PERİJVAN
Sabah olmuştu. Güneş ışıkları pencereden odaya doğru süzülüyordu. Müthiş bir sesle uyandım. Yatağımın başlığına tutunarak yerimden kalktım. Yatağın karşısındaki pencereye doğru yürüdum. Bu ses ; pencerenin altında bulunan bahçeden geliyordu. Kuzenim ve evin yardımcısı , bahçede bulunan sandalyeleri düzeltirken düşürmüşlerdi. Hafif tebessüm ederek odadan çıktım ve ahşap merdivenlerden aşağı doğru indim. İndiğim esnada merdivenlerden çıkan gıcırtı beni rahatsız etmişti. Bahçede çalışanlara ne yapmaları gerektiğini anlatan kuzenim, telaşlı ve heyecanlı haliyle bana bakarak ; " Rüzgâr kusura bakma seni uyandırdıysak özür dilerim. Düğün telaşı işte. " Kuzenime bunun bir sorun olmadığını söyledim. Yengemin bizi çağırmasıyla kuzenimi düğüne hazırlamak üzere odasına doğru yürüdük. Yürürken koridorda bulunan halı dikkatimi çekmişti. Saf merinos olan halı, mükemmel işçiliğiyle âdeta göz kamaştırıyordu. Bu halı, küçüklüğümde yaşadığım bir anımı hatırlatmıştı.
Kuzenimin odasına geldiğimizde, yatağın üzerinde bulunan kıyafete doğru ilerledim. Müthiş kumaşı ve lacivert yelesiyle giyinmeye hazırdı. Kuzenime giysinin adının ne olduğunu sorduğumda "Gej" adı verilen yöresel kıyafet olduğunu, damadın gelini almaya gidildiğinde giyindiğini söylemişti.
Yengemin bizi çağırmasıyla kuzenimle beraber odadan çıkmıştık. Koridordan bahçeye doğru giden merdivenlerden dışarı baktığımda ; Siyah asil at bahçenin ortasında duruyordu . Kuzenimle beraber bahçeye gelmiştik ve kuzenim , bahçenin çıkışında duran davulcu ve zurnacıya işaret ederek davul zurna eşliğinde gelini almak üzere bahçede bekleyen misafirler eşliğinde bahçeden çıkmıştık.Ahlat'ın göz kamaştırıcı ağaçlı yolundan yürüyerek gelin evinin önüne doğru yürüyorduk . İki katlı , çevresi erık ağaçlarıyla çevrilmiş beyaz boyalı gelin evinin önündeydik. Bizi karşılayan , gelinin babası Suphi Bey olmuştu. Suphi Bey ak saçlı, esmer tenli, kısa boylu biriydi. Siyah atıyla gelen kuzenimi görünce Suphi Bey, gelini almak üzere evlerinin önündeki ahşap merdivenlerden yukarı doğru çıkıyordu. Ben kuzenim ve atı , bahçenin ortasına doğru yürüdük. Gelin ve Suphi Bey'in gelmesini bekliyorduk. Gelin ve Suphi Bey'i merdivenlerden aşağıya doğru indiklerini görünce davul ve zurna sesleri yükselmeye başlamıştı. Kuzenim, merdivenin önünde bekledi ve Suphi Bey'le gelin kuzenimin yanına geldiler. Kuzenim Suphi Bey'in elini öptükten snra Suphi Bey, kuzenimin kulağına eğilerek ; "Kızım önce Allah'a sonra sana emanettir. " dedi. Kuzenim onaylarcasına başını salladı ve " Kızınız artık benim namusumdur. Gözünüz arkada kalmasın. " dedi. Kuzenim atı getirmek üzere Suphi Bey'in ve gelinin yanından ayrılmıştı. O esnada uzaktan bana bakan birisinin olduğunu farketmiştim. Dikkatlice beni süzüyordu. Beni tanıyor gibiydi. Ama ben kim olduğunu bir türlü hatırlamıyordum. Adam; geniş omuzlu, uzun boylu , kumral tenli ve başında siyah kasketi bulunuyordu. Tam yanına gitmek üzereyken kuzenimin bana seslendiğini duymuştum. Yanına vardığımda atı tutmamı rica etmişti. Kuzenim, gelini ata bildirirken bende atın hıysuzlanmaması için atın başını okşuyordum. Ancak atın başını okşarken aklımdaki soru beynimi kemiriyordu. Siyah kasketli adam neden durmadan bana bakıyordu ? Bu sorunun cevabını mutlaka bulmalıydım.
Kuzenim, gelini ata bindirdiğinde atıyla bahçede yuvarlak oluşturdu ve atı bahçeden çıkardı. Ben ve misafirler ise davul ve zurna eşliğinde ağaçlı yoldan düğünün gerçekleşeceği yere doğru gidiyorduk. Düğün yerine vardığımızda müthiş bir kalabalık bizi karşılamıştı. Düğünün gerçekleşeceği yer , ağaçlarla çevrili etrafında çitler bulunan bir bahçede gerçekleşiyordu. Bahçenin kenarında misafirlerin oturması için sandalyeler ve masalar bırakılmıştı. Bahçenin orta kısmındaki büyük kavak ağacının altında ise gelin ve damadın oturacağı sandalye ve masa bırakılmıştı. Bahçenin iki kısmında bulunan büyük ağaçların arasında aydınlanma için lambalar asılmıştı. Ortama egzotik bir hava katıyordu. Bu esnada gelin ve damat, masalarına geçmişlerdi. Kuzenimin sadıçı ve aynı zamanda yakın dostu Ali, yanıma gelerek ; " Rüzgâr perijvan oynamak ister misin ? " dedi . Bende onaylarcasına başımı salladım. ( Perıjvan: Ahlat yöresine ait halk oyunu . Düğünlerde ve asker gecelerinde oynanılır. ) Halay başına sadıç Ali geçti, ben ve kuzenimin arkadaşları Ali'nın yanına dizilmiştik. Ali zurnacıya işaret ederek perıjvan oynamaya başladık. Açıkçası oynamakta bir hayli zorlamıştım. Uzun zamandır perıjvan oynamamıştım.
Ali'yle biraz perıjvan oynadıktan sonra bahçenin kenarında bulunan sandalyede oturdum. Ali ve arkadaşları oynamaya devam ediyorlardı. Onları izlerken bahçenin diğer tarafında oturan kişiyi fark ettim. Gelin evinin önünde gördüğüm siyah kasketli adamın ta kendisiydi. Gelin evinin önünde olduğu gibi yeniden bana baktığını fark ettim. Bu sefer beynimi kemiren soruyu sormak üzere adamın yanına gitmeye karar verdim. Ayağa kalktım , üstümü düzelttim, masada oturan misafirlere selam verdim ve siyah kasketli adama doğru yürüdüm. Siyah kasketli adamın yanına varmıştım. Selam vererek yanına oturmak için izin istedim. Gözlerime bakıyordu. Baktığında gözlerinden beni tanıdığını fark ettim. Gözleri bir şeyleri gizler gibiydi. Yanına oturduğumda siyah kasketli adama bakarak ; "Düğün güzel gidiyor değil mi ? Damadın tanıdığı olmalısınız. " Gün boyunca beynimi kemiren soruyu sorma ya cesaret edememiştim. Bir şekilde bu soruyu soracaktım.
Siyah kasketli adam bana bakarak : " Evet çok güzel gidiyor, Ben damadın tanıdığıyım. seni de bir nevi tanıyorum." Adamın bu cevabına şaşırmıştım. Beni tanıdığı artık kesindi. Bende hemen nasıl tanıdığını sordum. Kasketli adam hafif gülümsemişti. Gülümsemesinin ardından konuşmasına devam edıyordu : " Ben babanın yakın dostuyum. Adım da Tahsin. Buraya damadın davetiyle geldim. " Tahsin Bey'in cevabından sonra merakıma yenik düşerek sorumu sordum : " Memnun oldum Tahsin Bey . Benim adım da Rüzgar. Gelin evinde durmadan bana bakıyordunuz. Rica etsem nedenini sorabilir miyim ? " Tahsin Bey biraz düşündü ve bana bakarak ; " Evet. Sana bakıyordum. Çünkü seni görünce baban aklıma geldi. Ona o kadar çok benziyorsun ki. Bakışın ve gülüsün annenin ki gibi. " Tahsin Bey'in bu lafından snra duraksamıştım. Ancak ben kendisini annemin yanında hiç görmemiştim. Biraz düşündükten sonra Tahsin Bey'e dönerek ; " Tahsin Bey sorun olmazsa sizden bir isteğim olacak . Bu istegimi gerçekleştirebilir misiniz ?" Tahsin Bey onaylarcasına başını salladı ve merakla soru sormamı bekliyordu. Bende Tahsin Bey'e dönerek ;" Tahsin Bey, annemın ve babamın hikayesini çoğu kez duydum . Ancak bu hikayeyi birde sizin ağzınızdan dinlemek isterim. Umarım bu istegimi geri çevirmezsınız." Tahsin Bey hafif ağlamaklı olmuştu ve paltosundan çıkardığı mendiliyle gözlerini sildi ve bana bakarak ; " Tabiki de anlatırım. " demişti. Hafif tebessüm ederek teşekkür ettim ve hikayeyi dinlemek için Tahsin Bey'e merakla bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGÂR ( BAGER )
Roman d'amourİmkânsızın imkânsızı doğurduğu bir hikaye... Her şeyi biliyordum aslında. Ama tekrar tekrar duymak istiyordum yaşananları . O tutkulu imkansız aşkı.