8

599 40 60
                                    

23.03.2023 《Johnny Seo'nun Malikanesi》

  Kun kapıya son bir saattir vurduğundan daha sert vurmaya başladı. "Hadi Yangyang! Sakinleş ve şu kapıyı aç artık!" Renjun endişeyle ne yapacaklarını düşünmeye çalışıyordu. Eve gelene kadar sakindi Yanyang, hatta fazla sakindi. Eve gelince donuk bakışlarını yavaştan öfke bürümüş ve Yangyang hızla odasına girip kapıyı kilitlemişti. Sonrasında ise bağırışlar ve kırılma sesleri duymuşlardı. Sesleri duyar duymaz yukarı koşmuşlardı ama nafileydi. Kapıyı kilitlemişti. Ne kadar kapıyı açmasını söyleselerde sesler kesilmemişti aksine daha da artmıştı ve kapı açılmamıştı. Kun kapıyı çalmaya ve açmasını söylemeye devam ediyordu. Renjun ise dolmuş gözleriyle başka bir yol düşünmeye çalışıyordu. Kun titrek bir nefes alıp kapıya dayadı sırtını. Yavaşça aşağa doğru kayarken gözyaşlarıda akıyordu. Renjun hemen Kun'un yanına çöküp elini destek olmak istercesine omzuna koyup sıktı. "Artık Johnny-ge'ye haber vermemiz gerekmez mi?" Kafasını iki yana salladı Kun. "O zaman asla kapıyı açmaz." Renjun burukça gülümsedi. "Şimdi de pek açıyormuş gibi görünmüyor." O bunu söylerken içerdeki sesler kesilmişti. Kısacık bir sessizlikten sonra kilit sesini duymuşlardı. İkiside heyecanla ayaklandılar ama gördükleri görüntü kesinlikle onları az öncekinden daha çok yıkmıştı. Dağılmış saçları; ellerinde, kollarında, yüzünde çizikler ve kesikler olan bir Yangyang görmeyi ikiside baklemiyorlardı. Renjun odaya baktı. Her yer dağınıktı ve yerde cam parçaları vardı. Aman tanrım. Kun Yangyang'ın bileğinden nazikçe, canını acıtmamaya çalışarak tutup kendine çekti ve sıkıca sarıldı ona. "Aptal. Yürü benim odama gidiyoruz, pansuman yapmamız la-" Kun cümlesini tamamlayamadan Yangyang onu ittirmişti. "İstemiyorum. Git." Kun kaşlarını çattı. "Ne demek istemiyorum?" Renjun uzanıp Yangyang'ın elini tutmaya çalıştığında iki adım geri çekildi. "Sende git." Renjun'in gözleri şaşkınlıkla daha da açıldı. "Ne? Ne diyorsun Yang? Bırakta yardım edelim! Şu hâline bir bak!" Kun Yangyang'ın bileğini hızlı bir hareketle kavramıştı ama bu Yangyang'ın canını yakmıştı. Bileğindeki ufak kesikler Kun'un tutuşuyla sızlamışlardı ve bu da Yangyang'ın yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu. Buna rağmen Kun elini çekmemişti. "Sana isteyip istemediğini sormadım! Saçma triplere girmeyi de kes! Burda bizi endişelendirdiğin yetmiyormuş gibi bu neyin tribi?!" Biraz sesi yükselmişti ama Kun bunu engelleyemiyordu. Bu kadar endişelenmelerinin karşılığında aldıkları şey trip miydi? Bunu haketmiyoruz. Yangyang geri çekilip odasına girmeye yeltendiğinde Kun onun bileğini sıktı. "Gidelim hadi." Yangyang kafasını eğip olduğu yerde durmaya devam etti. Bu sefer Renjun şefkat dolu titrek sesiyle konuştu. "Daha fazla inat etme lü-" Yangyang vücudunu yine bir öfkenin ele geçirdiğini hissetti. "SUS!" O öfkeyle Kun'u yere sertçe itmişti. O sırada evin kapısının açılma sesini duymuştu Renjun. Yangyang'ın duymadığı belliydi çünkü o sinirle saçlarını çekiştiriyordu. Renjun yavaşça Yangyang'a yaklaşmaya başladı. "NEDEN SADECE BENİ YALNIZ BIRAKMIYOSUNUZ?! İSTEMİYORUM!" Yangyang dizleri üzerinde yere çöküp saçlarını daha sert çekmeye başlayınca Renjun hızla ellerini Yangyang'ın ellerinin üzerine koyup saçlarından çekmeye çalıştı. "Dur Yang! Lütfen!" Kun'da ona destek olmuştu ki ikisi beraber anca Yangyang'ın ellerini saçlarından çekebilmişlerdi. Onlar Yangyang'la uğraşırken Johnny ve Taeil koşarak merdivenleri çıkıp yanlarına gelmiş olayı kavramaya çalışıyordu. "Neler oluyor? Yangyang'ın bu hâli ne Kun?" Yangyang'ın ismini duyunca neler olduğunu sorduğunu düşündü Renjun ve Yangyang'a sıkıca sarıldı. Johnny'nin olayları öğrenince tekrar ona kızmasını istemiyordu. Yangyang bir süre kendini geri çekmeye çalışmış ama Renjun ona dahada sıkı sarılınca pes etmişti. Kafasını boynuna gömüp öylece bekledi. Kun o sırada anlatıp anlatmamak arasında bir seçim yapmaya çalışıyordu. En sonunda derin bir nefes aldı ve Renjun'e bakarak ayağa kalktı. "Onunla ilgilen Renjun." Renjun kafa salladı. Kun, Johnny ve Taeil ile birlikte aşağı inerken Renjun Yangyang'ın saçlarını okşadı. "Hadi Yang. Gidelim de şu kesiklerine bir bakalım." Yangyang kollarını Renjun beline sardı. Konuştuğunda ise yüzünü Renjun'in boynuna gömdüğü için sesi boğuk çıkmıştı. "Sarılarak uyur muyuz?" Renjun kafasıyla onayladı gülümserken. "Elbette. Uyuruz."

♧♧♧

《Mark Lee'nin Malikanesi》

  Jaemin yatağın kenarına oturmuş öylece gözleri kapalı yatan sevgilisine bakıyordu. Gözyaşları önceki kadar olmasada arada yine akıyordu. Şu anda da olduğu gibi. Akan yaşı kabaca eliyle sildi. Gözyaşını kuraladıktan sonra elini Jeno'nun siyah saçlarına yaklaştırıp sevdi nazikçe. Yüzünü buruk bir gülümseme kapladı. "Hava kapkaranlık oldu ama sen hâlâ uyanmıyorsun. İyice tembel oldun Lee Jeno." Bu söyledikten sonra kapının ordan bir kıkırdama duydu. Kapıya yani arkasına doğru döndüğünde gülümseyerek ona bakan Doyoung'u görünce bir süre şaşkınca bakındı hemen sonra toparlanarak ayaklandı ve Doyoung'a dönüp eğildi. "Özür dilerim Bay Kim. Geldiğinizi fark etmemiştim." Doyoung kafasını iki yana sallayıp Jaemin'e yaklaştı ve elini omzuna koydu. "Hyung diyebileceğini söylemiştim Jaemin." Jaemin doğruldu ve çekingence bir gülümseme verdi Doyoung'a. "Doğru. Unutmuşum. Şey, daha iyi misin hyung?" Doyoung kafasını salladı ve yatağın yanında bulunan tekli koltuğa oturdu. "Senden daha iyiyim. Gözlerin fazla kızarmış ve şişmiş. Buna rağmen hâlâ ağlayabiliyorsun. Gözlerin acımıyor mu?" Jaemin'de tekrar yatağa oturup Jeno'nun elini tutmuştu. "Hastanede fenalaşıp bayılan sendin hyung. Çok endişelendik özellikle Bay J-- Jaehyung hyung. Gözlerindeki korkuyu ve endişeyi iliklerime kadar hissettim." Doyoung hızla ayaklandı. "Sen hatırlattında Jaehyun ben gelirken uyuyordu. Uyanmadan gitsem iyi olur. Endişesini iki katına çıkarmak istemem. Sadece bir bakayım demiştim zaten." Kapıya doğru hızlı adımlarla yürüyüp kapı kulpunu tuttu ve Jaemin'e baktı. "Uyanırsa haber ver lütfen." Jaemin kafasını salldığında çıkıp kapıyı kapatarak uzaklaştı. Jaemin pencereden yıldızlarla çevrili gökyüzüne baktı. "Parlaklar. Uyansanda terasta sana sarılarak izlesem. Duyuyor musun Jeno-ya?" Bakışlarını Jeno'ya çevirip yüzüne doğru eğildi ve dudaklarını yanağına bastırdı. Geri çekilecekken ensesinden tutulmasıyla şaşkınca kendisine gülümseyerek bakan Jeno'ya baktı. "Jeno-ya?" Ellerini aniden çekilince düşmemek için kafasının iki yanından uzatmıştı. "Sen..  ne zaman uyandın?" Gözünden yine yaşların aktığını hissedince yüzünü Jeno'nun boynuna gizlemişti. "Ya, Jaemin-ah! Gözlerin kıpkırmızı! Ağladın mı sen yoksa?" Jaemin burnunu çekti. "Ne zaman uyandın?" Doğrulup oturur pozisyona geçti ve Jaemin'in saçlarını okşamaya başladı. "Doyoung hyung burdayken uyandım ama gözlerimi açmadım. Beni öpmeni bekledim. Dudaktan bekliyordum ama bu da olur." Jaemin geri çekilip gözyaşlarını sildi ve kaşlarını çattı. "Salak mısın sen? Doyoung hyung burdayken niye açmıyorsun? Çok endişelendi! Hepimiz endişe-- " Jeno parmağını Jaemin'in dudağına bastırdı. "Sen şimdi Mark Hyung'a gidip Jeno uyandı ama sizinle yarında vakit geçirebileceği için bu gece benimle vakit geçirmek istiyormuş, diyorsun. Tamam mı?" Jaemin tek kaşını kaldırdı. "Ne? A-" Jeno gözlerini devirdi. "Git dediğimi yap Jaemin-ah. Hadi!" Jaemin iç çekip ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. "İyi, tamam. Gidiyorum."

----
Hatırlatma: Yangyang'ın ufak bir öfke kontrol sorunu var.
Ee öyle işte. Burası iyi güzel esiyor ama 643673 tane sinekle uğraşıyorum of. Neyse umarım hoşunuza gider 💞

Idyllic >YangRen < Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin