Zor Hayat
Bölüm 122/ Yeni Sezon
Aradan 14 Yıl geçmiştir. O zamana kadar neler oldu? Hiç kimse bunu bilmiyor. Ben size anlatayım o zaman...
Ali ve Eylül Çiftinden başlayım o zaman...
Ali kaza geçirdi ve Hastaneye kaldırıldı. Burak'la Damla ve Eylül de Hastanedeydi. Ameliyat 4 saat sürdü sonra Doktor çıkmıştı...
Eylül ağlayarak Doktorun yanına gitmişti
Eylül: İyi değil mi? Ali iyi? Ona birşey olmadı değil mi?
Doktor: Merak etmeyin Eylül Hanım. Ali bey gayet iyi.
Eylül: Peki görebilir miyim?
Doktor: Tabi... Normal odaya aldığımız zaman görebilirsiniz der gider
Burak'la Damla Eylül'e sarılır Burak: Babam çok iyi der gülerek
Damla: Anne. Biz burda Burak'la bekleyelim. Sen gir içeri Babamla konuş. Üzme onu olur mu?
Eylül: Tamam canlarım. Dikkat edin kendinize
Burak: Merak etme Anne. Ben Damla'ya bakarım der Asker gibi elini kafasına koyar
Eylül Güler ve içeri girer
Eylül: Ali... Herşeyim... İyi misin?
Ali Göktürk: Eylül? Neden geldin?Eylül: N-Ne demek o? Ali ben çok korktum...
Ali Göktürk: Korktun? Ya sen bana inanmayan değil miydin?
Eylül: Ali bak haklısın! Özür dilerim...
Ali Göktürk: Tamam... Tamam... Tartışmak istemiyorum
Eylül: İyi misin der elini tutar ve yanağından öper
Ali Göktürk: İyiyim merak etme
Eylül: Tamam... Ben bir Burak'la ve Damla'yla kantine gideyim...
Ali Göktürk: Dikkat edin kendinize
Eylül: Tamam der dışarı çıkıp Burak'la ve Damla'yla kantine gider
Ali Göktürk: Gitmek zorundayım... der gider
Eylül bir kaç dakika odaya döndüğünde Aliyi bulamamıştı...
Tam 14 Yıl aramıştı Aliyi ama maalesef bulamamıştı. Ne o bulmuştu Ne de Ali geri dönmüştü...Songül ve Güney Çifti
Güney'in ağzından
Songül bana İlişkimize ara verelim dediği anda kaynar su üstüme dökülmüş gibiydi... İlişkimize ara verelim... Ne kadar kötü bir Söz değil mi?
Güney o an çok kötüydü...
Güney: Songül... Saçmalama lütfen... Yapma bunu bana...
Songül: Özür dilerim ama böyle olmak zorundaymış... Bizi bu hale sen getirdin Güney Ertürk! Ben Çoçuklarımı da alıp gidiyorum! Bitti! Der Güneşle Denizi alır
Güney: Beni Çoçuklarımsız bırakma! Beni sensiz bırakma Songül! Yapma!
Songül: Kusura bakma... der Çoçukları alıp aşağı iner
Can sırıtır
Güney: Herşey senin yüzünden! Der Cana sinirli bakıp Songül'ün peşinden gider
Güney: Bu kadar kolay mı Songül? Bu kadar kolay mı çekip gitmek?Songül: Bana inanmayan Adamın yanında duramam ben! Hatta kendi Çoçuklarından şüphelenen Adamın yanında asla duramam! Can: Songül istersen ben seni bırakabilirim. Araba dışarda zaten
Songül: Olur Can... Götür beni burdan
Güney mahvolmuş bir haldeydi bunları duyunca...
Can, Songülü ve Çoçukları da alıp gider
Güney: Bu kadar kolay mıydı...?Güney çok mahvolmuş bir haldeydi...
Bu 14 Yılda sadece bazı günler görüşebildiler çünkü Songül boşanmak istemişti ve bunu da başarmıştı...Savaş ve Nazlı Çifti
Savaş: Nazlı... Yapamam... Her olayda sen bana inanmazsan bu İlişkinin ne anlamı var?
Nazlı: Haklısın Savaş... Biliyorum... İnanmak zorundaydım sana ama... Bilemedim
Savaş: Görüşmeyelim. Bana zaman ver... Düşünmem için zaman ver bana...
Nazlı: Kaç gün?
Savaş: Gün? Gün bile olamayabilir Nazlı... Aylar bile olamayabilir... Belki bir kaç Yıl sonra...
Nazlı: Savaş... Yapma lütfen...
Savaş: Kendine iyi bak olur mu der alnından öpüp gider
Nazlı ağlayarak sadece arkasından bakıyordur
Savaş söylediği gibi yapmıştı. 14 Yıl geçmişti aradan ve Savaş hâlâ konuşmamıştı Nazlıyla. Bir kaç Yıl Nazlı çok kötüydü ama sonradan durumu kabullenip sadece bekliyordu. Bir yandan inanıyordu bir yandan ümidini tüketmişti...Bunlar oldu 14 Yıl içinde. Peki şimdi? Asıl Hikaye şimdi başlıyor...14 Yıl Sonra
Burak'la Damla ve Bulut (AlEy'in Çoçuğu) evdelerdir ve Yemek yiyorlardır. Sonra Eylül gelir eve
Eylül: Çoçuklar ben geldim der yüzü asık bir şekilde
Burak: Eylül Sultan Hoşgeldin der Gülümser
Eylül: Hoşbulduk canım Oğlum
Bulut: Anne senin yüzün niye yine asık?
Damla: Babamı aramaya gittin yine değil mi?
Burak: Damla şuna Baba deme artık! Der elini masaya vurup ayağa kalkar
Eylül: Burak! Yeter!
Burak: Ya ne yeteri Anne? Sen hâlâ o Adamı niye arıyorsun Ya? O bizi bırakıp terk etti! Ben 5 Yaşındayken o Hastaneden kaçıp gitti! Bizi terk etti! Hâlâ niye arıyorsun onu! Zavallı mısın Anne sen? Zavallı mısın sen? Biz sana yetmiyor muyuz? Çok yazık!
Eylül Burağa Tokat atar
Eylül: Benimle doğru düzgün konuş! Karşında Annen var der gider
Burak sinirlenir
Damla: Annemle doğru düzgün konuş istiyorsan! Babam bizi terk etmedi ayrıca!
Burak: Sen kendini kandırmaya devam et Damla!
Songül Güneşle ve Denizle birlikte Parka gider. Güneşle Deniz oynar. Songül ise oturuyordur bir bankta
Songül parmağında olan yüzüğe bakar
Songül: Bunu bize niye yaşattın Güney? Bizim masalımız buraya kadar mıydı? Bak ben evliyim. Seni hâlâ çok severken evliyim ben!Sonra arkasından biri gelir ve omzuna dokunur
Songül: Noluyor lan der arkasına bakar
Songül: G-Güney?
Güney: Songül... der birbirlerine bakarlar
Savaş telefonunu eline alıp Nazlının resimlerine bakar
Savaş: Neden bana bunu kendime yaşatıyorum? O Kızı severken ben bunu niye yapıyorum? Neden o Kızdan ayrıyım? Der devam bakar resimlere
Savaş: Artık konuşmamız lazım onunla... der Nazlıyı arar
Nazlı hemen telefonunu alır
Nazlı: Savaş! Sonunda! Der telefonu açar
Nazlı: Savaş?
Savaş: Konuşalım mı Nazlı?
Nazlı: Konuşalım... Nerde?
Savaş: En sevdiğim yere gel
Nazlı: Uçurum kenarı...
Savaş: Evet
Nazlı: Tamam hemen geliyorum der kapatıp Savaşla orda buluşurlar
Nazlı: Karar verdin değil mi? Savaş: Verdim...
Nazlı: Affetin beni değil mi?
Savaş susar
Nazlı: A-Affetmedin...
Savaş: Nazlı yapamam...
Nazlı: B-Ben buraya beni Affedeceksin ümitle gelmiştim... Ama değmezmiş! Beni niye 14 Yıl beklettin? Neden bunu yapıyorsun?
Savaş: Üzgünüm...
Nazlı: Üzgünsün öyle mi? Savaş benim bu 14 Yılda sana öyle çok ihtiyacım vardı ki ama sen benim yanımda yoktun! Yoktun! Benim bu 14 Yıl çok ağlamakla geçti! Neden? Çünkü yanımda değildin! Değmezmiş
Savaş dayanamayıp Nazlıyı kendine çekip sımsıkı sarılır
Nazlı: Bırak beni lütfen! Artık bırak der ağlayarak
Savaş: Üzgünüm Nazlı... Ben seni çok sevdim be Nazlı'm... Ama özür dilerim. Artık... Artık olmaz... der Nazlıyı bırakır
Nazlı: Beni Yıllar değil,acılarım büyütmüş... Haklısın... O zaman Masalımız buraya kadarmış... der Savaşa ağlayarak bakıp gider
Savaş ağlayarak arkasından bakar
Eylül: Haklılar... Ama belki... Belki mecbur kalmıştı. Olamaz mı? Hem biz kaç olaylar yaşamıştık onunla. O bizi bırakıp gitmiş olamaz...
Bulut: Abi! Yaptığını beğendin mi?Burak: Bulut sen odana git!
Bulut: Ama Abi!
Burak: Git dedim!
Bulut odasına gider
Damla: Senin derdin ne Burak? Annemi üzdüğün yetmedi mi?Burak: Benim derdim sadece size doğruları göstermek!
Damla: Doğruları öyle mi? Annem şuan ne halde gördün mü?
Burak: Damla Tamam! Üstüme gelme der Eylülün odasına doğru gider
Eylül: Herşey o Alpın yüzünden oldu! Herşey! Ben Çoçuklara Ali sizin Babanız değil o sizin...
Burak Eylül'ün söylediğini duyar ve arkadaki vazoya çarpar
Eylül Burağa bakar
Eylül: Burak...
Burak: Sen bize 19 Yıl yalan mı söyledin Anne? Bizim gerçek Babamız kim? Ali kim o zaman? Bana doğruları anlatır mısın artık?Eylül: Tamam anlatacağım. Gel otur şuraya
Burak Eylül'ün karşısına oturur
Eylül: Burak... Oğlum... Ali sizin Babanız değil, o sizin Amcanız... Sizin Babanız olan Ali'nin Kardeşi Alp
Burak: Neden bize Babamızın Ali olduğunu söyledin? Alp sana Ne yaptı Anne?
Eylül: O... O bana...
Burak: Sakın Anne! Sakın der sinirle ayağa kalkar
Burak: Zorla sahip oldu deme! Lütfen...
Eylül susar
Burak sinirle evden çıkar
Eylül: Burak dur! Burak! Der peşinden çıkar
Ali Tekelioğlu markete gidip birşeyler alır. Evde Yaprak vardır. Sonra kapı çalar
Yaprak: Ali sen mi geldin Aşkım? Der kapıyı açar
Barış: Ali değilim ama senin Sevdiğin Adamım
Yaprak: Sen yine ne saçmalıyorsun Ya? Sen niye geldin buraya
Barış: Konuşmaya geldim...
Yaprak: Benim seninle konuşacağım birşeyim yok!
Barış: Emin misin der Yaprağa yaklaşır
Yaprak geriye gider sonra Barış kapıyı kapatır
Yaprak: Uzak dur benden istersen!Barış: Korktun mu?
Yaprak: Saçmalama!
Barış: Yaprak! Artık kandırma kendini Ya! Baksana halinden belli işte. Sen Aliyi değil, beni seviyorsun
Yaprak Güler
Yaprak: Yok canım daha neler!Barış Yaprağa yaklaşır sonra duvara elini koyar
Yaprak: Barış yapma...
Barış: İzin ver sana bunu kanıtlayım Amazon...
Yaprak: Kanıtlayamazsın
Barış biraz daha yaklaşır ve burun buruna gelirler
Barış: Sende beni seviyorsun işte der Gülümser
Yaprak: B-Ben... B-Ben...
Barış Yaprağın konuşmasına izin vermez ve öper
Sonra bir kaç dakika sonra kapı açılır
Ali Tekelioğlu: Yaprak???
Yaprak Barışı itip tokat atar
Yaprak: Sen bunu bana Ne hakla yaparsın! Der sonra Aliye bakar
Ali Tekelioğlu: Yaprak? Sen... Sen bunu bana nasıl yaparsın ya? O Barışla bunu bana nasıl yaparsın?Yaprak: Ali saçmalama! Göründüğü gibi değil! Açıklamama izin ver!
Ali Tekelioğlu: Neyi açıklayacaksın?
Barış sırıtır
Yaprak: O beni öptü! Ben değil! Barış: Sende ama etkilenip geri çekilmedin! Ali'nin geldiği an da ittin beni...
Ali Tekelioğlu Barışın sözlerini duyar
Yaprak: H-Hayır... Ali nolur dinle beni...
Ali Tekelioğlu: Gerek yok... der kapıyı açar
Yaprak: Beni dinlemeden gidecek misin?
Ali Tekelioğlu: Ben göreceğimi gördüm der çıkıp gider
Yaprak: Ali!! Der ağlayarak yere düşer
Songül: Sen beni nasıl buldun?Güney: Buldum işte. Bir önemi var mı?
Songül Güney'e bakar
Güney: Konuşalım mı?
Songül: Konuşacak birşeyimiz Yok... der ayağa kalkar
Güney: O Gün Canla birlikte nasıl gidebildin?
Songül: Güney! Ben sana orda da dedim şimdi de söylüyorum! Bana inanmayan Adamın yanında durmak istemedim!
Güney: Evet! Bir Aptallık ettim! Ama bunun için 14 Yıl ayrı kalmamıza gerek yoktu! Ne yaptım ya ben sana?
Songül: Özür dilerim Güney... Ama ben farkettim ki o aralar ben... Ben seninle mutlu değildim... Ben... Güney: Biliyorum Songül... Bak birlikte olalım tekrar. Biliyorum beni hâlâ seviyorsun. Bana bir şans ver...
Songül: Ben artık seni sevmiyorum. Hem biz seninle boşandık. Ben başkasıyla evliyim ve gayet mutluyum... der arkasını dönüp bir kaç adım atar
Güney: Can mı? Canı mı seviyorsun?
Songül ağlayarak Güney'e bakar
Songül: Evet! Canı seviyorum! Onunla mutluyum ben
Güney: Kendini kandırma Güzelim der yanağına dokunur
Güney: Sen onu değil beni seviyorsun bunun farkındayım!Songül: Bizi bu hale niye getirdin?Güney: Herşey düzelecek... der tam öpecekken Denizle Güneş gelir
Güneş: A-Anne?
Songül hemen geri çekilir
Songül: Kızım?
Deniz: Anne bu Abi kim?
Songül: Tanımıyorum...Güney ağlayarak Songüle bakar sonra Can gelir
Can: Sevgilim?
Güneş/Deniz: Baba! Der koşarak Cana sarılırlar
Güney: H-Hayır! Bunu da yapmış olamazdı der içinden
Burak koşarak Alp'in evine gider
Eylül peşinden koşuyordur sonra birden durur ve karşısındaki olan Adama bakar
Eylül: A-Ali...Ali tanımamızlıktan gelir ve bir kaç adım atar
Eylül: Ali? Ali dur! Ali... Ali beni tanımadın mı? Ben Eylül...
Ali Göktürk arkasını döner
Ali Göktürk: Tanımıyorum seni... Artık seni Tanımıyorum...
Eylül: Ne demek o Ya? Ali saçmalama!
Ali Göktürk: Eylül bizim aramızdaki olan herşey bitmişti...
Eylül: Burak... Burak haklıydı! Sen bizi bırakıp gittin! Bende bırakmak zorunda kaldığını düşünmüştüm! Seni ben 14 Yıl aradım ben! Der ağlayarak
Ali Göktürk Eylül'e bakar
Burak kapıyı çalar
Burak: Alp!! Aç şu kapıyı!
Alp kapıyı açar
Alp: B-Burak?
Burak: Demek tanıdın beni
Alp: İnsan kendi Öz Oğlunu tanımaz mı?
Burak: Herşeyin hesabını vereceksin!
Alp: Ne diyorsun sen?
Burak: Anneme ne yaptığını öğrendim
Alp koşarak gider
Burak: Alp! Çık lan ortaya! Çık! Anneme yaptıklarının hesabını vereceksin! Der sonra Alpı bulur ve ona doğru silah tutar
Alp: Bilerek yapmadım ben... Burak... Oğlum... İnan bana! İnan Babana!
Burak: Sen benim Babam felan değilsin! Sende o Alide benim Babam değilsiniz! Bana sadece Annem baktı! Siz ikiniz de yoktunuz Hayatımda!
Alp: Öyle deme Oğlum...
Burak: Böyle Baba olmaz olsun be! Der sinirli bakar Alpa
Selin'le Tolga buluşup konuşurlar Selin: Sende duydun mu herkesin ne yaşadığını?
Tolga: Duymaz mıyım? Selin herşey darmadağın... Baksana herkes ayrılmış! Sadece biz beraberiz daha. Bizim bunları bir araya getirmemiz lazım...
Selin: Doğru! Herkes ayrılmış! Herkesi tekrar birleştirip mutlu etmemiz gerekiyor!
Son Vote ve Yorum bırakmayı unutmayın Çok yazmışım :) İnşAllah beğenirsiniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zor Hayat
FanficKendim yazdığım bir Hikaye. İnşAllah beğenirsiniz. Kim bilebilirdi ki Hayatın bu kadar acımasız olduğunu?