Misilleme

564 45 11
                                    

MİSİLLEME





Misilleme yapıyorlar, dedi sessizce.

Tamara, misilleme kelimesinden bir şey anlamamışcasına izlemeye devam etti. Parlak ateş göle girerek, sessizce söndü.

Alissa, Ceberut'a dönerek konuştu:

Seninkiler yine soba bacası fırlattılar galiba?

Boşver, bir şey yapamıyorlar işte, kendi kendilerine eğleniyorlar. Ben işime bakarım. Bana ekmek çıksın, halkım rahat etsin, önemli olan bu benim için.

Orası öyle de, bazen korkuyorum, bir gün bir yeri isabet ettirecekler diye.

Korkma benim güzel Alissa'm, görüyorsun, hiçkimse yardımlarına gelmiyor. Birkaç çatlak ses çıksa da, bir işe yaramıyor.

Tamara yanlarına gelmişti. Hala o parıltılı, göle düşen şeyin ne olduğunu merak ettiği gözlerinden okunuyordu.

Füze, diyerek Tamara'nın merakını gidermeye çalıştı Alissa. Tamara hâlâ anlamamış şekilde bakıyordu.

Bak canım, Filistin diye bir ülke var, ülke de denemez aslında. Daha önce duydun mu?

Tamara, hafızasını yoklasa da Filistin diye bir şey hatırlayamamıştı. Bilmediğini belirten bir ifadeyle baktı.

Neyse işte biz o ülke ile savaşta sayılırız. Bize saldırdıkları için, biz de onlara saldırıyoruz anladın mı?

Anladım, dedi Tamara fısıltıyı andıran bir sesle. Savaşın ne olduğunu duymuştu. Savaş kötü bir şeydi. Ama neden o Filistin denilen insanlar ona saldırıyordu, anlayamıyordu. O bunları düşünürken, Noa'nın masadaki yemek kalıntılarını temizlediğini farketti. Usulca, merhaba, dedi.

Noa, ona gülümseyerek baktı.

Hoşgeldiniz, küçük hanım.

Teşekkür ederim, benim adım Tamara. Senin adın da Noa, biraz önce duydum. Minicik ellerini uzatarak, memnun oldum, dedi Tamara. Sevmişti Noa'yı Tamara. Çizgili bir alnı ve yüzü olsa da, nazik ve güleryüzlü bir edası vardı. Noa, masayı toplamaya devam ederken, Alissa, Tamara'ya seslenerek, hadi gel odanı beğenecek misin, gidip bir bakalım, dedi.

Ceberut, başka bir odaya geçmiş, gözüken aralık kapıdan gazete okuduğu görülüyordu. Yemek odasından üst kata çıkılan merdivenleri el ele çıkıyorlardı. Odaya girdiklerinde, Tamara çok şaşırmıştı. Pembe kalpli duvar kağıdıyla kaplı odada, çeşit çeşit oyuncaklar vardı. Bir bilgisayar masası, içinde bir sürü kitap olduğu görünen bir kitaplık ve kurumda da izlemeyi çok sevdiği bir televizyon vardı.

Alissa kollarını birbirine dolamış, gülümseyen bir yüzle kapıda Tamara'nın sevincini izliyordu.

Beğendin mi?

Hı, hı, dedi. Aslında içi içine sığmıyordu. Anne-babasının olmasının yanında bunlara da sahip olunacağını bilmiyordu. Çok şaşırsa da, gariplikten bunu belli edemiyor, sevincini doya doya yaşayamıyordu.

Sanırım çok beğenmedin?

Hayır, çok beğendim anne. Teşekkür ederim, bu oda bana mı ait oluyor. Başka çocuk olmayacak mı?

Hayır sadece senin. İstediğin gibi kullanabilirsin. Ama televizyon şifreli, sadece ben açacağım ve saatini kuracağım otomatik kapanacak, tamam mı? Geç yatmak yok. Çünkü sonbaharda okula başlayacaksın ve öğrenciler geç yatmaz. Hadi sen şimdi odana alışmaya çalış. İstediğin oyuncakla oynayabilirsin, televizyonu da açıyorum, dilersen çizgi film izleyebilirsin.

Alissa daha sonra bir çekmeceyi açarak, bir pijama çıkardı ve uzattı.

Bunları giy tatlım, rahat edersin. Yarın ilk işimiz de sana alışveriş yapmak olsun. Bir sürü cicin olsun istemez misin?

İsterim tabi ki, dedi Tamara. Yavaş yavaş sıkılganlığınıdan, utangaçlığından kurtuluyordu. Bu insanlar ona tıpkı iyi kalpli Müdire Hanım gibi davranıyorlardı. Arkadaşları gibi boynundaki şişkinlikle dalga geçmiyor, ona bağırıp çağırmıyorlardı. Sevmişti onları. Ve onlar da onu sevmiş gibi davranıyorlardı. Üzerini değişmek için, Alissa'nın çıkmasını bekledi. Ama Alissa hâlâ kapıda dikilmeye devam ediyordu.

Hadi utanma, benim yanımda değişebilirsin elbiselerini, ben senin artık annenim.

Tamara, boynunda ki şişliğin görüneceğinden çekiniyordu. Ama saklayamazdı ki. Ya o da benimle dalga geçerse, diye düşünmekten kendini alamadı. Ya beni geri gönderirlerse?

Tamara, boynu bükük bir şekilde beklemeye devam edince, Alissa daha dazla dayanamayarak yanına yaklaştı.

Hadi gel, birlikte değiştirelim. Sana yardım etmem lazım, haklısın, ben senin annenim.

Tamara istemeye istemeye razı olmuştu. Kötü bir çocuk olmak istemiyordu ama çok korkuyordu onu istememelerinden. Günler sonra kurumdan görevli gelecekti. Ya o görevliye pasta yemek istiyoruz derlerse, diye düşünüyordu. Kesin müdire hanım onlara da bir şifre vermişti. Bu çocuğu istemezseniz, canım pasta istiyor, dersiniz biz de Tamara'dan sizi kurtarırız, diye...

Annesi yeni pijamalarını giydirmişti, çok güzel bir rengi vardı. Üzerinde bir sürü küçük köpekçik resimleri olan pijamayı çok beğenmişti. Küçük köpekçikler, hem aklına Biju'yu getirmiş, hem de az önceki kaygılarını silip atmıştı. Demek ki boynumda ki şişkinliği fark etmedi, diye düşündü. Sevinmişti. Alissa, hadi bakalım, eğlenmene bak, beni merak edersen, anne diye bağırırsın, demiş ve odadan çıkmıştı.

Odanın kapısı açıktı. Alissa, tek başına kalmaya alışık olmayan küçük kızın, korkabileceğini düşünerek açık bırakmıştı kapıyı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 10, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ölmedim (Bir Kürtaj Kalıntısı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin