Gizemli Parıltı

505 33 1
                                    

GİZEMLİ PARILTI

Yol açılmıştı, tabelalar hızlıca gözünün önünden geçiyordu Tamara'nın. Az kaldı yolumuz, demişti Alissa. Biraz sonra evimizde oluruz.

Burası neresi, demişti Tamara merakla. Güneş batmaya başlamıştı. Sıkışık trafikte çok oyalanmışlardı.

Burası Jericho, hem Kudüs'e hem de Lut Gölü'ne çok yakınız.

Tamara, bir türlü rahat hissedemiyordu kendini. Acaba, dedi içinden, anne babalarına kavuşan her çocuk böyle mi hissediyor, diye düşünmekten kendisini alamamıştı. Kendisi gibi hatırladığı birkaç çocuk biliyordu. Ama onlardan iki tanesi nedense geri dönmüştü.

O bunları düşünürken, Ceberut, elinde ki küçük bir aletten düğmeye basmıştı. İki katlı güzel bir evin altında ki kapının açıldığını gördü Tamara. Kapı açılırken içeride ki ışıklar da yanmıştı. Pırıl pırıl aydınlanan oda gibi yerde değişik aletler görmüştü Tamara. Hiç birinin ne olduğu hakkında bir fikri olmamasına sinir olmuştu.

Arabadan indiklerinde, bahçeden bir havlama sesi duymuştu hızlıca Alissa'nın ellerine yapışmıştı. Alissa, Tamara'nın ellerine yapışmasından oldukça mutlu olsa da bunu belli etmemiş, yavaşça elini okşayarak, korkma kızım, o bizim köpeğimiz, adı Biju, demişti.

Tamara hayvanları pek sevmezdi. Diğer çocuklarla gittiği bir hayvanat bahçesinde, kafeslerin arkasında ki köpek, nedense ona çok havlamıştı ve Tamara o günden beri köpekleri pek sevmezdi. Alissa'nın ellerini sıkıca kavramıştı.

Gel bak sevelim, seni çok seveceğine eminim. Goldendir biju. İnsanları çok sever ve korkma, onu sevmemiz için bizi çağırıyor. Özlemiş olmalı, demişti. Bahçede ki küçük bir kulübenin önünde ki zincire bağlı olan Biju'yu görmüştü Tamara. Gerçekten de hayvanat bahçesi'nde gördüğü ve korktuğu köpeğe hiç benzemiyordu. Köpek kuyruğunu sallıyor, dili dışarıda onların yanına gelmesini bekliyor gibiydi. Korkusunun biraz da olsa geçtiğini hissetmişti Tamara. Sanki gülümsüyor gibiydi bakışları. Dilini dışarı sarkıtmış, kıs kıs gülüyordu.

Sımsıkı tuttuğu eli yavaşça gevşetmişti. Onun biraz rahatladığını hisseden Alissa, yavaşça elini bırakarak köpeğe doğru adımlarını hızlandırdı.

Kızım bak sana birini getirdik, çok seveceksin adı Tamara.

Köpek iki ön ayağını Alissa'nın omuzlarına dayamış, yüzünü yalamaya çalışıyordu. Tamara, kendisini tutamamış kahkahalarla gülmüştü. Arkasından gelen Ceberut'un sesiyle irkilmişti.

Aaaa, hiç korkulur mu köpekten, bak sana, Hoş geldin, demek istiyor.

Gerçekten de, demişti içinden Tamara, Biju, boynuna bağlı zinciri koparmak istercesine Tamara'ya doğru gelmek istiyor gibiydi. Yavaşça yanına yaklaştı, elini uzatıyor olsa da içi hâlâ tereddütten titriyordu. Artık havlamıyordu. Bir şekilde sevmesi gerektiğini biliyordu. Çünkü çok taze olan aile bağlarını kuvvetlendirmenin bu olduğunun farkındaydı Tamara. Biju, Tamara'nın tereddütle uzattığı eline yavaşça yaklaşarak kokladı. Sanki korkusunun kokusunu almış gibi o da temkinli yaklaşıyordu. Kızı korkutmak istemeyen hareketler sergiliemeye başlamıştı. Tamara, Ceberut'un Biju'nun zincirini çıkardığını farketmemişti.

Biju'nun yavaşça kafasını okşayan Tamara, kısa sürede alışmıştı Biju'ya. Biju, Tamara'nın elinde ki sevimli oyuncağı alıyor, Tamara'da onun dişleri arasından çekerek koşuşturuyordu. Alacakaranlığın koyu renk kattığı çimenlerde, birlikte yuvarlanıyorlardı. Onların bu hallerine Alissa ve Ceberut kahkahalarla gülüyor, keyifle ikisini izliyorlardı.

Birkaç basamağın sonunda ki açılan kapıdan gelen ses, Alissa'yı hareketlendirmişti.

Hoşgeldiniz efendim.

Selam, Noa. Yemek hazır mı?

Evet efendim, istediğiniz tarzda.

Alissa, Tamara'yla Biju'ya dönerek, hadi bakalım Tamara yemek hazır, ellerimizi yıkayıp, yemeğimizi yiyelim, dedi ve yavaşça kapıdan girmekte olan Ceberut'un peşisıra ilerledi.

Tamara, kurumda ki vaizlerinin öğrettiği şekilde, yeni babasının duasına uyarak, yemeklere göz gezdirdi. Daha önce böyle bir sofra görmemişti. Sevdiği ve çok seveceğini tahmin ettiği onlarca, kurabiye, kek, tatlı ve çörek vardı masada. Kızartmalar da soslarla harika görünüyorlardı.

Tamara, tam elini hemen önünde duran kurabiyelere uzatacakken, Ceberut'un sözleriyle elini geri çekti.

Yarın yemek duasını sen yapacaksın, tamam mı?

Yine hiçbir şey söylemeden masumca kafasını sallamıştı. Bir şeyler söylemesi, konuşması gerektiğini biliyordu. Bu kadar sessiz kalmasının, onları üzeceğini bilse de, yanlış şeyler söylemektense, susmak daha mantıklı geliyordu. Yine de dayanamayıp konuştu.

Demin ki yaşlı teyze, hani bize bu masayı hazırlayan, o yemek yemiyor mu?

Ceberut kaşlarını çatmıştı. Hiç beklemediği bir soruydu. Elinde tuttuğu, kızarmış tavuk kanadını dişlerinin arasına alarak, Alissa'ya baktı.

O mutfakta yiyor Tamara'cığım. Bizimle yemeyi pek sevmez.

Tamara, elinde ki limonata bardağından yudumladıktan sonra konuştu.

Belki ben onu bizimle yemek yemeye ikna edebilirim.

Tabi, kızım. Hele bir tanış, birlikte zaman geçirdikçe seveceksin Noa'yı. O da seni sever eminim.

Yemeğin sonuna yaklaşmışlardı, iri kıyım olan Ceberut, arkasına doğru gerinerek, bir yandan da gülümsemeye çalışmış, komik bir görüntü oluşturmuştu. Kahkahalarla gülen Tamara'ya bakıp konuştu.

Küçük kız, senin sayende yedik bu güzel şekerlemeleri ve kızartmaları. Artık annen hep yaptırır bunlardan. Ama sayende ölçüyü kaçırdık bak fazla yedim. Gülümsemişti Tamara. Senin sayende cümlesine ilk defa sevinmişti. O iri yarı adam, sayesinde güzel yemekler yemişti. Kurumda arkadaşları, her beğenmedikleri durumda, hep senin yüzünden, uğursuz kambur, derlerdi. İlk defa onun yüzünden, onun sayesinde bir insan mutlu olduğunu söylemişti.

Hava tamamen kararmış, onlar yemek yerken içeri giren Noa, sessizce ışıkları yakmıştı. Tamara, avizenin ne olduğunu ilk defa orada öğrenmişti. Işıl ışıl yanan lambalar, bulundukları yeri günışığı gibi aydınlatmıştı. Tamara, kararmış havaya pencereden bakarken, Alissa Noa'yı çağırmış ve Tamara'nın yatağını yapması için uyarmıştı. Tamara, karşılarında uzanan kocaman göle ve göldeki ayın yansımasına bakıyordu.

Birden, daha önce hiç görmediği bir ışık farketti. Ayın yanından göle doğru süzülüyordu. Sadece, bu ne, diyebildi. Arkasından yavaşça yaklaşan Alissa, bir süre parlayan bu cisime baktı ve kendi kendine mırıldandı.

Ölmedim (Bir Kürtaj Kalıntısı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin