Zor Hayat
Bölüm 147
Genç Adam: Nazlı... Sevdiğim Kadın...
Yaşlı Adam: Genç. Beni duyuyor musun?
Genç Adam yavaşça gözlerini açar
Genç Adam: N-Nerdeyim ben? Sen kimsin Amca?
Yaşlı: Bir Kaza geçirdiniz. Tüm Kişiler yaralıydı. Senin durumun da kötüydü Evlat
Genç Adam: Beni merak etmişlerdir. Kardeşim... Sevdiğim Kadın...
Yaşlı: Evlat. Onlar senin öldüğünü sanıyorlar
Genç Adam: Ne? Nasıl oldu bu?
Yaşlı: Haberlere çıktın
Genç Adam: Of! Der ayağa kalkar ve birden başı döner
Yaşlı: Evlat! Dur! Der Genç Adamı tutup oturtur
Yaşlı: Senin durumun iyi değil. Bak burda kal. Senin için daha iyi olacaktır
Genç Adam: Olmaz Amca. Benim Sevdiğim Kadına ve Kardeşime gitmem lazım. Kardeşimin benden kimsesi yok
Yaşlı: O zaman Telefonumu vereyim ara
Genç Adam: Olmaz Amca. Benim onları görmem lazım
Nazlı göz yaşlarını silip odasına girer. Sonra eline bir kutu alıp içine bakar. İçinde Savaşla ilgili olan şeyler vardır. Nazlı Savaşın resimlerini alıp bakar
Nazlı: Geri dön Sevdiğim... Bu sefer geldiğinde bırakmayacağım seni. Lütfen gel... der ağlayarak ve resmî öper
Songül Polisi arar ve onlar yola çıkar
Songül: Tamam bak sakin ol. Sakın onlara birşey yapma
Can: Songül iyi düşün bak! Sen mi? Denizle Güneş mi?
Güneş: Anne!! Yardım et!
Deniz: Güneş korkma! Annem bizi kurtarır!
Songül: Onlar benim Çoçuklarım! Bırak onları lütfen!
Güney gelir ve Songülü görür
Güney: Songül?
Songül: Güney! Denizle Güneş içerde! Nolur birşey yap!
Güney: Ne diyorsun sen ya der koşup kapıya vurur
Güney: Can! Aç şu kapıyı!
Can: Asla!
Güney kapıyı kırmaya çalışır sonra da açılır
Güney: Can! Bak Yolun sonu! Bırak onları!
Can Denizin kafasına Silah dayıyordur
Can: Bir adım yaklaşırsan öldürürüm!
Güney: Sen nasıl bir Adamsın be? Onlar sana Baba dediler! Baba! Sen ne yapıyorsun? Onlara Silah dayıyorsun!
Songül: Deniz!! Der ağlayarak
Can: Songülü almadan bırakmam!
Eylül uçurumun kenarına gelir ve oraya oturur
Eylül: Abi bak ben geldim. Kardeşin. Ben senin en sevdiğin yere geldim. Ama sen burda yoksun. Hatırlıyor musun? Biz seninle burda tanışmıştık Abi...
Flashback
Savaş: Ağlayan Kız. Adın Ne senin?
Eylül: Eylül
Savaş: Peki neden ağlıyorsun sen?
Eylül: Boşver der ayağa kalkmak isterken Savaş kolundan tutar
Savaş: Bak anlatabilirsin bana. Zararım olmaz sana. Belki yardım edebilirim.
Eylül yine oturur
Eylül: Beni zorla evlendiriyorlar
Şimdi
Eylül gülümser
Eylül: Böyle tanışmıştık seninle Abi. Sen benim arkamdan gelip bana seslenmiştin. Ama şimdi? Şimdi yoksun Abi. Hemde benim kimsem olmadığı halde bunu bildiğin halde yoksun...
Arabadan yangın çıkıyordur. Herkes dışarda arabanın önünde ve bazı kişiler Arabayı açmaya çalışırlar ama başaramazlar
Bulut yavaş yavaş gözlerini açar
Bulut: Abi... Abla... der ve kendine gelip Damla'yla Burağa bakarlar
Damla'nın başından kan akıyordur. Burak ise Kafasını direksiyona çarpmış ve Cam parçaları karnının içinde
Bulut: Abi!!! Abla!!!
Adam: Delikanlı! Şu kapıyı açmaya çalış! Arabadan yangın çıkıyor!
Bulut Adama bakar sonra Kapıyı açmaya çalışır ve sonra açılır
İki kişi Burağı iki kişi ise Damla'yı alıp çıkarırlar. Bulut da arabadan çıkar. Sonra arabadan uzaklaşırlar ve araba patlar
Bulut: Abi! Abla! İyi misiniz??
Adam: Delikanlı sakin ol! Onlar iyi olacak
Bulut: Abimin karnında ama çok Kan geliyor. Nolur birşey yapın
Adam: Sakin ol sen. Onlar iyileşecek
Ambulans gelip ikisini de alıp Hastaneye götürürler
Yaşlı: Bak Evlat. Senin ayağa kalkmaman lazım. Bak şöyle yapalım. Ben Doktoru çağırayım senin durumuna baksın. Eğer iyiyse gidebilirsin
Genç Adam: Peki tamam. Ama acele edin lütfen
Yaşlı Doktoru çağırır ve Doktor gelip Savaşın durumuna bakar
Yaşlı: Noldu? İyi mi? Birşeyi var mı? Başı da döndü
Doktor: Amca Delikanlının hiç birşeyi yok ama çok fazla ayakta durmaması lazım bu aralar
Yaşlı: Tamam çok şükür
Genç Adam: Artık gidebilirim değil mi?
Doktor gider
Yaşlı: Tamam bak Evlat. Ben ben seni Ailenin yanına bırakayım sağ Salim. Başka birşey istemem senden
Genç Adam: Amca bak ben gerçekten iyiyim. Gelmene gerek yok
Yaşlı: Israr yok Delikanlı
Genç Adam: Peki Peki der çıkarlar
Songül: Tamam bak beni al onları bırak lütfen
Can: Tamam! Yavaş yavaş buraya gel
Güney: Songül! Hayır!
Songül Güney'e bakar
Songül: Çoçuklarımız için der Gülümser sonra yavaş yavaş Cana doğru yürür ve silah patlar
Songül korku içinde Cana bakar
Songül: Deniz! Güneş!! Der korku içinde
Güney: Çoçuklarım!
Burak ve Damla'yı Ameliyata alırlar ve Bulut Ameliyatın önünde bekler. Hemşire Aliyi arar ve Ali açar
Ali: Buyrun. Ali Göktürkle konuşuyorsunuz
Hemşire: Ali Göktürk. Ben Hastaneden arıyorum. Çoçuklarınız Damla Göktürk ve Burak Göktürk Ameliyatta
Ali: Nasıl?
Hemşire: Bir Kaza geçirdiler
Ali: Durumları nasıl?
Hemşire: Bilmiyorum maalesef
Ali: Bulut Peki? Bulut nerde
Hemşire: O iyi. Ameliyatın önünde bekliyor
Ali: Tamam ben hemen geliyorum der Telefonu kapatıp Hastaneye gider
Ali: Bulut! Der koşup Buluta sarılır
Bulut: Baba ben çok korkuyorum! Ya onlara birşey olursa?
Ali: Tamam sakin ol sen der Bulutun başına bakar
Ali: Oğlum senin başın kanıyor. Gel bir baktıralım
Bulut: Hayır istemiyorum. Onlardan haber almadan olmaz Baba
Ali: Hemşire yok mu? Hemşire!
Hemşire gelip Buluta pansuman yapar
Eylül: Keşke şuan burda olsaydın Abi. Beni tekrar ağladığım zaman bul...
Genç Adamla Yaşlı Adam Uçurum kenarına gelirler ve ağlayan bir Kızı görüp yanına giderler
Eylül arkasından bir ses duyar
Eylül: Ali. Sensin biliyorum. Git lütfen. Ben burda kalacağım. Ben Abimi burda bekleyeceğim. Beni tekrar bu yerde bulmasını istiyorum. Nolur git
Yaşlı Adam: Ali mi?
Eylül arkasına bakar ve Genç Adamla Yaşlı Adama bakar ve şok olur
Eylül: Sen...
Son
Vote ve Yorum bırakmayı unutmayın
Eylül kimden bahsediyor? Biri tanıdık mı geldi acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zor Hayat
FanfictionKendim yazdığım bir Hikaye. İnşAllah beğenirsiniz. Kim bilebilirdi ki Hayatın bu kadar acımasız olduğunu?