3

655 50 16
                                    

19.03.2023
Buraya yani Seo Yongho'nun -bilindik adıyla Johnny- malikanesine gelmelerinin üzerinden bir hafta; Kun'a yardım etmeye başlamalarının üzerinden dört gün; yarışlarla, kurallarla ve rakipleriyle ilgili bilgilendirilmelerinin üzerinden iki gün geçmişti. Bu zaman boyunca Renjun ve Chenle bir kişi hariç bu evdeki herkesle yakınlaşmışlardı. Yakınlaşamadıkları tek kişi ise Liu Yangyang'tı. Gerçi Chenle'yla ufak diyaloglar kursalarda konuşuyorlardı. Renjun ise onunla ilk olarak geldikleri gün bir de bundan üç gün önce gece bahçedeki çiceklerin karşısında çimenlere oturmuş biraz kendilerinden bahsettikleri zaman konuşmuştu. O günden sonra kendisi Yangyang için görünmezdi. Aslında çok umursamaması gerekiyordu ama birazcık canını sıkmıştı bu durum. Neden kendinden uzak durduğunu anlamıyordu. Ne yapmıştı? O akşam bahçede yanına oturduğunda yaptığı tek şey sessizce onun yanında durmaktı, konuşmaya ilk başlayan Yangyang'tı. Niye şimdi böyle yapıyordu? Oysaki Renjun o konuşmalarından sonra yakınlaşabiliceklerini düşünmüştü. Kendisi Chenle dışında ilk defa birisine kendini açmıştı, Chenle'nun bile yanında asla ağlamamıştı ama onun yanında ilk defa ağlamıştı. Anlattıkça gözleri dolmuş, dolmuş ve hepsi gözlerinden taşmıştı. Renjun kendini durdurmaya çalıştığında ise Yangyang ona sarılmış ve "Eğer kendini durdurmaya çalışırsan daha çok ağlarsın. Rahatla biraz. Kendini serbest bırak. Bırak gözyaşların aksın." Demişti. Renjun'de onun dediği gibi gözyaşlarının akmasına izin vermişti. Yangyang'ın omzunda ağlarken düşündüğü tek şey Yangyang'ın onu ne kadar sıkı sardığı ve sıcaklığıydı. Renjun itiraf etmeliydi ki hoşuna gitmişti Yangyang'a sarılmak. Renjun artık ağlamıyorken ve ayrılmış öylece oturuyorlarken Renjun'in ricası üzerine Yangyang kendinden bahsetmişti. Onun hakkında öğrendiği bir sürü şey olmuştu. Ama Renjun için önemli olan iki tane vardı. "Öfkemi kontrol etmekte zorlanabiliyorum. Hatta bazen edemiyorum ve sinir krizleri geçiriyorum. Sakinleşmemin tek yolu sevdiğim bir kokunun o ortamda bulunması yoksa çok zor sakinleşiyorum veya sakinleşemiyorum." Renjun anladığını söyleyip kafasını sallamıştı. "Kokulara karşı bir zaafın mı var?" Yangyang onaylamıştı. "Evet, tam olarak öyle." Yangyang bakışlarını pembe renkli çiçeklerden Renjun'e çevirmiş ve sıcacık bir gülümseme vermişti ona. Renjun o gülümsemeyle dudaklarını birbirine bastırmıştı. Eğer dudaklarını birbirine bastırmasaydı ağlardı, çünkü Liu Yangyang çok güzel gülümsemişti ona. "Bu sinirle nasıl bu takımın as yarışçısı olduğumu merak etmiyor musun?" Renjun bir süreliğine düşünmüştü. Hayır, etmiyordu. Gözlerini her ne kadar kaçırmak ve başka bir yerlere bakmak istesede, gözleri Yangyang'ın gözlerinde kilitli kalmıştı. Renjun yutkunmuş sonrasında kafasını iki yana sallamıştı. "Eğer bu öfkene rağmen as yarışçıysan oldukça yetenekli olmalısın. Yanılıyor muyum?" Yangyang onaylamıştı. "Öyle." Renjun bir iç çekip oturduğu yerde tamamen Yangyang'a doğru dönmüştü. "Çok mütevazisin." Yangyang ufak bir kıkırtı bırakmıştı ortama. "Gerçekleri reddetmem saçma olurdu ama öyle değil mi?" Renjun Yangyang'ın dediğini anlamamıştı çünkü o ara kıkırtısına takılmıştı. Algıları kıkırtısından sonra çalışmayı durdurmuştu. O öylece Yangyang'a dik dik bakarken Yangyang kendi yüzünde parmaklarını dolaştırıyordu. "Yüzümde bir şey mi var?" Renjun kafasını iki yana sallamış ve sağ elini onun sol yanağına koyup hafifçe parmaklarını yanağında dolaştırmıştı. "Hayır sadece.... gülümsediğinde veya kıkırdadığında fazla sevimli ve güzel oluyorsun." Yangyang şaşkınlıkla gözlerini büyütmüştü. Hatta o kadar büyütmüştü ki Renjun gözbebekleri yerinden çıkacak diye düşünmüştü. Sonra Yangyang hiçbir şey söylemeden hızla kalkıp gitmiş ve Renjun'i orda tek bırakmıştı. Renjun acaba o zamanki temasımdan mı iğrendi diye düşündü. Ama eğer benden iğreniyor olsaydı o zaman bana sarılmazdı. Peki neden? Niye beni görmezlikten geliyor? Bu konuyu kesinlikle Yangyang'la konuşmalıyım yoksa düşüncelerimde boğulacağım. Renjun düşüncelere dalmış odasındaki koca pencereden dışarıyı izliyordu ki kapısı tıklatılmıştı. "Kim o?" Renjun kapıya dönerek sordu. "Benim, Chenle! Kun-ge bizi bekliyor hadi! Eğer geç kalırsak bize daha fazla iş verecekmiş!" Renjun Chenle'nun bu dediğiyle kendine rahat kıyafetler çıkarmak için dolabına adımlamıştı. "Sen önden git! Ben de üstümü değişip geliyorum hemen!" Chenle onaylayıp gittiğinde Renjun üzerindeki pijamalardan kurtulup dolaptan çıkardığı tişörtü ve pantolonu üzerine geçirdi. Tam pijamalarını katlayıp dolaba koyacakken kapının açılıp kapanma ve kilitlenme sesini duydu. Ama arkasını döndüğünde görmeyi beklediği şey kesinlikle yüzü morluklar ve kanlarla kaplı Yangyang değildi. Kapıya yaslanmış gülümsemeye çalaşarak kendisine bakıyordu. "Biraz burada kalabilir miyim?" Renjun şaşkınlığından kurtulmak için kafasını hafifçe iki yana salladı. "E-elbette. Yatağa oturabilirsin." Yangyang yatağa doğru ilerlerken Renjun'de elindeki katlanmış pijamaları dolabına koyup ilk yardım setini almak için odasındaki banyoya ilerledi. Tam banyonun kapısını açmıştı ki odasının kapısı kırılırcasını yumruklanmaya başlanmıştı. "YANGYANG ORDAN HEMEN ÇIKARSAN SENİN İÇİN İYİ OLUR! DUYUYOR MUSUN?! HER ŞEYİ ANLATACAKSIN LIU YANGYANG! AÇ ŞU KAPIYI!" Bu Kun'un sesiydi ve sesi fazla öfkeli geliyordu. Dediklerini anlamamıştı ama Yangyang'ın ismini duymuştu. Kun-ge öfkeli bir şekilde Yangyang'ın ismini söylüyor. Sanırım anladım.. "Seni gördü, öyle değil mi?" Renjun Yangyang'a çevirdi meraklı bakışlarını. Yangyang eğik kafasıyla onayladı onu. Renjun Yangyang'ın onaylamasıyla kapıya yönelmişti ama Yangyang onun kapıyı açacağını düşündüğü için hızla yataktan kalkıp Renjun'in bileğini sıkıca kavramıştı. Renjun kapının önünde dikilirlerken omzunun üzerinden ona baktı. "Lütfen kapıyı açma." Renjun Yangyang bu dediğiyle gülümsemişti. "Aradığım fırsat ayağıma kadar gelmişken onu geri tepeceğimi sanmıyorum." Tam Yangyang neyden bahsettiğini soracaktı ki Renjun kafasını kapıya çevirdi. "Ge! Benim Renjun. Şu an Yangyang benimle. Endişelenmene gerek yok. Onunla ilgileneceğim. Lütfen sakinleş olur mu?" Kun Renjun'in sesini duyduğu gibi kapıyı yumruklamayı kesti. "Kapıyı aç Renjun. Onunla konuşmalıyım." Renjun bileğindeki elin daha da sıkılaşmasıyla acıdan yüzünü buruşturdu ama bir şey demedi. Sesinin acıdan titrememesi için derin bir nefes aldı. "Ge, bak söz veriyorum daha sonra her şeyi size anlatması için onu ikna edeceğim ama şimdi olmaz. Lütfen." Bir sessizlik oluştu. Yangyang Kun'un vereceği cevabı beklerlerken nefesini tutmuştu bile. "Pekâlâ. Yinede her şeyi Johnny'e anlatacağım." Sonra uzaklaşan adım seslerini duydular. Yangyang tuttuğu nefesi dışarı verdi. "Teşekkürler." Renjun tamamen Yangyang'a döndü ve boş olan elini Yangyang'ın kendi bileğindeki elinin üstüne koydu. "Sen yatağa geç bende ilk yardım setini alıp geliyorum." Yangyang bileğindeki elini sanki elektrik çarpmış gibi hemen çekip onayladı ve yatağa doğru adımladı. Yangyang'ın bıraktığı bileğini ovaladı Renjun ardından Yangyang'la konuşma fısatı bulmanın sevinciyle kapısı açık kalmış banyoya gitti. Sırıtmaktan kendini alamıyordu. Eline ufak bir havlu alıp ıslattı ve ilk yardım çantasını alıp banyodan çıktı. Artık kaçamazsın Yangyang.

Idyllic >YangRen < Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin