yıllar geçti, izi geçmiyor : veda

469 35 40
                                    

Sevgili Hermione Granger için,

Seni son kez gördüğüm gecenin ardından yıllar geçti. Ertesi gün seni aramak için can attığım ama yapamadığım gecenin ardından tam olarak on yıl, beş ay, üç gün geçti Hermione. Gittiğini öğreneli, kasabayı terk edip, beni senden mahrum bıraktığını öğreneli de yaklaşık bu kadar oluyor herhalde.

Onu saymadım. İnsan ruhunun kurşuna dizildiği günden ne kadar zaman geçtiğini saymaktan pek hoşlanmıyor.

Yüreğim o günden beri öylesine ızdırap dolu ki; seni birkaç gün önce kasabanın marketinde gördüğümde sanki bütün parçaları tekrar birleşti ve kalbim uzun zaman sonra ilk defa attı. Beni gördüğünde gülümsedin. Öylesine ihtiyatlıydı ki gülümsemen, yaşanmamışlıklarımıza ağlamak istedim. Yapmadığım şeymiş gibi.

Sen gittikten sonra senden bir posta aldım. İçinde tam on tane mektup vardı. Bir de balodan kalma ikimizin yan yana bir fotoğrafı. Her kelimesini ezberledim. Her kelimesini işledim içime.

Bunu biliyorsun. Oturup konuştuk çünkü. İstediğin noktaya ulaşmışsın güzelim. Senin için çok mutluyum. Ben de babamın istediği noktaya ulaştım. Benim için mutlu olduğunu sanmıyorum. Çünkü ben değilim. Senin yanında olmayı dünyalara değişmezdim.

Sorularına bu şekilde cevap vereceğim. Bizi düşünmeden geçirdiğim bir gün bile olmadı Hermione. Ne on sene ve ondan öncesinde farklıydı, ne de şimdi. Hayalinle uyumadığım tek bir gece bile olmadı. Seninle konuşmaktan vazgeçmemin sebebi bunu düşünmüş olmam değildi. Bunu düşünmemek için çabaladım hatta seninle konuşmamak için. Yaptım, çünkü zorundaydım.

Harry ve Ron'u bizim hakkımızda konuşurken duymuştum. Senin hislerini ilk bu şekilde anladım ve beni sevdiğini fark ettiğimde deliye döndüm. İnsanlara gülümsemeye başlamamın nedeni de buydu zaten.

Sen ve ben.
Yan yana.
Birbirimizi severken.
Ben kokunu içime çekerken.
Sana sarılırken.
Seni öperken.
Sana seni sevdiğimi fısıldarken.
Sen bana beni sevdiğini söylerken.
-Ki Tanrı biliyor ya bunun için canımı bile verirdim.-
Sen gülüşünle içimi ısıtırken.
Biz mutluyken.
Hayali bile beni dünyanın en neşeli insanına çevirebiliyordu.

Ama söz konusu annemdi Hermione. Söz konusu ailemdi. Ben sadece yapmak zorunda olduklarımı yaptım. Sen hep seni küçük gördüğümü düşündün. Seni istemediğimi, bahaneler ürettiğimi. Sen benim gözümde dünyanın en değerli varlığıydın.

Seni ilk defa beş yaşımda sevdim,
Seni on sekizimde kaybettim.

Dağınık saçların, güzel gözlerin, asla yeterince içime çekemediğim kokun, ışıltılı gülümsemen. Seninle konuşabilmek bile benim için Tanrı tarafından bahşedilmiş bir hediyeydi. Babam bunu duyana kadar her şey güzel ilerliyordu aslında. Belki de haklıydın. Umut zehirliydi. Her şeyi kötü bir sona doğru itiyordu.

Ben kaybettim Hermione. Her şeyin güzel olacağına inandığım gün, sana her şeyi anlatacağım gün kaybettim ben. Aptalın tekiyim. Kendimin önüne başkalarını koyduğum için. Aptal aile kurallarına uymak zorunda olduğum için. Babamın tehditlerine kandığım için.

Umarım bir gün beni gerçekten affedebilirsin.

Ama... Bilmiyorum. Sihirin var olduğu bir dünyada bile biz muhtemelen imkânsız olurduk.

Yıllar geçti, izin geçmiyor.

En derin sevgilerimle,
Draco Malfoy.

En derin sevgilerimle,Draco Malfoy

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
the dark you hate: dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin