Odada kimsenin olmamasını fırsat bilerek yanına yaklaştım. Çömelip yüzüne yaklaştım.
Yüzündeki her ayrıntıyı izliyordum. Saçlarının kırıklarını dahi aklıma kazıyordum. Yerinden kımıldayınca silkelenip kendime geldim.
"Sehun.. Saat kaç haberin var mı? Kalk hadi dışarıya çıkalım."
Bişeyler mırıldanıp durdu. En sonunda kolundan tutup oturur vaziyete getirdim. Hala gözleri kapalıydı.
"Hadi yaah"
*
18 dakikalık mücadeleden sonra sonunda uyandırmayı başarabilmiş ve onu dışarıya sürüklemiştim. Bişeyler yedikten sonra Bubble Tea alıp şirkete doğru yol almıştık.
Kris'i çıkarken görmüştüm. Gergindi. Bunun sorunu ne? Kafama fazla takmadım. Ama içimde beni huzursuz eden birşeyler vardı. Dile getiremiyordum..
Sehun ile şirkete girip Super Junior sunbae'lerimle takılmıştık. Onlar gerçekten gözümde harikalar. Çok yol kat etmişlerdi. Arkalarında 2 üyeyi bıraktıklarını hatırladıkça garip hissetsemde onlardan öğreneceğim çok şey olduğu kesin.
15 Mayıs 2014
23:16
Sevdikleriniz ile geçirdiğiniz zaman hızlıca geçer. Beraber olduğunuzda hissettiğiniz huzur tarif edilemeyecek boyuta gelir. Durmadan gülüşür, eğlenirsiniz. Size bakıp imrenenler çoktur. Fark edemeseniz de sizi kıskananlar vardır.
Ama..
Birgün gelir ve siz göremeden sevdikleriniz elinizden kayıp gider. Elinizden gelen her yolu denersiniz. Çabalarsınız. Bir fayda etmediğini görünce düş kırıklığı ile çökersiniz.
"Buraya kadar mıydı?"
Sonsuza kadar süreceğini söylemiştik. Belki ölene kadar belkide öldükten sonraki hayatımızda da devam edecekti birlikteliğimiz. Olmadı..
*
15 Mayıs 2014.
Hayatımın en garip günlerinden biri. Havaalanından 11 kişi olarak dönmüştük ve Kris'in sonradan gelmesini beklerken hiç gelmeyeceğini öğrenmiştik.
Dava açmıştı şirketimize. Saatini bile aklımdan çıkaramıyordum. Akşam 4:30 civarlarında öğrenmiştim.
Her üyede bir sessizlik vardı. Tao ise kendinde değildi.
Promosyonların ortasında dinlenmek için çıkıp gitmek ve bir daha geri dönmemek..
Hayır!
Yanlış düşünüyor olabilirim.
Belki ailesi ile ilgili bir mevzu vardı ve o yüzden aramalarımıza cevap vermiyordu.
Belki bize bile hiç bahsetmediği babası hakkında birşey olmuş ve temelli olarak Çin'de kalması gerekiyordu.
Belki de kalp rahatsızlığı şiddetlenmişti. Evet. Herkesden gizlemeye çalıştığı bir kalp rahatsızlıği vardı.
Her olasılık beynimde dönüp dururken Tao'nun ağladığını farkedememiştim. Yanına geçip ona sarıldım. Tanrı'ya şükür yurttaydık. Kötü hissetmemesini söyledim.
Ah.. Kimi kandırıyordum ben öyle?
O memleketini özlemiş, şirketin baskılarına dayanamamış ve gitmişti. Şimdi ise herkes olayın şokundaydı.
Ne yapacaktık?
Fanlarımız?
Promosyonlar?
We are one?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARD
FanfictionAynı müzik grubunda ama dünyanın farklı uçlarındayız. Ne çok uzak, ne de çok yakın.. Beni bu duygudan kurtar. Lütfen..