıza çevirdiğimde, içimde hissettiğim kıskançlığı bastıramamış ve gözlerimin nemlendiğini hissetmiştim. Bu o sarışın kızdı. Hani şu Deniz'e tabiri caizse yiyecekmiş gibi bakan çakma sarışından bahsediyorum.
"Gidelim, çakma polyanna." Duyduğum sesle bakışlarımı Deniz'lerden almış ve Emir'e çevirmiştim. Baktığım tarafa baktığında yüzünün düştüğünü farketmiştim. Anlam verememiş fakat çok da üzerinde durmamıştım. "Gidelimm," deyip koluna girdim ve oturduğumuz binaya yürümeye başladık. Bina zaten okula çok yakın olduğundan yürüyerek gidip geliyorduk. O, her zaman yaptığı gibi kulaklığını çıkardı. Birini benim kulağıma takarken diğerini kendi kulağına takmış ve telefonundan Pinhani'nin sevmekten usanmam isimli şarkısını açmıştı. Gülümsedim. Onun da gülümsediğini gayet iyi biliyordum.
Binaya vardığımızda beraber asansöre bindik. Benim evim 2. onunkisi ise 4. kattaydı. "Şu sarışın kız Deniz zübbesinin sevgilisi mi?" Emir'in sorusu göz devirmeme sebep olurken ona döndüm. "Bilmiyorum ama umarım değillerdir," dedim. Başını onaylamaz bir şekilde iki yana salladı bu sırada kısık sesle "omorom doğollordor" diye beni taklit ettiğini duymuştum. "Emir ya.." diye mırıldanıp kıkırdarken çoktan benim evimin olduğu katta durmuştuk. Emir'le birbirimize iyi akşamlar diledikten sonra asansörden indim ve evime girdim.
"Kızım, geldin mi?" Eve girer girmez annemin yönelttiği soruyu duymuş ve "eveet" diyerek yanıtlamıştım. Annem, elini üzerindeki mutfak önlüğüne silerken yanıma gelmişti. Montomu ve çantamı koridordaki dolaba yerleştirdikten sonra anneme sarılmıştım her zaman yaptığım gibi. İyi geliyordu, çok fazla iyi. "Günün nasıl geçti?" dediğinde, aşık olduğum çocuğun afet gibi bir kız arkadaşı olduğunu öğrenmem dışında her şey sıradandı ! diye haykırmak istesem de kendimi tuttum ve "iyiydi" deyip kestirip attım. Neyseki annem de çok fazla üzerimde durmadan mutfaktaki işine geri dönmüştü.
Odama çıkıp üzerime rahat bir şeyler giyindikten sonra yemek yemek üzere mutfağa inmiştim.
"Bir sorun yok, değil mi kızım?"annemin sorusuyla dalgın bakılarımı önümde duran hiç yenmemiş yemeklerden alıp anneme çevirdim. "Sevgi rahat bırak kızı, iyiyim diyorsa iyidir," diye babam da konuşmaya dahil oldu. Ona teşekkür edercesine baktığımda gülümseyip göz kırptı. "İyiyim anne, gerçekten." dedikten sonra hemen kalktım yerimden ve bir şey söylemesine fırsat vermeden odama çıktım. Fakat annemin bu akşam beni rahat bırakmayacağını gayet iyi biliyordum.
Çalışma masama geçip bir süre, uzun bir süre ders çalıştıktan sonra geriye yaslanıp esnedim. Normalde sık sık ders çalışan biri değildim ama kafa dağıtmam gerekiyordu. Açıkcası o çakma sarışının Deniz'in koluna nasıl girdiğini, ona nasıl gülümseyerek baktığını düşünmek yerine matematik problemi çözmek daha mantıklı gelmişti.
Bildirim sesiyle yaslandığım yerde doğruldum. Telefonu elime alırken mesajın Emir'den geldiğini gayet iyi biliyordum. Neden mi? Çünkü benim ondan başka arkadaşım yoktu.
Emiiir; N'apıyorsun çakma polyanna?
Okyanus; Ders çalışıyordum, sen?
Emiiir; sen ve ders çalışmak? wtf
Okyanus: valla bende inanamıyorum kendime.
Emiiir: Hahahah, iyiymiş.
"Kızım, konuşalım mı biraz?" Annemin sesiyle telefonun ekranını kapamış ve masama bırakmıştım. "Tabii, anneciğim," diyerek yanıtladığımda sorusunu yatağıma oturmuştu. Çalışma masamın sandalyesinden kalkıp yanına oturdum. "Bir sorun var, değil mi?" Hafif gülümsedim. Yok desem de inanmazdı, biliyordum. "Bana bak kız, yoksa senin sevdiğin biri mi var?" dediğinda kahkaha attım. Bu kadın müneccin falan olmalıydı. "Hayır, yok" diyerek yalan söylediğimde güldü. Tamam Okyanus, kaçışın yok kızım. Anlamış işte! "Kim o çocuk?" diye sorduğunda neyden bahsettiğini gayet iyi bilsem de yılların taktiği olan salağa yatma taktiğina başvurarak "hangi çocuk?" dedim. Annem sanki bunu da anlamış gibi sırıtırken salak salak ona bakıyordum. "Tamam, seni bunaltmayacağım ama," diye lafa başladığında rahatlayarak derin bir nefes vermiştim. Annem bir sır veriyormuş gibi kulağıma eğildi ve "o çocuk kim bilmiyorum ama eğer kaderinse mutlaka beraber olacaksınız." diyerek sözünü tamamladı ve göz kırpıp odamdan çıktı. Yatağa uzandım ve tavanı izlemeye başladım. Kadersimse zaten beraber olacaktık...Peki kaderim miydi Deniz? Bunu bilmiyordum işte. Hayat, karşıma çıkardıysa ve sevmemi sağladıysa kaderim olmalıydı, değil mi? Ya bana hayatımın en güzel anlarını yaşatacak ya da en kötü anlarını yaşatacaktı. Çünkü kader bir şekilde onu hayatıma ve kalbime sokmuştu. Bunun bir nedenin olmalıydı. Olmak zorundaydı.

Tutsak kalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin