merveille

122 19 13
                                    

Tavanı izliyorum, bakışıyoruz yıldız şeklindeki avizemle. Yatağıma uzanmış, telefonum tam göğsümün hizasında ve bakışlarım avizeye sabitlenmiş durumda, düşünüyorum düşündükçe canım sıkılıyor, derin bir nefes alıp kısa bir ara veriyorum ama sonra yine kendimi sıkıştırıp boğuyorum.

Anonimin dediği şeyler aklımı kurcalamıştı, evet. Sinan'la ödevi bitirdikten hemen sonra kötü hissettiğim için Sinan'ın diğer eğlence tekliflerini reddedip koşa koşa eve gelmiştim, kendimle kalmam lazımdı sanırım. Yarın okul vardı hem ama ben hiç hazır değildim.

Bana yazan anonim diğerlerden farklıydı, yani diğer yazan insanlarla konuştuğumda sohbet ilerlemezdi, ağızları iyi laf yapan erkek değildi hiçbiri. Özellikle bana olan ilgileri tamamen samimiyetsizlikten ibaretti ama bu sefer ki, bu sefer ki her haltımı biliyordu sanki. Nedense bu his içimi kaplamıştı, bütün kalbimi ele geçirip nefesimi kesmişti.

"İnsan ayırmadığın belli dalyarak Oğuz'dan. Umarım zamanı geldiğinde beni de ayırmazsın."

Ne demek bu ya? Beni de sev, koşulsuz, sebepsiz diyor biliyorum ama yine de ne demek bu? Sen kimsin ki seveceğim seni? Hiçbir anonimi merak etmemiştim şu ana kadar ama bu salak çocuk Oğuz ile olan ilişkime yorum yapıp Sinan'ı eleştiriyordu. Hakkımda ne kadarını biliyor ve ne zamandır hoşlanmaya başladı merak etmiyor değildim.

Odamın kapısının tıklatılması ile irkilerek yattığım yerde sıçradım ve doğruldum. Kapının açılmasıyla, soluk yüzlü annemi karşımda görmem bir oldu.

Çalışma masamın önünde durup kalçasını oraya yasladı ve kollarını göğsünde birleştirerek bana tuhaf bakışlar atmaya başladı. Allah'ım...Kavga mı edecektik? Lütfen ya, bu bakışları tanıyordum ve lütfen şu an değildi.

"Çıkmayı düşünüyor musun buradan?"
sert sesi içimin ürpermesine sebep oldu. O her konuştuğunda içim titrerdi, ellerim buz keserdi. Bunun nedeni sanırım çocukluğumdan beri üzerimde kurduğu baskıydı.

Benden ses çıkmayınca devam etmişti. "Şirkete geçeceğim ve bu gece eve gelmeyeceğim. Babanı akşam yalnız bırakma." Kalçasını yasladığı yerden çekti ve kapıya doğru ilerlerken aklına bir şey gelmiş gibi durdu ve bana döndü yeniden. "Evden çıkarsın diye haber veriyorum ama çıkacak gibi değilsin zaten bu halinle." Yüzünü buruşturdu ve kapıyı açıp yok oldu.

Böyleydi işte, hep böyleydi. Ağzından asla iyi bir şey duyamazdınız, yüz buruşturmalar, burun kırıştırmalar, somurtmalar, her şeyde kusur bulmalar, hep en iyisini istemeler, sanki doğmam bir hataymış gibi memnuniyetsiz tavırlar.

Çıkıp gittiği kapıda takılı kalmıştı bakışlarım, dalıp gitmiştim. Korktuğum olmamıştı neyseki, kavga etmemiştik. Gözümün dolduğunu hissettim, neyseki onun karşısında asla bunu yaşamamıştım. Yavaşça bakışlarımı oradan çektim ve kucağımdaki telefona indirdim. Mesaj gelmişti, sanırım ondandı.

@ignisfatuus;
neden görüldü yedim?
yanlış bir şey demedim
en son Sinan'la kalkıp gittiğinizi görmüştüm, şimdi neredesin acaba?

Kaşlarımı çattım, nedense korkutuyordu bu tavırları beni.

@bernayalaz;
Evdeyim
ve evet yanlış bir şey demedin
Şu şekil soru sormayı da bırak,
korkutuyorsun beni

IGNIS FATUUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin