6

595 42 55
                                    

21.03.2023 《Lee Taeyong'un Malikanesi》

Xiaojun Terasın en köşesine çektiği pufa oturmuş bu sabah gittiği kafede olanları düşünüyordu. Yani salaklığını ve Hendery'i ne kadar kırdığını. "BENİ SEVİYORSAN BAŞKALARI İLE NEDEN BU KADAR YAKINSIN?!" Diye bağırmıştı ona. Hendery'nin gözlerinde gördüğü hayal kırıklığını hâlâ hatırlıyordu. "Sen benim sevgime karşılık vemeyi bırak sevgimi kabul etmiyorsun bile. Ayrıca sırf seni sevdiğim için neden arkadaşlarımdan uzak durayım? Sen benim sevdiğim kişisin onlar ise arkadaşlarım! Ama..." Derin bir nefes almıştı. Ağlayacağını düşünüyordu Xiaojun. O an Hendery'e sarılsa onun kendi omuzlarında ağlayacağını düşünüyordu. "Ama.. sen ne anlarsın ki bundan?! Sen sadece kendini düşünen bencil birisin! Beni iyi dinle Xiao Dejun!" Xiaojun onun giderek yükselen sesinden ve kendisine yaklaşmasından korkmuştu. Ama yinede yerinde durmuştu. Ağlıyordu. Hendery onun iğrenç davranışı yüzünden gözyaşları döküyordu. Xiaojun oracıkta kafasına sıkmak istemişti. İğrenç biriyim. Hendery yaklaşmış gözlerinedeki hayal kırıklığına daha fazlasını ekleyerek kendisine bakmıştı. "Seni seviyorum ama senin kölen değilim." Sesi kısık çıkmıştı. "Hem sen kim oluyorsun? Neyim olarak hayatıma karışıyorsun?! Açıklasana! Tek yaptığı duygularımı küçük görüp beni kıran birisin sen! Sırf geçmişinde olmuş bir şey yüzünden bana böyle davranamazsın! İzin verseydin eğer yaralarını sarabilirdim belki de. Ama vermedin." İçinden sadece susmasını söylemişti. Çünkü bütün gerçekleri yüzüne vuruyordu. Ve Xiaojun bunu istemiyordu. Ama Hendery susmamış ve en ağırını söyleyip gitmişti. "Seni sevmek çok acıtıyor. Keşke diyorum bazen, keşke sevgimi kabul edecek birini sevseydim en azından. Ama sen tek bir gülümsemenle bu düşünceyi aklımdan siliyorsun ve ben kolayca mutlu oluyorum. Senden istediğim tek bir şey var... Bana şans vermen. Ama sen korkaksın, Xiaojun." Xiaojun Hendery'nin bu dediğini hatırladığında gözlerinde birikmiş yaşlar akmaya başladı. Hâlâ gözlerinden yaşlar akarken ellerini saçlarına daldırıp çekiştirdi. "İĞRENÇ BİRİYİM! KORKAĞIN TEKİYİM!" Saçlarını çekiştirmeye devam ederken başını geriye attı. "Özür dilerim. Bu kadara iğrenç biri olduğum için özür dilerim. Korkak biri olduğum için özür dilerim." Saçlarındaki ellerini serbest bırakıp düşmelerine izin verdi. "Eğer sen o düşüncenden vazgeçeceksen sürekli gülümserim. Mutlu olacaksan sürekli gülümserim. Ama üzgünüm Hendery... seninde dediğin gibi ben korkağın tekiyim."

♧♧♧

22.03.2023 《Seo Yongho'nun Malikanesi》

"Her şey hazır, değil mi Kun?" Johnny çalışma odasındaki masasında stresle oturmuş Kun'un her şeyi tam yaptığından emin olmak için aynı şeyi tekrar ve tekrar sorup duruyordu. Kun sıkılmış bir şekilde gözlerini devirdi. "Evet her şey hazır, sabahtan beri otuzuncuya soruyorsun." Johnny kafasını salladı. "Özür dilerim ama Jaemin yarışlara pek çıkmıyor ve bende her şeyin kusursuz olmasını istiyorum." Kun gülümsedi. "Seni anlıyorum hyung. Ama bu kadar endişelenmek iyi değil." Kapı çaldığında Kun ayaklanmak için hazırlanmıştı. "Gir." Johnny'nin sesiyle kapı hafifçe aralanmış ve Taeil kafasını içeri uzatmıştı. "Rahatsız etmiyorum, değil mi? Gelebilir miyim?" Kun Johnny'e baktı ama Johnny çoktan gülümseyerek Taeil'e gelmesi için eliyle boş deri koltuğu göstermişti. "E ben gidiyorum o zaman." Kun ayaklandığında yanından geçen Taeil'le birbirlerine gülümsemişlerdi. "Kun, lütfen her şeyi bir kere daha kontrol et olur mu?" Kun kapıdan dışarı çıkarken onayladı. "Peki peki~ endişelenmeyin~" Sonra kapıyı kapatmış ve uzaklaşmıştı. Johnny kapınının kapanmasıyla Taeil'e döndü. Taeil elini masanın üzerinden Johnny'e uzatmış tutmasını bekliyordu. "Bu da ne? Elini mi tutmamı istiyorsun?" Johnny gülürek Taeil'in elini tuttu. "Bebekmişim gibi davranma." Johnny baş parmağıyla Taeil'in elinin üzerine daireler çiziyor veya parmaklarıyla oynuyordu. "Peki hayatım. Eee niye geldin?" Taeil kaşlarını çattı. "Bir sebep mi olması gerekiyordu?" Johnny telaşla kafasını iki yana salladı. "Hayır, şeyden dolayı dedim... ne bileyim işte. Yarın yarış günü ya.. belki bir sorun vardır diye sordum." Taeil kıkırdadı. Johnny'nin başkalarına karşı sert tavırları olabilirdi. Ama kesinlikle Taeil'e sert davranamazdı. Ve Taeil bunu seviyordu. "Burdaki tek sorun senin aşırı endişen." Hâlâ Johnny'le elleri birleşikken kalktı ve masanın etrafından dolaşıp Johnny'nin sağ dizine oturdu. Johnny'de sağ koluyla Taeil'in belini sarıp desteklemişti onu. "Sen bu kadar endişelenip her şeyin kusursuz olması için gece gündüz bu odada duruyorsun ve planları tekrar tekrar gözden geçiriyorsun ama bizde senin için endişeleniyoruz Yongho." Johnny Taeil'in elini sıktı. "Özür dilerim." Taeil Johnny'nin yanağına bir öpücük kondurdu. "Özür dileme Yongho." Dudaklarını onun dudaklarına bastırdı çok kısa bir süre. Geri çekildiğinde alınlarını birleştirdi. "Bütün yükü üzerine almaman konusunda defalarca konuşmuştuk." Johnny gözlerini kapattı. "Biliyorum. Ama siz zaten yoğun oluyorsunuz. Bir de bunlarla uğraşmanızı istemiyorum." Taeil, Johnny'nin omuzlarında olan ellerini yanaklarına çıkardı. "Yongho. Gözlerini aç." Johnny gözlerini açıp Taeil'in gözlerine sabitledi. Taeil Johnny'e büyük bir gülümseme verdi. "Hadi temiz hava alalım hayatım."

♧♧♧

《Lee Taeyong'un malikanesi》

Jungwoo ikinci kattaki koridorda büyük camların önlerinden geçerek odasına -daha doğrusu Yukhei'yle birlikte kaldıkları odaya yürürken -yine- Yukhei'nin ona verdiği sözü nasıl öyle kolay bir şekilde bozduğunu düşünüyordu. "Woo!" Arkasından ona seslenilmesiyle durdu Jungwoo. Arkasını döndüğünde Yukhei'nin önünde ellerini dizlerine koymuş derin nefesler aldığını görmüştü. "Ne var Yukhei?" Sesi sert çıkmıştı. Yukhei doğrulup üzgünce Jungwoo'ya baktı. "Hâlâ bana kızgın mısın? Üzerinden bir hafta veya daha fazla bir süre geçti Woo." Jungwoo kaşlarını çattı. "Bana verdiğin sözü o kadar kolay bozmanı nasıl affedeyim Yukhei?! Bana bir daha kimseyi kışkırtmayacağına dair söz vermiştin! O sözü bozdun! Senin bu davranışın o ikisinin ilişkisine zarar verebilirdi!" Yukhei, Jungwoo gitmek için arkasını döndüğünde onun elini tuttu. "Başkalarının ilişkileri hakkında niye endişeleniyorsun ki?" Jungwoo başını eğdi dolu gözlerini göstermemek için. Ama konuşurken ki titreyen sesini gizleyememişti. "Aptalsın Yukhei. Bize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkasına yapmayacağız demedim mi ben sana? Sen de kabul edip söz vermedin mi?" Akan gözyaşlarını silmişti dudaklarından bir hıçkırık kaçarken. "Hem.. ya yarıştaki kazada senin kızdırdığın Yangyang yüzünden Yuta'ya bir şey olsaydı? Neyseki sadece arabasındaki birkaç çizikle kurtuldu. Başkalarının yaralanmasına sebep olacaktın. Hemde bu kişi takım arkadaşımızdı Yukhei." Yukhei Jungwoo'yu kendine çekip kollarını beline sardı sıkıca. "Özür dilerim Woo. Ben.. bir daha sorun çıkarmayacağım." Jungwoo Yukhei'nin belindeki kollarını çekip onu kendinden uzaklaştırdı. Yukhei ona şaşkınca bakarken kafasını iki yana salladı. "Hayır Yukhei. Bu kadar kolay değil. Kanıtlamalısın." Jungwoo koşarak uzaklaştığında, Haechan'ın odasına gitmişti. Yukhei'yle bir süre aynı odada bulunmak istemiyordu. O akşam Yukhei kendini Jungwoo'ya affettireceğine ve bir daha onun kendi yüzünden ağlamasına izin vermeyeceğine dair yemin etti.

♧♧♧

23.03.2023 《Yarışın yapılacağı pist alını》

Taeyong pist alanının kenarında durmuş parkura bakıyordu. Oldukça fazla viraj var ve bu Jeno gibi hız manyağı biri için iyi değil. Zorlanacak. Ama Yuta'nın uzmanlık alanı. Yüzünü kaplayan sırıtmasına engel olmadı. "Ne o? Hile yapmak için pisti mi inceliyorsun?" Adım sesleri hemen arkasında durmuş konuşurken ki kulağına üflediği nefesi titremesine sebep olmuştu. Ama Taeyong arkasını dönmedi. Hâlâ pisti dolaşıyordu bakışları. "Beni kendin gibi zannetmen komik. Burdaki tek hilebaz sensin Ten." Ten kulağına hafifçe dudaklarını sürttü ve kıkırdadı. "Üzüyorsun ama beni. Hem kumarda yakalanmadığın sürece hile yapmış sayılmazsın Taeyong. Bunu bilmiyor musun?" Taeyong Ten'in dudaklarını kulağında hissettiği gibi geri çekilip arkasını dönmüştü. "Ne yapıyorsun?! Ben Oyuncağın değilim kendine gel!" Ten sırıtmaya devam etti. "Açıkçası o senin düşüncen. Asla sana gelipte oyuncağım olduğunu söylemedim. Seni kızdırmak hoşuma gidiyor sadece." Taeyong aralarında mavi tutamlarında olduğu siyah saçlarından önüne gelen birkaç teli çekmek için eliyle saçını geriye yatırdı. "Git başkalarını sinirlendir. Ve tuzağına düşerek seninle bir daha iddiaya girip kumar oyunları oynayacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun. O bir kerelikti." Ten yüzündeki sırıtmayı silip gözlerini kıstı. "Hayır. Sen yanılıyorsun Lee Taeyong. Bu işin sonunda ayaklarıma bile kapanacaksın." Bunu dedikten sonra arkasını dönüp gitmişti. Asıl sen her şeyi anlayıp benim ayaklarıma kapanacaksın Ten. Düşünürken o da takımının yanına gitmek için hareketlenmişti.

--
Bu ne şimdi? Neyse okuyan iki kişi var o yüzden umarım birazda olsa hoşunuza gider prdself ve user46370381 💞

Idyllic >YangRen < Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin