BİZ SEVGİLİMLE AŞ- (k) TIK

4 4 0
                                    


"Her sabah, kuşların şakımasıyla okunan o şarkı, Ezan.

Hiç, sordun mu kendine? Türkçe de ne söylendiğini. Manasını bile merak etmene izin vermediler, sende hiç merak etmedin belki. Ama Müslüman'sın..? ".

Peki ya "kendine ve tanrıya" ne kadar yakınsın?

Tamam lan! Anladık. Sus!

Öyleyse, artık, "Tamamlan".

Sorgula.

Ve

Uyan!

"Geceleri kapatıyorum gözlerimi uykuya, parlayan bir yıldız oluyorum böylece rüyalara ve sonra gündüz düşlerime "uyanıyorum", her sabah!"

Yıkım ve Yaratım/ Çarpışma, Aşk.

Biz sevgilimle ikimiz, birbirimiz için önemliyiz. Birbirimiz için savaş verdik, veriyoruz. Birbirimizi tanımak için çabaladık. "O", anlatmaya çalıştı her defasında, bense onu duymak için deli oldum.

Ne zaman birimizden biri ölecek olsa, o, yaşadı. Ne zaman ölsem, yaşama döndüm. Ne zaman yaşama dönsem, "o" yaşamın tam da kendisi oldu.

Ne zaman birimizden biri sussa, diğeri konuştu. Ne zaman birimiz, ölse, üzülse, kırılsa, incinse, aslında yalnızca tek bir kalp öldü, üzüldü, kırıldı ve de incindi. Öleni ölüm, öneminden ayırdı ve ben hep yaşadım. Kalp, yollarımı açtı yaşamda ve de sevgilime giden serüvende.

Sevgilim, ben ne zaman kaybolsam, beni aradı ve buldu. Ne zaman kaybolsa, ben onu buldum.

Ne güzeldir değil mi kalp, sarılınca karşındakine, denk düşer karşındakinin kalbiyle, kalbin. İki kişi olur 1 kişi. Gerçek aşk ta, iki kişi yoktur zaten, yalnız, bir kişi.

Halbuki neredeyse, sahip olduğun diğer her şeyden iki tane vardır. İki kol, iki el, iki bacak, iki ayak, iki göz, fakat tek söz ve tek kalp.

Ve sevgilim anlaşılmayı diledi, ben onu anlamayı, bulunmayı istedi ve onu aradım. Sevgilim, dünü ve yarınlarımı istedi benden, verdim.

Şimdi elimde, şimdi kaldı. O, ben ve Şimdi.

Sonsuz.

Evet evet, şimdi de sonsuz..

Sevgilim, yıkım yaratım ve çarpışma, sevgilim zarif, narin, bereketli.

Sevgilim, güçlü, köklü ve adaletli.

Sevgilim anne ve de baba.

Sevgim, ölüm- kalım.

Aşk'ı, darmadağın ettiyse de aşk, aşkın neşesiyle de uzandık göklere.

Sonra, o, her yerde ve herkesle diye kalp kıramaz oldum aslında ve bir de başka aşk'a kapılamaz.

Sevgilimin mekanı, gönüllerdi.

Sevgilim beni bekledi;
Kendime güzel davranmamı bekledi.

Başkalarına güzel davranmamı.

Her koşul ve şartta sevdiği olmamı bekledi, her koşul ve şartta sevgili kaldım bende zaten.

Yani, her koşul ve şartta herkesi ve her şeyi sevdim.

Koşulsuz sevginin doğumu değildim belki ama ölümü de olamazdım.

Savaşçısıydım aşkının.

Yine de sevgilim, yalnızca gülümsememi bekledi benden ve nihayet gülümsedim.

Sevgilim, en mükemmel sofralarda yerimi hazırladı.

Ve sevgilim, en kadim bilgilerle, en usta annenin ve en usta babanın nizami sevgisinde, gizli hazinesi bilgisiyle yıkadı, kuytu köhne kalmış zihnimi, yemyeşil ve çiçeklerle donatılmış bahçelerinde dolaştım.

Bilinçlendim, olduğu kadar. Ne derler bilirsiniz, olmadığı kader.

Biz sevgilimle, birbirimize baktık.

Hastalıkta ve de sağlıkta.

Biz sevgilimle, sevdik.

Biz sevgilimle, ormanlarda çırılçıplak dolaştık, sonra gizli cennet koylarda çırılçıplak denize girdik defalarca.

Biz sevgilimle, ihtiyacı olan herkesin yanında durduk, yanında olduk.

Elimizde ne varsa verdik, verdiklerimiz ve verecek olduklarımız hiç anlaşılmadan, usulca sessiz bir zerafet ile.

Biz sevgilimle, çok düşünmedik, çok düşledik ama yine de az düşünüp, çok sevdik.

Biz sevgilimle, hayvanları anladık, hayvanlar bizi anladı. Onlarla konuştuk, onlara baktık ve değer verdik. Biz sevgilimle, önümüzde eğilen her köpeği yerden kaldırıp, önünde kendimiz eğildik ve gözlerinin tam içine bakıp, kulaklarına, mutlaka şu gizli sözleri fısıldadık;

Lütfen yerden kalk;

" ASLA, İNSANLAR ÖNÜNDE EĞİLME, BIRAK TA, BEN SENİN TESLİMİYET DOLU SEVGİN ÖNÜNDE EĞİLEYİM, SENDEN ONLAR ADINA ÖZÜR DİLERİM".

Yani biz sevgilimle, eğildikte, büküldükte.

Onur duyduk.

Biz sevgilimle, çok sıcak günlerde bezen, onun kendi güneşine bile sövdük, benimle sövdü benim onunla sevdiğim gibi, koşulsuz.

Biz sevgilimle, "gerçekten yaşamayı" başardık, sözü sözdü.

Biz sevgilimle hastalandık, şifalandık.

Düştük ve kalktık.

Güldük ve de ağladık.

Biz sevgilimle kendimize, tutamadığımız sözler de verdik, kavga da ettik yeri geldi. Sonra da masumiyetimize bağışladık kendimizi, sözcükler ve sözler bile aramızdan çekildi böylece.

Biz sevgilimle, sadece güvendik.

Sonra, dönülmez yeminlerden de döndük, girilmez yerlere de girdik. Çıkmaz sokaklara da saptık.

Sonra da aştık.

Çünkü biz Aşk'tık.

Ve sustuk..

Eylül..

Senin kafandaki Eylül kim peki?

Yargılarınızla yarattığınız bir Eylül daha mı?

Ölesiye aşk duyup nefrete dönüşen hallerinizle, lüzumsuz hayranlığınızla yok etmeye kalkıştığınız..?

Hayır teşekkürler, yargıların şehrinden çıkalı çok oldu bayım/hanımefendi ve siz beni olmadığım şey kadar az görebildiniz diye, olmadığım her şey sandınız. Zerafetimden ve güzelliğimden susmayı seçtiğim her an beni güçsüz ve sizi incitmek için yeltenmediğim her savaşınızda beni korkak saydınız.

Halbuki sığ sezgi ve zihinlerinizin çok ötesinde bir güce sahip, eşsiz bir aşkın ortağıyım.

Kendimi müdafaa edecek değilim, kendimi size açacak veya anlatacak hiç değilim, çünkü anlamayacaksınız. Sevdim diye de kelepçelenemem ben, ben hürüm, ben özgürüm, cesurum. Siz sevdiniz diye yanınızda kalamam sonsuza dek, yanınızda kalmadığım içinse bana düşman olamazsınız.

Beni, ben sandığınız basit şeylerle değiştiremezsiniz siz, hemen uzaklaşırım çıplak ayaklarımla sizden, giyinik sık ağaçlı, vahşi doğası olan ormanlara, vahşi yaşamın içinde rüzgarın sesini dinler Tanrı ana/babamla buluşurum.

Beni bulamazsınız siz, aşkımın en derin yerinde, en gitmem sandığınız ve sandığım an da gidebilirim çünkü. Kendimi anlatmak yerine susmayı sevdim ben sevgilim, susmayı seçtim, yaşam yaşansın diye sevgilim, her şeyi sevdim aslında.

VE sonra,

Zamanla susmayı da aştık, çünkü biz aşktık..

O ' ANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin